doksanlı yılların vazgeçilmez müzik aleti. o dönemin en kaliteli walkman markaları sony, aiwa ve panasonic'tir. zaten bu markalar halen dünya devidir. o yıllarda öyle herkeste walkman olmazdı. şimdi cep telefonuna, mp3 playerlara binlerce müzik yüklenebiliyor. ama şimdiki mp3 playerlar kesinlikle bir walkman'in yerini tutmaz. çünkü walkmanlerde kaset bandı kristal üzerinden geçtiği için ses daha canlı ve kaliteli olur. ben halen müzikleri walkman'de dinliyorum evet özellikle resmini çektim. walkman devrinin en kaliteli ürünlerinden biridir bu walkman.
90'larda walkman'e sahip olmak olağanüstü bir şeydi. Şimdinin ps4'e burun kıvıran veletlerinin asla anlayamayacağı bir cazibesi vardı onun. walkman'e sahip olmanın inanılmaz büyük imtiyazları vardı. örneğin walkman'i olan bir çocuk alman kalede kaleye geçmeme hakkını saklı tutabilir, miskette tüm hileleri yapabilir ve buna ses çıkmazdı zira walkman'i bir kez diğer pis fakir çocuklar olan bizlere kullandırarak her türlü tahakkümü kurabilecek yeterliliği vardı.
şu an bende panasonic rq-nx60v modeli olan doğal ses kalitesine sahip walkman var. şu an bu walkman'da sinan özen'in eski kasetini dinliyorum. ben nostaljiyi seviyorum.
ortamda bir walkman 2 kişi varsa kulaklığın biri sana biri ona kalırdı.
ortamda bir walkman 3 kişi varsa kulaklıklar bardağa konurdu ses eko yapsın herkes duysun diye.
küçükken walk ve talk kelimelerinin anlamını hep karıştırırdım. öyle çok iyi ingilizce biliyorum da karıştırıyorum tarzında değil ama bu iki fiilin anlamlarını biliyordum en azından. derdimi anlatacak kadar yani. neyse bu aleti kullanıyorum bir gün, diyorum ki adamlara bak ne güzel isim bulmuşlar helal olsun be! tabi bunu söylerken bu cihazın ismini walkman değil de talkman olarak düşünüyorum.
neyse aradan epey zaman geçti birden vahiy gelmiş gibi walk ile talk fiillerinin anlamlarını karıştırdığımı fark ettim. başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen. benim için yıllardır anlamca talkman olan o cihaz birden walkman olmuştu. ama olamazdı. anlam veremedim böyle bir alete neden talk varken yürümek anlamına gelen walk diye isim verilir. kabullenemedim uzun bir süre. isyan edecektim resmen bu kadar basit isim verilemez diye... aradan zaman geçtikçe anladım neden walkman diye isim verildiğinin fakat benim için halen talkman'dir o her ne kadar artık kullanılmasa da.
olmayan kendini yetim, olan da zengin zannederdi. lükstü bizim için ve değerliydi gözümüz gibi bakardık, şimdi mp3, mp4, mp5 diye gidiyor; walkman ne bilmeyenler vardır.
pili bitmeye yakın şarkıcıların da söylemesi tarzı bozulan yavaşlayan kasetçalardı.ilk karne hediyesi olarak 1.sınıfta annemlere sony walkman aldırmıştım.hey gidi hey elektrikçi dayım da walkmana devre kuruğ höporlor takmıştı.
bir zamanlar uzun yolculukların vazgeçilmezi olan kaset çalabilen küçük seyyar müzik dinleme aygıtı. eskiden dükkanımızın raflarını süslerdi ve hafta sonu askerler çarşıya çıktığında yoğun talep olurdu bu aygıta. bu aleti alana yanına kaseti indirimli verirdik. bizi en çok üzen şey ise o zamanlar sivil değil askeri kıyafetle çarşı iznine çıkan askerlerin küçük dükkana kalabalık girip bu aleti çalma girişimleri ve çalmaları olurdu. üzülürdük haliyle ama bu alet sayesinde de çok ekmek yemiştik. walkman' den sonra yer edinen diğer alet için (bkz: discman).
Once babadan istenirdi walkman. o 3 5 dukkan gezdikten sonra bu kadarcik seye o kadar para verilmeyecegini dusunup para biriktirmemizi ister. sonra yaz tatili iple cekilir dedelerden amcadan dayidan alinan harcliklar biriktirilir falan sonra eve tekrardan donuldugunde "hadi baba para birikti alalim su walkmani" denir. adamcazin icinde bir ses "o kadar para etmez o lan" der ama veledini kirmamak icin yola dusulur. tekrardan dukkanlar dolasilir ve nihayetinde en digitalinden sony walkman alinir. o walkman elden hic dusmez o yaz radyodan eski kasetlerin uzerine sarkilar cekilir ama jingle ciktimida cok pis sinir olunur o radyoya tabiki. boyle iste o walkman kullanilir kullanilir hasati cikar falan sonrasi bildigimiz surec cd player ve mp3ler...
lisedeyken taptığım bir aletti. metallicaload albümünün kasedinin kapağındaki resimleri kesip, ön kapağı kırılmış dökülmüş olan walkman'ime yapıştırmıştım. tabi walkman aiwa, ön kapak baya bir yıpranmıştı. alüminyum boya almıştım kırtasiyeden. kapağı bir güzel boyadım. sonra üstüne jelatin geçirdim. jelatinin üstüne kağıt yapıştırdım. sonra load'deki resimleri (lars,james vs) kağıdın üstüne yapıştırdım. sonra üstüne bir daha jelatin geçirdim. çok klas bir walkman olmuştu. çok hizmet etti. iced earthalive in athens konser kasedini o walkman ile hacıladım senelerce. metallica nın diğer tüm albümleri hakeza. walkman iyidir. candır.
üniversite yıllarımdaki mütemmimcüzüm olan, şimdi ise sadece o yılların anısını taşıyan kasetlerimi dinlemnek için sandığımda sakladığım, büyüklerdeki gibi gramofonumsu obje.