açacağım başlığı sikmeden önce bana bi şans daha ver ama seni seviyorum deme. onca şeyden sonra şimdi tek bi cümle et, gözlerime bak beni sevdiğini söyle, gerçek olmadığını bal gibi bilirim ama yine de sana inanırım. aha başlığa bakıp yine de sabredenler de gitti. kaldık biz bize.
gardaş ne goygoycu tipler bunlar lan. kasabanın hakimi, şerifi, zengin ve kötü çocuğu her gece her gece aynı masada kumar oynayıp, kasabalının ensesinde boza pişirirken bir kişi karşı çıkar bu düzene. "yeter" der "bizonları 3 kuruşa aldığınız". "yeter amına koyim yeter" der "bay wilsonın koca çiftliğini haraç mezat kapattığınız. yetmezmiş gibi güzel kızı lucyi de arakladığınız!". "yeter gardaaaş yeter size karşı koyanları haksız tutuklattığınız, astığınız" diye son bir hez daha haykırır esas oğlan.
veee here we go. saloon garışır agalar. o ona tekme, o ona yumruk derken bu kavgadan kendini tamamen soyutlamış tek kişi vardır: goygoycu piyanist. o kendi kafasına göre, sanki kasabalı ortada horoz döğüştürüyormuş başka da bi mesele yokmuş gibi hareketli melodisini çalmaya devam eder. dünya sikime minare götüme müziğini yapar. sanki bana bethofın amnskym!
goygoycunun en önde bayrak tutanıdır. yahu kardeşim arkanda kıyamet kopuyor sen orda dingidi din piano çalıyorsun. affedersin ama hassasiyetini sikiim senin!
geçen gün arkadaşlar arası geyikte yaklaşık bir saatimizi çalmış konudur. vardığımız sonuç ise; şayet müziği keserse ölebiliceğidir. (bkz: vAHŞi BATI raconları)