we need to talk about kevin

    33.
  1. Su an kitabi orjinal dilinde okuyorum.

    Meger hic filmde gosterildigi gibi degilmis.
    Meger oglunun ismini turkcedeki anlamiyla "garabet" kormak istiyormus.
    Bunun uzerine bi arkadas diyor ki
    "Turklerin ermenilere yaptiklarini bilmiyor musun? Boylece hitler onlara ozendi."

    Bayaaaa bayaaaa turk dusmani bi kitapmis.
    6 ...
  2. 8.
  3. ismi, film boyunca, ebeveynlerin bir araya gelip kevin hakkında ciddi bir şey konuşmamış olmalarına ironik bir göndermedir.
    4 ...
  4. 35.
  5. Yazar Lionel Shriver türk düşmanı ermeni asıllı yazar.Kitapda bol bol türk düşmanı kelimeler görebilirsiniz.Filmi fena değildir.
    4 ...
  6. 15.
  7. parcalara bolen film.

    vakte deger, izlemeye deger, muzikleri ise dinlemeye deger:

    &feature=g-hist

    --spoiler--

    daha uzun bir ismi olsaydi bu filmin "esini ve kizini olduren oglunu hala sevebilen bir anneyi anlayamamak" olmaliydi o isim.

    --spoiler--
    3 ...
  8. 30.
  9. bir annenin ne kadar donuk, bir evladın ne kadar sinir bozucu, bir babanın nasıl her şeyden habersiz olabileceğini gözler önüne seren bir film.

    sahnelerin bir geçmişten, bir şimdiki zamandan gösterilmesi sabırsızlandırıyor. o kötü sonun yaklaşmasını hadi ama diyerek bekliyorsun.
    3 ...
  10. 24.
  11. dün gece yarısı "ne bitmez tatil oldu amk" şeklinde sıkılırken "dur bari bir film izleyeyim" diyerek buldum bu filmi. sigaramı yakmış, bu mental şölene dahil olmuştum. muazzam bir filmdi. 'donnie darko' tadında, amerikan klişelerini göze batırmadan işleyen harika bir psikoloji dersi niteliğindeydi. filmi izler izlemez kapıldığım duygular sözlükte ete kemiğe bürünsün istedim. ancak gözüm uzunca yazılmış bir kaç entrye takıldı; okudum. tüm yazarlar hesaplarını bir kaç saatliğine dünyanın önde gelen psikoloji profesörlerine devretmişçesine terimler havada uçuşuyordu. belki de ben gittikçe globalleşen dünyada çok geride kalmış, bir mağara adamı olmuştum. belli ki onlar 'kevin' iken ben 'küçük kız kardeş' olmuştum. oysa ki onlardan ne eksiğim vardı?! hemen daha önceden aşina olduğum 'sosyopatlık' terimi ile google'da bir kaç arama yaptım. wikipedia ve daha bir çok site sayesinde adeta beynime psikoloji akıyordu. yarın 'harvırd psikoloji bölümü ana bilim dalı başkanlığı'na adaylığımı koyabilirdim veya seri katiller üzerine yazacağım tez ile insanlık tarihine yön verebilirdim; ancak onun yerine güzel bir entry girmek için sözlüğe girdim.

    psiko-analiz kokan, terimlerle sevişen entrymi tamamlamak üzereydim ki gürültülü bir 'dev omuz' darbesiyle kapının açıldığını duydum. içeri giren başındaki devasa fötr ile filmin yönetmeni Lynne Ramsay idi. Yarım yamalak taklit edebildiğim iskoç aksanımla kendisine şaşırdığımı belirtmek üzereyken araya girdi: "bırak ulan bu ayakları zırto. ne yediniz ulan şu sosyopatlığın ekmeğini. çoğunuz sinemaya meme ellemeye giden adamlarsınız. ben bile filmi çekerken bu kadar düşünmedim, ananıza babanıza el kaldırmayın diye iki sahne çektim, sizin burda girdiğiniz triplere bak. yok doğum öncesi sendrom, yok depresif manipülasyon. sanki bana bir freud, bir pavlov'sunuz avunakoyim." dedi ve beni omzuyla kenara ittirerek entrymin psikoloji içeren bölümlerini sildi. o, hışımla evden çıkarken şaşkındım. şaşkınlığı üzerimden atar atmaz bilgisayarımın ekranına baktım. bir kaç saniye önce, liselilerin "psikoloji nedir, psikoloji dönem ödevi" aramalarında önemli bir kaynak olacak olan entrym adeta bir 'sinema çıkışı tuğçe yorumu'na dönüşmüştü. entrymden geriye kalan sözcükler şunlar idi, şaşkındım:

    "abi iyi güzel film ama pek bi bok anlamadım, bi bok anlamadığım için bol keseden yuvarlayarak anlamış görünümü elde edebiliyorum. hem bu sayede tam bir 'boş zamanlarında psikoloji ile ilgilenen' oluyorum. burdan da kolpaçino bomba'nın dvdsini alıp evde izleyeceğim."

