bir jennifer brown şarkısıdır. sözlerini de copy paste edeyim tam olsun;
there's a part of me that just wants to do everything you say
there's an other part that just wants to turn around and slap your face
cause everytime i think you understand the way that it should be
you end up hurting me
i don't wanna fight i don't wanna lose everything we had
but you know that sometimes the good side loses to the bad
and everytime i walk away we end up shouting in the street
it may be bitter sweet
cause i get weak and then you win me over
i get weak coming back for more
cause i every time i walk away the devil takes over in me
then i hear you speak
i get weak
feels like time is standing still right here when you're touching me
and it feels like there's no place that i would rather be
but if it doesn't feel the same to you, then i'm not getting through
i've got to know the truth
cause i get weak and then you win me over
i get weak coming back for more
cause every time i walk away the devil takes over in me
and then i hear you speak
get weak
you know that i get weak
really i get weak
i'm not waiting anymore
this is how i feel
i'm tired of excuses
i've got to know it's real
i get weak and then you win me over
i get weak coming back for more
weak, think i will be stronger then before
and then i hear you speak
i get weak...
çok severim kendisini klibi de şuradan izlenebilir;
sabah gazetesi'nde röportajı yayınlanmış türkiye'de graffiti için sensei sayılabilecek eleman.
--röpörtaj--
Son zamanlarda ülkemizde de giderek yayılan graffiti sanatının önemli temsilcilerinden Tarık Yıldırım'ın işlerine istanbul, Ankara, Zonguldak, izmit, Çankırı, Eskişehir ve Sivas gibi farklı illerde rastlamanız mümkün. Yıldırım'la çalışmalarını ve graffitinin Türkiye'deki durumunu konuştuk
Her gün görüp de bakmadığımız, fark etmediğimiz bir duvar, bir gün bizi çok şaşırtıcı bir biçimde karşılayabilir, üzerinde beliren farklı şekiller ya da harflerle... Gece birileri boyamıştır o duvarı. Belki sabahın ilk ışıklarına kadar çalışmıştır. Eğer duvar sahibi sabahleyin badanayla onu kapamazsa, artık bir farklılık vardır orada: Graffiti!
1940'larda Almanya'yı Doğu ve Batı olarak ikiye bölen Berlin Duvarı'nın iki tarafı da protest kişilerce boyanarak, yazı ve sloganlarla bezenmişti. Sonra 1960'ta birtakım politik gruplar düşüncelerini bu yolla duyurmayı tercih etti. Türkiye'de ise graffitinin başlaması 1989, görünür hale gelmesi 1995 ve patlama yapması 2000 diyebiliriz. Biz de, graffiti piyasasında oldukça tanınan; istanbul, Ankara, Bolu, Zonguldak, izmit, Çankırı, Eskişehir, Sivas gibi illerde çalışmalarına şahit olabileceğiniz; Weak lakabıyla sanatını icra eden graffiti sanatçısı (writer [1] ) Tarık Yıldırım'la graffiti hakkında konuştuk.
- Neden Weak gibi bir lakap seçtiniz?
- Genellikle bu işin illegal yönünden dolayı kimse gerçek ismiyle graffiti yapmaz. Ben daha çok legal çalıştığım için ismimi vermekte bir sakınca bulmuyorum. Öncelikle graffitide kullandığınız takma isimlerin bir anlamı olması gerekmiyor. Önemli olan ne yazdığınız değil, nasıl yazdığınız olmalı. Graffiti yapmaya başlayan kişiler öncelikli olarak takma isim arayışına girerler, isimlerin yazılışının kısa olması gerekir daha sonra kendinizle uyumlu olduğunu düşündüğünüz, hoşunuza giden harfleri bir araya getirirsiniz. Weak'in kelime anlamı ingilizcede 'zayıf' demek. Kişisel yapı olarak zayıf bir insanım, kendimle özdeşleştiği için bu takma adı seçtim.
- Bu işe nasıl merak sardınız?
- Graffiti sanatına 2004'ün son çeyreğinde istanbul'a taşınmamızla birlikte başladım. Hiperaktif bir kişiliğim var. içimdeki enerjiyi bir şekilde kullanmam gerekiyordu. Break dance de yapmayı denedim önceleri. Daha sonrada otoparklarda, trenlerde, kuytu köşe ve sokaklarda gördüğüm yazılar ilgimi çekti. Ben de break dance ile graffitiyi birlikte yürütmeye başladım. Graffitide kendimi geliştirince dans etmeyi bıraktım.
