--spoiler--
johnny depp'in canlandırdığı gilbert grape inanılmaz derecede şişman olan annesinden utanan, özürlü bir kardeşin bütün sorumluluğu üstüne atılmış, ayrıca eve bakmak için gece gündüz çalışan, hayatını amaçsız bulan genç bir tip sergiler...aşktan uzaktır sadece şehrin önemi kişilerinden birinin karısıyla öylesine bir ilişkisi vardır ta ki karavanla dünyayı gezen kızla karşılaşana kadar....
film boyunca zaman zaman gözünüzde biriken yaşlar arnie ve gilbert in diyaloglarında özellikle gilbertin arnie yi dövmesinden sonra duyduğu pişmanlık sahnelerinde taşar taşar taşar....
edit:leonardo di caprio nun ne kadar yetenekli bir oyuncu olacağının sinyalleri veriliyor.izlediğim en güzel özürlü rolü yapan insalardan diğeri için:
(bkz: i am sam)
(bkz: sean penn)
öyle sanıyorum ki film çekilirken, diğer oyuncular leonardo di caprio'nun performansını izleyip kafayı sıyırmış olmalılar. bu adamın böyle zor bir karakteri nasıl bu kadar iyi canlandırdığını bilemiyorum. otistik olması muhtemel; dolayısıyla kendinden önce arnie'ye yakın bi* karakteri rain man'de canlandıran Dustin Hoffman'dan başka örnek alabileceği kimse olmadığına göre ancak gerçek hastaları izleyerek bu performansı çıkardığını düşünüyorum. mimikleri, sesi, vücut hareketleri vs. o denli başarılı ki bin tane otistik içinden ayrılır ''en otistiği'' bu denirdi kesinlikle. di caprio'nun oyunculuğunu eleştirenlerin bu filmi izledikten sonra fikirlerinin hala sabit kalması imkansız. johnny depp, donuk mizaçlı karakterini harika canlandırmasına rağmen, beraber oynadıkları tüm sahnelerde gözler hep arnie'nin üzerinde oluyor. gerçe filmin başında di caprio'nun, depp'in başrol oynadığı yıllarda sümüklü bir velet olduğunu düşünmedim değil. lakin adam bana böyle de yalattı işte kendini.
filmin bir diğer farkı ise, anne karakterini canlandıran Darlene Cates'in gerçek yaşamını oldukça merak ettiriyor oluşu. bilemiyorum, o kilo ile insanlarla normal bir iletişim kurmayı başarmak imkansız olmalı. muhakkak ki kendiyle barışıktır lakin, gerçekten belirgin fiziki zaaflerı olan bir oyuncunun, canlandırdığı karakterde bu eksikliklerinin yeniden yüzüne vurulması daima garip bir direnci de gerektiriyor olmalı diye düşünüyorum. ne bileyim zor şey gerçekten çirkin olup çirkini, bir sakat olup sakatı canlandırmak. belki de çoğu insanın üstesinden gelemediği şeyleri yenmiş olmaları zaten onları başarıya götüren özellikleri. onlara bakınca güçlü olmanın aslında başka bir şey olduğunu anlamak mümkün.
film, konusu ve işlenişiyle içinden ne çekip çıkarmak isterseniz onu veriyor sanki. aile filmi olmakla beraber çekip gitme hissiyatının bu kadar hoş anlatıldığı pek fazla örnek de yok gibi. biliyoruz ki amerika'nın küçük kasabalarında tek bir hissiyat vardır gençleri motive eden: o da, büyük şehire gidip maceraya atılma isteğidir. zaten film boyunca babasının çekip gittiği gibi gitmesini bekliyor annesi gilbert'in. lakin herif ailesine ve nasıl katlanılacağını empati kurarak tahmin edemediğim arnie'ye sonuna kadar bağlı kalabildi. ne diyim öyle böyle bir kardeşlik bağı tasviri değildi. tüm bu sorumluluk yüzünden kendi yaşamını hakkıyla yaşama fırsatı bulamayan birinin, sonunda istediğini almasıyla da sevindiriyor. kötü bir son beklerken leziz bir ters köşe de yapıyor izleyiciye.
annelerinin bedeninin insanlara geyik malzmesi olmasını kendilerine yedirememeleri yüzünden evlerini yakmakları filmin sanırım en hoş sahnesiydi. başta tuhaf geliyor, çözüm yolu arıyor izleyen, ''neden koca evi yaktınız'' diye düşünüyor. amm filmin sonunda anlıyoruz ki o ev yanmalı ki gilbert ve kardeşleri herşeyi hakkıyla geride bırakıp önlerinde duran geliceklerine koşabilsinler.
ayrıca filmin en hoş özelliği bu kadar içli köfte bir konuyu duygu sömürüsüne başvurmadan dozunda tutabilmesiydi. di caprio ve depp'e ek olarak juliette lewis'in de oyunculuklarının henüz başında dahi çok iyi filmlerde oynadıklarının bir kanıtı diyebilirim bu film için. elimde olmasına rağmen çok geç izlediğime pişman oldum, farklı ve iyi bir film arıyanlara ilaç gibi gelecek üzüm gibi bi* şeymiş meğersem.
1993 yapımı 118 dakikalık şahane lasse hallström filmi, imdb notu 7.8 https://galeri.uludagsozluk.com/r/1321253/+ leonardo dicaprio en iyi performansını bu filmde sergilemiştir, ve ilk oscar adaylığını da almıştır. Leo'yu pek sevmeme rağmen, arnie karakterini acayip sevmiştim. Önyargımı kırmayı(sadece bu filmlik) başardığı için bile övgüyü hakediyor.
üzücü bi filmdir..sonu kötü değildir ama gene de üzücüdür..insanların çok acımasız olduğunu gösterir..insan filmi izlerken dalga geçilen özürlülere ya da fiziksel özellikleri normların dışında olan insanlara üzülür, dalga geçenlere kızar..acıdır ki serde balıklık olmasından mütevellit cüceleri memet ali beyin programına çıkarınca hilkar garibesi gibi görür ve güler..o yüzden kanımca masaüstünde hep kısayolu bulunması gereken filmdir..
leonardo di caprio'nun küçücük yaşında muhteşem güzel bir oyunculuk sergilediği filmdir. * kendisini pek sevmem titanic bile sevdirememiştir bana leonardo di caprioyu fakat bu film bambaşkadır.
johnny depp'i karayip korsanları ile tanımış ergen neslin sevmeyeceği filmdir bu. bana kalırsa ise johnny depp'in en iyi filmidir. çok sıcak ve içten bir yapıt, leonardo di caprio'nun çocuk yaştaki müthiş performansı gözle görülür cinsten. bu filmi izlemeyip bu adama kötü rol yapıyor falan demeyin yani. neyse efendim, dram filmleri kategorisinde üst sıralara koyacağınız bir başyapıt.