VLADIMIR - Boş konuşmalarla zamanımızı harcamayalım! (Bir an, şiddetle) Fırsat varken bir şeyler yapalım! Her gün birilerinin bize ihtiyacı olmuyor. Aslında özellikle bize ihtiyaç duymuyorlar. Başkaları da daha iyi olmasa bile, aynı derecede bizim yaptıklarımızı yapabilirlerdi. Kulaklarımızda çınlayan şu yardım çığlıkları bütün insanlığa yöneltilmiş! Ama burada, zamanın bu anında, istesek de istemesek de bütün insanlık biziz. Çok geç olmadan bundan yararlanalım! Zalimce bir alın yazısının bize layık gördüğü iğrenç güruhu hakkıyla temsil edelim! Ne dersin? (Estragon hiçbir şey söylemez) Kollarımızı kavuşturup yardım etmenin iyi ve kötü yanlarını hesaplarken cinsimize kötülük etmediğimiz doğru. Kaplan hiç düşünmeden hemcinsinin yardımına koşar ya da çalılıkların kuytularına siner. Ama sorun bu değil. Sorun burada ne yaptığımız. Ve cevabı bildiğimiz için mutluyuz. Evet, bu uçsuz bucaksız karmaşada kesin olan tek bir şey var. Godot’nun gelmesini bekliyoruz. Ya da gecenin çökmesini. (Bir an) Buluşacağımız yere saatinde geldik ve bu da sonu işte. Aziz değiliz ama bu da sonu işte. Aziz değiliz ama buluşacağımız yere saatinde geldik. Kaç insan böyle bir şeyle övünebilir...
bir insan evladı nasıl böyle cümleler kurabilir diye defalarca bana saç baş yolduran repliklere sahip mükemmel beckett oyunu.
şu sıralar new york da gösterime sokulan, beckett ın gelmiş geçmiş en beğendiğim tiyatro eseridir. minimalist sunumu, ne için yaşadığımızı pek de açıklayamadığımız bu günlerdeki post modernist yaklaşımı, biraz varoluşsal ve yeterli derecede ironik olan bu eser tam da yaşamıma ışık tutar. hayatıma yaptığım yorumların azıcık da olsa umut dolu olması beni öldürmeyen tek sebeptir belkide. bir şey gelecek, bir şey olacak... mutluluğa duyduğum özlemin tek habercisidir umut. bu yüzden severim ben de beklemeyi. oyun boyunca hiç bir şey olmayan ve sadece beklemeyi tercih eden vladamir ve estragon un diyaloglarına bakarsanız öyle ya da böyle beklemeye olan teslimiyetlerinin aslında onları yaşatan tek şey olduğunu da görebilirsiniz derim.
keşke new yorklularla birlikte oradaki enerjiden ben de faydalanabilseydim diye kıskanarak içimi çektim sonra da bu yazıyı yazdım.
orjinal ismi en attendant godot olan samuel beckett eseri. akillara su diyalogu getirir:
- en azından zamanın geçmesine yardımcı oldu...
- saçmalama zaman zaten geçicekti...
bu oyun ilk olarak aristorakt kesim için sahnelenmiş fakat yeterince ilgi görmemiş ve anlaşılmamıştır. fakat daha sonra San Quentin hapishanesindeki mahkumlar için sahnelenince beklenilenden fazla ilgi görmüş, herkes godot' yu kendine göre yorumlamıştır. genel anlamda godot umudu temsil eder.
samuel beckett' in bir oyunudur. oyunda vladmir ve estergon adında iki ana karakter vardır. bunlar hergün bir ağacın altında godot' yu beklerken fakat godot' nun gelip gelmeyeceği belli değildir. zaten godot' u gerçekte ne olduğu da belli değildir yalnız oyunda godot umudu temsil eder.
ve tanım: imge deryası konusu ve illaki ismi sebebiyle daha yıllarca kendinden bahsettirecek oyun-kitap-deneme-yanılma.
-galiptir bu yolda mağlup- ya da -beklemek de güzel cancağzım- ya da -godot'yu beklemek insanın kendine yakışmayanı giymesi ve yakışanı bulamamasıdır- diye sulandırıladabilir,ki beckett bu sulandırmalara uzaktan uzağa ifrit de oluyordur bence.
yedek bekleyenler için yedek tanım: kafa karıştırıcı bir eski zaman mikseri. iyi ki yok, godot yani...
tiyatro olarak ankara da sahnelendiginde sahnelendigi salonda bulunan tum balkonların yıkılmasına sebep olan, daha çok durum/bekleyis uzerine yogunlasılmıs eser.
eğer eserdeki diyalogların birebir veya çok yakın bir şekilde, fransa-almanya sınırında nazilere karşı direniş harekatına katılan, samuel beckett ve sevgilisi suzanne arasında geçtiği bilinirse değeri daha iyi anlaşılabilecek tiyatro eseridir.
