Tanışmadığım ve bu konuda yanlış anlaşıldığını düşündüğüm bir yazar.
Bahsi geçen entrysinde seçtiği kelimeler keskin kırıcı görünebilir.
halka Kanaatkarlık, idare edebilmeyi öğretenlere boyun eğmeyi, mecburiyeti kabullenmek zorunda bırakılmayı dayatanları eleştirdiğini düşünüyorum.
(Ramazan programlarında program yapan isimlerin milyarları kazanarak sergilediği iki yüzlülüğünü halkın kabullenişinin anlaşılamaması gibi yorumlamış bence konuyu )
Vatandaşa asgari ücreti dayayıp kendileri bir eli yağda bir eli balda yaşayanlara hesap sorulmasını düşündürttü bu entrysi.
Halkın kendisine dayatılana karşı çıkması gerektiğini hatırlattığını düşündüm.
Açlık sınırı iyice alta çekilerek asgari ücreti düşük limitte tutup halkın emeğinin harcandığına insanımızın hakettiği değeri göremediğine bunada vatandaş olarak oy hakkıyla hesap soramadığına kızıp eleştirdiğini düşünüyorum.
Edit; sanırım burjuvaziye olan öfkeyi tazeleyen yazar.
Bence söz konusu entry'de iyi bir yaşam sürmek için uğruna mücadele edilmesi gereken asgari ücret hedefinin 1600 tl'nin çok daha üstünde olması gerektiğini anlatmaya çalışmış.
Bana eski bir bektaşi fıkrasını hatırlattı. Şöyle:
Hava son derece sıcak. Bektaşi’yi fena halde hararet sarmış. Çarşıya gitmiş, bir karpuz almış. Serin bir gölgelik bularak oraya oturmuş. Karpuzu yemeye hazırlanmış. Fakat kesip de ağzına bir lokma alır almaz, fena halde sinirlenerek evvela karpuzcuya bir küfür basmış, sonra da, “Hey Allahım, şu karpuzu hak ederken biraz şekeri mi esirgedin? Kullarına bir nimet ihsan edersin, fakat onu da hiçbir zaman tam vermezsin” diye söylenmeye başlamış. Karpuz son derece tatsızmış. Fakat Bektaşi verdiği paraya acıyarak atmaya kıyamamış. içini yiyip kabuklarını bir kenara atmış.
O sırada oradan geçen bir fakirin gözüne karpuz kabukları ilişmiş. Fakir hemen oraya çömelmiş. Karpuz kabuklarını alıp kemirmeye ve kemirdikçe de, “Çok şükür yarabbi, bana bugün de bir nimet ihsan ettin. Aman ne leziz karpuzmuş”, diye söylenmeye başlamış. Bektaşi dayanamamış. Hemen yerinden fırlamış. Ellerini beline dayamış, “Ben onun içini yedim. Fakat tatsız olduğu için Allaha şükretmedim. Sen kabuklarını yiyorsun, hiç durmadan şükrediyorsun. işte böyle fuzuli yere dalkavukluk ediyorsunuz, onu şımartıyorsunuz” diye bağırmış.
insanlar senin gibi şanslı doğmuyor maalesef ,o yüzden kelimelerine dikkat etmesi gereken yazar . başkasının sağladığı standartlarla konuşmak ne kolay.
böyle şeylere hiç gerek yok .
Edit:sadece bu entry için yazmadım bunu ,genele bakınca görülen tavır bu .
Heryerde sürekli bunu görüyordum ama pekte umrum değildi sonra bir gün beğendiğim bir adama kötü yorum atmış uyuz oldum sonra bakayım dedim bi kim bu baktım aman bu atarlı teyzeye sarmayım bulaşır vs ayrıca yukardaki yorumada katıldım cocuk degil torun vakti gelmiş hehe.
Dengesiz bir profil çizen yazar. Yaşam standartlarının normalin üzerinde olduğunu ön plana çıkarmaya meyilli, kendisini elit tabakada gören, kibir ve ego sahibi ama aslında tam bir tarz ve çizgi oluşturamamış sürekli ötekileştiricilik yapan bakış açısı dar perspektifte olan yazar. Ayrıca bazı entry lerine yürekten katıldığımı da özellikle belirtmek isterim.
işçi kesimine laf söylediyse (görmedim, bilmiyorum) bu entry'i küfürlü bir şekilde sonlandıracağım. yoksa bi problemim yok yani. biri yeşillendirsin konu hakkında.
edit: ulan göt oğlanları ne eksiliyorsunuz? bilgi verin yeter. bu mesaj kendi kendini imha eder. merak etmeyin.
(#34364877) girisini anlayamadığım iyi yazan ulu sözlük kişisi.
şuanda gençlerin özgürlüğü mü yok. cepleri para görür kısmını olayla bütünleştiremedim zaten. emekliler nasıl bayram edecek. chp'nin bunun ile ilgili bir çalışması-projesi mı(i) var veyahut bir talebi-önerisi mi var.