1977 üretm tarihli, voyager insansız sonda serisi araçlarına konan, olası dünyadışı yaşam formlarına dünyamızın tanıtımını sağlayacak; çeşitli gösteri ve seslerin bulunduğu bakırdan yapılma gramofon.
basit çalıştırma esanslarına dayanan gramofon 40.ooo yıllık bir süre sonra ancak, dünyadışı dostlarımızın eline geçecektir.
1977 yılında, voyager 2'ye koyulmuş, dünya dışı akıllı formlara dünya hakkında bilgi vermek amacıyla yapılmış gramofon kaydı.
plağın içinde 115 görüntü, dalga, rüzgar, gök gürültüsü, hayvan sesleri gibi çeşitli doğa sesleri, değişik kültürlerden ve dönemlerden müzikler ve 55 dilde sesli dilek ve selamlamalar bulunmakta. ses kaydı toplamda 5 saat.
plak altın kaplama bakırdan yapılmış. kutusu alüminyum ve ultra saflaştırılmış uranyum-238 izotopuyla kaplanmış. uranyum-238'in yarı ömrü 4.51 milyar yıldır. plağa ulaşan bir medeniyet uranyumun, radyoaktif bozunmadan oluşan elementlere olan oranına bakıp plağın yaşını belirleyebilir.
edit: sizin için aradım, plakta çalan ses kaydının tamamını buldum.
Hadi Gelin size bugün Voyager ile gönderilen Altın Plakta var olan Türkçe Mesajın hikayesini anlatayım;
Bilirsiniz Voyager 1977 yılına fırlatıldı ve o günden bu yana uzayda. Güneş sistemi dışarısında yani yıldızlararası ortamda tabiri caiz ise takılıyor. Voyager 2 ise heliosferin dışında. Bu iki uzay sondasının her biri aynı zamanda dünyayla ilgili çeşitli bilgiler, görseller ve bir altın plak taşımakta. Plağın içinde insan müziğinden 90 dakikalık bir seçme ve 55 dilden selam var.
O dillerden biri Türkçe. Ve selam şöyle:
“Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız. Sabah şerifleriniz hayrolsun.“
Ton açısından tok ve belli belirsiz kırık Türkçe ile bir ses hem dost uzaylılara hem de Türkçe' yi sökenlere sesleniyor idi.
Herkesin kafasında Serdar Ortaç deyimi ile "Deli Sorular" vardı. Kim bu adam? Neden böyle konuştu ?
oyager altın plak projesini tertipleyen Carl Sagan, farklı dillerden selamlamaları toplamak için önce Birleşmiş Milletler’in yardımını almayı düşünüyor.Tabi burda Dünya nüfusunun dağılımını da düşünerek, yarı kadın, yarı erkek delegenin konuşmasını öngörüyor. Fakat BM de bütün ülke delegeleri ERKEK!
Tabi delegeler böyle bir uzaylı selamlama işini başkalarına birakmak istemiyor ve işi tamamen şova döküyorlar. Carl Sagan, mesajlar mümkün olduğunca kısa tutulsun demesine rağmen, Sagan’ın korktuğu başına geliyor ve delegelerin her biri sazı eline aldı mı bırakmıyor. Fransız delege Baudelaire şiiriyle başlıyor, isveç geride kalır mı o da peşinden dört kıtalık bir Harry Martinson şiiri, Mısır delegesi ayet okuyor, Nijerya delegesi uzun uzun Nijerya’dan bahsediyor...
Üstelik o gün kayıtta yer alan diller dünya dillerinin çok azını temsil ediyor, Rusça yok, Mandarin yok, bizim sabah şerifleri yok.
Carl Sagan hemen Cornell üniversitesine yöneliyor. Çünkü fırlatma tarihi yaklaşmakta ve altın plak için hazırlanma süresi de daralmaktadır. Cornell Üniversitesinde pek çok dil departmanı var ve selamları burada kaydetmeye koyuluyorlar.
Ulaşılan kişilere “şunu şöyle söyleyeceksiniz” denmiyor, sadece olası dünya dışı canlılara kısa bir selam şeklinde olması gerektiği belirtiliyor.
Kitapta Carl Sagan olayı Arkeolog Peter Ian Kuniholm un ağzından şöyle anlatıyor;
“Kürsümün başkanı Antik Yunanca, Latince ve Galce selamlamalarını yeni kaydetmişti. Koridorda karşılaştık, ‘sen de gidip Türkçe bir şeyler söyler misin’ dedi”.
Peki mesela neden merhaba değil de sabah şerifleriniz hayrolsun?
“60’lı yıllarda Robert Kolej’de ingilizce öğretmenliği yaptım. Sınıfım Behçet Kemal Çağlar’ın edebiyat sınıfıyla yan yanaydı. Beni her sabah öyle selamlardı. Basit bir merhaba veya günaydından daha süslü bir selam. Ben de Behçet Bey’in bana her gün verdiği selamı vermiş oldum yani. Diğer yaşlı edebiyat hocaları da (failatun failun vs. öğretenler) öyle konuşurdu. Onları dinlemek büyük keyifti. Birbirlerine günaydın demeleri her sabah 15 dakikayı bulurdu.”
Selamına “Sayın Türkçe bilen arkadaşlar” diyerek başlamasının sebebi de anladığım kadarıyla şöyle, kayıtları toparlayan Cornell astronomi öğrencileri ingilizce’den başka dil bilmiyorlarmış, araya bir ‘Türkçe bilen” eklemiş ki içinde tanıdık bir kelime olsun, böylece başka dille karıştırmasınlar.