Usenmedim ve tek tek okudum yazdiklarini serefsizimbenimaklimagelmisti adli yazarin. Turkiyenin toplumsal yapisi diye bi dersimiz vardi ve hocamiz onermisti filme bir turlu firsat bulamamistim ve izlemekten kacinmistim sıkılırım diye. Suan cilginlar gibi izlemek istiyorumm.
Fletcher gibi adamları her ne kadar yeri geldi mi fena asi olan biri olarak sevmişsem de, heryerde olmalılar diyerekten söze başlayalım.
film öncelikle akademik anlamda müziğin ilmini göstermesi açısından önemli, çoğunuz o dinlediğiniz şarkıların mutfağını merak bile etmez.muazzam bir uğraş, muaazam bi yetenek ve beceri isteyen bir iş olduğunu raymenin kanayan ellerinden görmek mümkün.
abartı gelebilir dediğiniz yerler film olmasından ileri geliyo ki burda verilen mesaj, mesajı verirken tasarlanan kurgu önemli ve kendini izletebilirlik ki film izleyebilen biri de değilim.
filmin özeti barda fletcher ile raymen ın konuşmasında saklı, en iyiyi yaratabilmek için verilen çaba.
Benim için en önemli kısımlardan biri de aksiyon veya gerilim filmi olmamasına rağmen çoğu sahneyi nefesimi tutarak izlemiş olmam.
Raymen in kazadan sonra o halde hala konsere yetişmeye çalışması sembolik olarak muazzam. onun adı aşk işte.
Müziğe aşık olan biri olarak, müzik okuyan biri olarak o çabayı ben enstrumanım olan bağlama konusunda veremedim. Geç kalmışlık hissi vardı ve geçerli bi nedendi, çünkü büyük virtüözler bu işe 6-7 yaşlarında başlamışlardı istisnasız. ben o zaman ki eşimin yeter artık başım şişti demesinden dolayı bağlamamı parçaladım. 1,5 yıl sonra dayanamayıp yenisini aldım tabi. * Raymen in sevgilisinden ayrılma hikayesi de içimi acıtmadı değil. Onu anlayabiliyordum.
Nitekim film doyurdu beni ama asla gaza getirmedi, 16-17 yaşında biri olsam gaza gelirdim belki ama artık hayatın size neler getirebileceğini biliyorsanız asla film karakterlerinin yerine geçmeye de çalışmazsınız.
bir zamanlar amerika'da big band dersinde çaldığımız günleri hatırladım. bizim de hoca biraz sertti. ama en büyük jazz üstadlarıyla çalışmış biri olduğu için idare ederdik. tabii ki filmdeki sadist herifle alakası yoktu; yine de açıkçası ben bi süre sonra dayanamadım, dersi bıraktım. bu işi yapan adamların nota deşifresi gerçekten çok iyi oluyor, beni de epey geliştirmişti ama caz müziği notaya bağlı kalarak çalmak, doğaçlama yapamamak benim mantığıma biraz ters geliyordu.
her neyse... sonuçta filmdeki eleman benim aksime vazgeçmiyor. ancak bazı abartılar var; filmde öyle bir çalıyor ki velet eli kanıyor felan, o kadar çok terliyor ki beraberinde davul da terliyor sanki falan... bu abartmalar canımı sıktı açıkçası. ama film o kadar tutkuyla işlenmiş ki, yapanların müzik hastası insanlar olduğu belli. bu yüzden ve bana hatırlattıkları için filmi sevdim.
j.k simmons'un ''en iyi yardımcı erkek oscarını'' sonuna kadar hak ettiği film. son zamanlarda yapılan en iyi gerilim filmi de diyebiliriz.
sürükleyiciliğini ve hikayeye sadık kalması ile birbirine bağlı karakterler ve alışıla gelmişin dışına çıkan senaryosu ile damien chazelle müthiş bir iş başarmış.
