az önce bana yedinci nesil olduğunu hatırlatan nadide, sevimli ve melek ruhlu bir yazar.
bir de, zorlanıyormuş nickimi bulmakta. suç üstü şimdi oldu işte*
ama ben sana dedim, dedim ki; yapamam ben, yazamam nickaltı. beceremem dedim, dinlemedin. günah benden gitti arkadaş.*
beni çok sinirlendiren yazar. hani elime bir geçirsem dövmekten beter edeceğim o kadar sinirlendiriyor.
ama iyi kalpli bir yerde. anlayışlı. hatta fazla anlayışlı. işte bu yüzden de dövebilirim. herkese iyi davranma ulan. bazılarınında git ağzını burnunu kır.*
sevmiş sevilmemiş belki de seveni sevememiş. ya da öyle çok, derinden, çıkarsız sevmiş ki bu duyguyu bilmeyenler tarafından algılanamamış. gün gelmiş tüm bu hayalkırıklığına, acılara, bir son vermek için duvarlar örmüş sevgisiz insanlarla arasına. ama derinlerde bir yerlerde sevgiye olan umudunu, narin bir çiçek gibi azar azar büyütmüş, zamanı gelince tüm hayallerini yaşayabilmk için. çünkü biliyormuş hayatda acılar, düş kırıklıkları kadar güzellikler, tesadüflerle fark etmeden dahil olunan rüyalar da varmış. her ne kadar karabasanları şimdiye kadar en çok gördüğü rüya olsa da, bir gün pembe düşlerde kanatlanan melekler ona duvarlarını yıkmak için cesareti verecek sonra umudun ışığı zifiri karanlıkta sevgiyi görmesini sağlayacakmış. aramaya inanan her yazar gibi bu yolculuk güzellikler keşfi olarak devam etmekte, umarız umut ve cesaret her daim yoldaşı olur bu serüvende.