- Bu işi yaparken kullandığınız çalışma teknikleri neler?
- Çalışma yapmadan önce yapılacak zemine daha önceden gidip bakarım. Çeşitli açılardan fotoğraflar çekerim ve kafamda daha önceden tasarladığım düşüncenin taslağını kâğıt üzerinde yaparım. Gerekli boya malzemelerini de karşıladıktan sonra hayallerinizi yansıtabileceğiniz bir kutu sprey ve kocaman bir duvar sizi bekliyor. Ona iyi bir biçimde hükmedebilmek de tabii ki graffiti yapan kişinin becerisi ve maharetine kalıyor.
iNSANLAR GRAFFiTiYi OKUYAMIYOR
- Sokaklara yazı yazmaktan çok karakter çiziyorsunuz. Bir fotoğrafı duvara bu kadar gerçekçi ve güzel bir şekilde geçirmeyi nasıl başarıyorsunuz?
- Yazıdan çok karakter çiziyorum; çünkü ben resim kültürüyle yetişmiş ve resim açısından teknik bilgisi yazıya oranla daha yüksek olan bir writer'ım. Bu işe sokaklara sadece yazı yazarak değil de, insanların gözüne hoş görünen çeşitli resimler çizmeye karar vererek başladım. Halkımız yazıdan anlayamıyor; çünkü okunması zor olan şeyler yazıyoruz. insanların kafası karışıyor ama yanındaki resmi görünce yumuşuyorlar. Öncelikle gerçekçi karakter yapabilmeniz için resim çizmekten daha ötesi gerekebilir. Teknik bilgilerinizin ileri düzeyde olması ve maddenin özündeki rengin ne olduğunu keşfedebilmeniz gerekli.
- Duvarlar dışında çalışma alanlarınız nereler?
- izinli duvarlar yazarları çoğu zaman pek tatmin etmiyor. işin içine yakalanma korkusu ve adrenalin girince, graffitinin ayrı bir zevki oluyor. Bunu da illegal boyayarak yaşayabilirsiniz. Ben çevreyi kirleten işlerden çok, insanlara hoş görünen legal duvarları tercih ediyorum ve bu gibi aksiyonlu ortamlara pek girmiyorum. Duvarların dışında trenlere de graffiti yapılıyor. Bunun en büyük sebebi yaptığınız graffitiyi çok daha geniş bir kitleye ulaştırabilmeniz.
- Graffiti, vandalizm [2] olarak anılıyor, sizce bunun en büyük sebebi nedir?
- En büyük sebebi elbette illegal olarak yapılan çalışmalar. Graffitinin legal, izinli olarak yapılan tarafı vandalizme girmiyor. Her gördüğünüz yere tag atmak
[3] , trenleri boyamak, kamu malına zarardan dolayı vandalizme girmekte.
- Graffiti yaparken ilginç bir olay yaşadınız mı hiç?
- Bolu'da bir çalışma yapıyordum. Satranç taşları ve kızgın suratlı, elinden ateş çıkan bir insan resmiydi. Çalışmayı yaparken 70 yaşlarında bir adam geldi ve 'Siz ne yapıyorsunuz böyle! Şeytan işi bunlar, bırakın, sizi polise şikâyet edeceğim. Karım akşamları balkona çıkınca bunu görüp korkar,' demişti. Haliyle ilk defa görmüş, anlamamasına hiç şaşırmadım ama bu kadar tepki göstermesini de beklemiyordum. Yarım saat sonra zabıta geldi, müdürlüğü aradı. Adam bizden bir serseri ya da satanist gibi bahsetmiş olmalı ki zabıta sinirli bir şekilde geldi. Ama yaptığımız çalışmayı görüp yumuşadı Merkezi arayıp, 'Ressamlar burada duvar resmi çizmişler, ne yapalım?' dedi. Sonra beni ve arkadaşımı alıp müdürlüğe götürdü. Müdürle konuşup derdimi anlattım. Allah'tan müdür anlayışlı çıktı da yakayı kurtardık. Hatta numaramı istedi, kendilerine de iş yaparım belki diye...