Dün 1 tl ye izlediğim ,ekisini hala sürdüren harika bir film . Sonlara doğru andrew' in vuruslarinda kaybolmuş buldum kendimi. Ritim artirmasiyla bizim de kalbimizin ritmini artirdi.
en iyi yardımcı oyuncu oscarını kesinlikle j.k. simmons sonuna kadar haketti. en iyi ses miksajı da tamam. ama en iyi kurgu konusunda bir sıkıntı var. zira kurgusunda en iyi kurgu oscarını hakedecek bir şey yoktu. bunu filmi çok beğenen biri olarak objektif bir şekilde bakınca söylüyorum. gerçi bu sene interstellar gibi bir filmi harcamış bir akademiden bahsediyoruz...
güzel film ama kesinlikle abartı. üstün dökmen başarı hikayesi gibi... bu filmdeki iskeleti bir boksöre, bir dansçıya, bir avukata, bir dedektife her şeye ama her şeye uyarlayabilirsin. şahsi notum: 10/7.
film oldukça doyurucuydu. hiçbir şey yapmadığım halde izlerken çoğu sahnesinde yorulduğumu hissettim. gerilim dozu iyi ayarlanmıştı. benim takıldığım noktaysa başka aslında. bu filmi izledikten sonra bana kalırsa "benim hiç hırsım yok, aslında hırs ne güzel bir şeymiş" denmemeli. filmde mental açıdan problemleri olan iki insanın mücadelesini görüyoruz.
andrew adlı karakterin baş davulcu olduğundaki değişimi örneğin... yemek masasında yeterince ilgi göremediğinde ilk önce onun için üzülüyoruz fakat ardından aile bireylerini küçük düşürücü şeyler söylediğinde afallıyoruz. burada kendisini ne kadar önemli bulduğunu, kendi uğraşı dışındaki şeyleri gereksiz gördüğünü anlıyoruz. bu da bizi rahatsız eden bir noktaya dönüşüyor.
annesinin küçük yaşta terk etmesi ve babasının da yetersiz desteği yüzünden sürekli onaylanma ihtiyacı içinde olan bir insana dönüşmüş. gözleri sürekli yerde gezen bir gençken, onaylanmasının ardından bir kıza çıkma teklifi edebiliyor ve yine hırsı yüzünden bu kızı kaybediyor.
filmde güzel bir noktaya da değinilmiş. insanların geldiği nokta yeterli midir? onları biraz daha zorlarsak daha iyisini yapabilirler mi?
evet yapabilirler fakat bu zorlama ne derecede olmalıdır, sınırlar var mıdır? andrew bu soruyu fletcher'a soruyor. o da diyor ki: benim aradığım yetenek asla pes etmezdi.
bir insanı zorlamanın sınırı tabi ki vardır. onun içindeki yeteneği çıkartmak için annesine, kendisine küfretmek, aşağılamak bir çözüm yolu değildir. her insanın karakteri farklıdır. kimisi isyan edip, elinin tersiyle her şeyi iterken kimisi de daha da hırslanabilir belki.
fletcher'ın sınıfındaki çocuklar benim tüylerimi diken diken etti. fletcher sınıfa girdiğinde hepsinin yere bakışı, gözlerini kaldırmaya bile cesaret edemeyişleri, haksızlığa boyun eğmeleri, aralarında dahi bu durumdan bahsetmeyişleri bence korkunçtu. bir insanın kendisine yapılan bu kadar büyük bir zulme katlanması hırsı, azmi değil de zayıf bir karakteri gösteriyor olabilir.
yine denmiş ki "kazadan sonra hiç kimse devam etmez". elbette etmez. zaten filmin anlatmaya çalıştığı nokta da bu. andrew kendini ispatlama ihtiyacı içinde, normal bir durumda değil. bu nedenle de her şeyi hiçe sayarak neredeyse deliliğin eşiğine gelerek devam etmeye çabalıyor ve her şeyi kaybediyor.
final sahnesi gerçekten çok güzeldi. j.k. simmons bugün heykelciği kucaklar mı bilemem ama bu filmin güzel bir psikolojik gerilim olduğu gerçek.
Miles Teller'ın harikulade oyunculuğuyla kesinlikle izlenmesi gereken bir film. yönetmeni de ayrı tebrik etmek gerekir, zira Miles Teller'ın yüzündeki zorlama ifadeleri, yönetmenin sahneyi uzun süre kesmemesi sonucunda gerçekten zorlandığı sahnelermiş, yoksa bu kadar gerçek bi oyunculuk olamazdı zaten.
konusu nedeniyle izlemeyeceğim filmdir. seyircinin deneyimlemediği tecrübeleri anlatan filmleri sahte bulmuşumdur. değerli filmler sıradan insanlar üzerine sıradan hikayeleri ilgi çekici şekilde anlatan filmlerdir...