savaş ortamının getirdiği kaos ve anarşi toplumda belirsizliği ve amaçsızlığı doğurmuştur. savaşın tek gerçek olduğu bir ortamda zaman, mekan veya olayın gerçekliğinin önemi yoktur. klasik tiyatro' nun bu üç birlik kuralı ilk kez tiyatro' dan beckett tarafından çıkarılmasa da söz oyunlarına dayalı ruhsal tasvir ilk kez beckett ile tiyatroya girmiştir.
godot' tan kasıt (ing. god) tanrı olduğu rivayet edilir. beckett, godot' un tanrı olup olmadığını hiçbir zaman söylememiştir. eğer godot tanrı ise -ki büyük ihtimalle öyledir- eser tanrıya en çok ihtiyacı olduğu anda tanrı tarafından terkedilmiş iki insanın diyalogları üzerine kuruludur.
absurd tiyatronun basyapiti.
irlandali yazar samuel beckett 'in yazdigi oyun , yabancilasma temali yapitlarin albert camus'nun letranger adli romani ile birlikte basyapiti sayilir. her ne kadar farkli dogrultularda ve turlerde de olsa her iki yapit da bireyin topluma yabancilasmasini ve dolayisiyla kendisini, cevresini algilayamamasina odaklaniyor. bu yabancilasma neticesinde gerceklesen eylemler de absurd/sacma olacaktir. iste bu oyunda da absurd diyaloglarla bu yabancilasma sembolize edilmistir.
estragon : ayrılsak belki daha hayırlı olur
vladimir : yarın asarız kendimizi (bir an) Godot gelmezse
estragon :ya gelirse?
vladimir :kurtuluruz
estragon :ee, gidelim mi?
vladimir :pantolonunu çek.
estragon :pantolonumu çıkarayım mı?
vladimir :pantolonunu çek.
estragon :(pantolonunun düştüğünü fark eder) Ha, evet. (pantolonunu çeker)
vladimir :eee, gidelim mi?
estragon :evet, gidelim.
(kımıldamazlar)
her ne kadar beklenen godot nun tanrı* olduğu iddia edilse de, metnin aslının fransızca yazılmış olması bu tezi çürütür. fransızcada tanrı "dieu" kelimesine karşılık geldiği için ingilizcedeki god ile godot arasında bağlantı yoktur. şu da söylenebilir ki herkesin bu dünyada beklediği şey farklıdır. kimi henüz tanışmadığı sevgilisini beklerken *, mevlasını da bekleyenler vardır. yorumu okuyana kalmıştır.
kocaeli şehir tiyatrosu'nda geçen sezon oynanan, maalesef bu ayki programda göremediğim harika oyun. olsa da defalarca izlesek. ayrıca lucky rolünde fatih sevdi'ye her zaman olduğum gibi bir kere daha hayran oldum. bütün güzel duygularım onunla...
samuel beckett' in absürd tiyatro geleneğine bağlı oyunudur. sahne üzerinde vladimir ve estragon' un hergün bir sonraki gün geleceğini bildiren ve kim olduğu bilinmeyen godot' u beklemeleri sergilenir. beckett bu oyunda biçim ve içeriği birlikte örer, sahne sınırlarını bilinçli olarak izleyiciye bildirir. oyun boyunca devam eden bekleyiş bir süre sonra anlamsızlaşır. bekleyişin anlamsızlaşması "boşunalık" ı vurgulamak içindir. ancak diğer yandan godot' un gelmeyeceğine dair kesin bir bilgi de yoktur. oyun ilerledikçe izleyici didi ve gogo' dan daha büyük bir bekleyiş içine girer. böylece izleyici hem oyunun kahramanı hem izleyicisi olur.
godot, herkesin kendisi ihtiyaçlarına göre bir karşılık bulabildiği bir idedir .Tanımlarken zorlanılır, zira anlaşılan herkesin iç dünyasında yaşadıklarınca bir anlam kazanır. Fakat bu beklenen şey gelmemektedir.Bu iyi midir, kötü müdür ya da ihtiyacımız olan şeyler hiçbir zaman olmaz mı?yani kurtarıcılar gelmez mi?tanrı yardım etmez mi?... vs gibi de yorumlanabilir.
--spoiler--
oyunun bütün nafile ve anlamsız olayları en sonunda 'bir şey olabilir'
umuduyla godot'nun gelmesini beklerken gerçekleşir; ama 'godot'nun
hiçbiz zaman gelmeyeceği gayet iyi bilinir, çünkü ''hiçliğe, merkezi bir
yokluğa'' verilen bir addan başka bir şey değildir.
--spoiler--
bu hikayenin 'postmodernist' yeniden yazımı nasıl bir şey olurdu?
sahnede godot'nun kendisi olurdu: tıpkı bize benzeyen biri,
bizimle aynı boş, sıkıcı hayatı yaşayan, aynı aptalca hazlardan
keyif alan biri olurdu. tek fark, farkında olmadan, kendini
rastlantıyla 'şey' mertebesinde bulması olurdu:
gelmesi beklenen 'şey'in ete kemiğe bürünmüş hali olurdu.***