tabi ki dağ başında yaşanır tüm bunlar. ormanın içinde eski bir kulübe, muhtemelen terk edilmiş bir avcı kulübesi. ortada ahşap eski bir masa, rafda kap kacak. camları kırık iki küçük pencere.
şişşş sessiz ol..galiba yerimizi buldular. silah kullanmayı biliyormusun? al şu silahı kendini koruman grekebilir. şu paspası kaldır bakiim muhtemelen bir alt geçit var orda. sen ordan kaç kurtul, beni bırak. ben bırak git dedim sana anlamıyormusun?
sadece konyak. eve doğru okudunuz. millet boşuna okuyor 10 sene. konyağı çıkar iç cebinden. yaraya dök. sonra gömleğinin bir parçasını yırt. yaranın yukarısına bağla sıkıca düğüm at. sık dişlerini. dal bıçakla. bir de dikersen tadından yenmez. ama 1000 mg antibiyotik iç de enfeksiyon kapma.
gördüğünüz gibi ilaç kısmına kadar evdeki imkanlar. daha sonra bir zahmet eczaneye gitmek lazım.
sevişmemiş olduğu sevdiğiceği "bıçağın ucunu ateşe koy" sözcüğünü duyunca " ühüürrüüü yapamam, hayır, olmaz, yapamam, imkansız, isteme benden soğurum senden" diye zırıltıyı koparıpta, esas oğlanın " hadi diyorum, ne duruyorsun, ölmemi mi istiyorsun" çemkirmesini yiyince, bıçağın azıcık ucundan korka korka tutan sevişilmemiş kız bıçağı ateşe atar. bıçak hazır olunca "naddiii başlayalım" sözünden sonra başlanılır ve kızımız salya sümük ağlayarak başını başka yöne çevirir... cısssss