    özet: ciddi anlamda düşündüren, güzel işlenmiş bir filmdir. oyunculuklar son derece iyidir. bu işten ciddi anlayanlar için çok derin psikolojik analizler barındıran bir filmdir. güzelce gerilerek izleyebileceğiniz bir mental şölendir. izleyin. 8/10
    2 ...
  12. 42.
  13. Ermeni asıllı Xaçaturyan adlı bir ailenin oğlu Kevin'in hayatını anlatan bir roman ve film. Türk düşmanı ermeni tavrı kitapta da var zaten. Filmde ermeniliğe ve onların psikopatça Türk düşmanlığına neyse ki değinilmemiş. Aslında Kevin ve annesinin sosyopat olması tamamen genetik.

    Filmi izleyince hocalı soykırımı denen, Türk milletinin yaşadığı en korkunç olaylardan birinin ermeniler için ne kadar "normal" olduğunu anlıyor insan. Bunların olayı bu.

    --spoiler--

    Eva Xaçaturyan yani Kevin'in annesi aslında bir sosyopat. Çocuğunu sevmiyor. Kocasıyla arasında seks yapmak dışında duygusal bir bağ yok. isteyerek doğurduğu kızı celia için bile çok içten bir anne sıcaklığı göremiyoruz. Aile zaten topluca garip.

    Oğlu Kevin'i sevmeyen ve isteyerek doğurmamış olan eva'da annelik içgüdüsü yok. Kevin bebekken bile onu susturmak için yapmacık bir biçimde gülümsüyor ama bebeğine sarılmıyor bile. Oysa annenin ve babanın bebeğe sarılması çocuğun gelişimi ve güvende hissetmesi için çok önemlidir.

    Eva başından beri sevmediği oğlunun, kızı celia'nın gözünün kör olmasına sebep olduğunu biliyor. Lavabo açıcısını alan Kevin belli ki bir haltlar karıştırıyor ve Celia ile onun evcil hayvanına zarar veriyor. Bir kere çocuğunun gözü tamamen alınmış ve çocuğu takma göz kullanmak zorunda kalmış bir anne bu kadar soğukkanlı olamaz. O-la-maz! Küçücük bir kız çocuğu olan Celia'nın engelli olması ve acı çekmesi Eva'da yeterince acı yaratmıyor. Kocası Franklin'de de öyle. Franklin kartondan yapılmış bir baba figürü. Sadece kendine biçilmiş baba rolünü oynuyor. Hakiki bir evlat sevgisi yok.

    Filmin sonunda Kevin okul arkadaşlarının yanı sıra babası Franklin ve kız kardeşi Celia'yı da öldürüyor. Fakat Eva'da tık yok. Kocası ve kızını katleden kişi oğlu. Eve gidip şok olmuş halde yatağına uzanıyor. Feryat, ağlama, sinir krizi falan yok. Asıl manyak olan kişinin anne Eva olduğunu anlıyoruz.

    Özetle; Kötü tohum diye bir şey vardır. Kevin sorunlu bir anne ve kayıtsız bir babanın çocuğuydu.

    --spoiler--
    2 ...
  14. 32.
  15. sırf toplumsal kodlamalar yüzünden anne olmuş sosyopat bir kadınla onun sosyopat oğlunun birbirini sevmeye çalışmasını anlatan film.
    --spoiler--
    eva, evlenmeden ve kevin'i doğurmadan önce hayatını özgürce yaşayan, gezgin bir insan olarak gösterilmiş, ancak kevin dünyaya geldikten sonra hep bezgin, mutlu gözükse de aslında mutsuz ve bıkkın bir kadına dönüşüyor. kevin'le aralarında sevgiye dayalı hiçbir şey yok fakat kevin'in annesine karşı bir saplantısı olduğunu annesini babasına oral seks yaparken bastığı sahneden anlayabiliyoruz, bu ikinci çocuk celia doğduğunda daha da perçinleniyor zaten. kevin'in içinde büyüyen nefret, şiddet kültürüyle birleştiğinde ise sadece babasını ve kız kardeşini değil okulundaki herkesi öldürme planı yapan bir sosyopat çıkıyor karşımıza.

    filmi annenin bakış açısından izlediğimiz için kevin'e karşı bir hedef gösterme var ancak ne eva ne de kevin tamamen haklı değiller, ikisinde de hastalıklı bir yapı var, tek benzerlikleri fiziksel değil *
    filmin konusu zaten kompleks, ama bunun dışında kırmızı renge yapılan vurguya, görüntülerin kullanılmasına, kevin'in küçüklüğünü oynayan çocuklara ve ezra miller'a bayıldım. en kısa sürede kitabını da okuyacağım, 8\10.
    --spoiler--
    2 ...
  16. 25.
  17. psikopat olunmaz psikopat doğulur, ana gibi yar bağdat gibi diyar olmaz, evlat olsa sevilmez vb cümleleri kurdurtmuş garip film.

    everyday şarkısıyla beni tanıştırdığı için teşekkürüborç bilirim.
    o babayın amına koyum kevın. öyle baba olursa böyle evlat çıkar mk.
    2 ...
  18. 43.
  19. Filmin en güzel repliğini Kevin söylemiştir:

    "Alışmakla sevmek aynı şey değildir. Mesela sen de bana alışkınsın."

    Bunu 4-5 yaşlarındaki bir çocuk annesine söylüyorsa suçlu olan kişi annedir.

    Herkes sevilip sevilmediğini hissediyor aslında. Kevin da annesinin onu sevmediğini çok iyi biliyor.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük