ölümün anlamsızlığını çarpar yüzünüze bu film. dikkat edin.
yüzyıllardır ölüyoruz, ölüyoruz, ölüyoruz. değişen hiçbir şey olmuyor. basit insanların basit ölümü. yerinize sürekli yenileri geliyor ve kanlı savaş aralıksız devam ediyor. siz ise bir gün daha fazla güneşi görme ihtimalini kaçırıyorsunuz boş bir amaç yüzünden.
kadınların en büyük silahları; silahsız olmaları ve beyinleridir. kandan beslenen boş insanları da böyle tesirsiz hale getirirler.
işte sıradanlığın yanından geçmeyen bir olay örgüsü, işte hikaye. üstüne daha güzel bir film izlemedim.
Nadine labaki’nin kusursuz komediyle harmanlandığı özünde trajik filmi. Müzikal unsurlarla karıştırılmış sürekli değişen dram-komedi ikiliği ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi.
Dini mezhep çatışmasının yaşandığı bir köyde kadınların, o yıpranmışlık içinde incelikli zekalarıyla, erkeklere birbirlerinden farklı olmadıklarını göstermek için yaptıklarını anlatıyor. iyi hissettirdi bu film bana.
ki başyapıt övgüsünü gönül rahatlığıyla kullanabiliriz bence. izlemeli.