tols-toy'un en klasik eserlerinden.romanın başlangıcında incilden bir alıntı vardır,ve finalde de konuyu oraya bağlar.bu konu ve az sayıdaki karakterleri düşününce gereksizce uzatıldığını düşündüğüm roman.kitabın yarısında sonu, ben burdayım diyor.dostoyevski'nin elinde 150 sayfayı geçmezdi bu konu.
hakkaten doğru galiba,bir yazarın "dostoyevsi mi,tolstoy mu" diye bir inceleme kitabı varmış.kitaptaki temel argüman ise şöyle:tolstoy sevenlerin büyük çoğunluğunun dostoyevski'yi okuyamadığı;dostoyevski'yi sevenlerin ise tolstoyu okuyamadığı yollu.
nehlüdof diye kendini bilmez bir pervasızın komünizme yolculuğunu anlatan bir kitap.. nehlüdof 'un subay olduğu dönem idealdir.. gezer, tozar, sevişir, bırakır, harcar.. harcar.. harcar..
suç ve ceza romanı kadar takdir görmesini arzuladığım romandır. bir adamın vicdan azabını bukadar iyi anlatan kitap sayısı azdır. bir ay kadar aptal aptal dolaştırmıştır.
tolstoy un dunya klasiklerine girmis bir eseri. dunya da tam anlamiyla sucsuz kimse olmadigi icin kimsenin kimseyi yargilamaya ve cezalandirmaya hakki yoktur, sozu ile un kazanmistir. babadan kalma topraklari olan eski bir subayin gecmiste yaptigi yanlislari telafi icin kendini feda ettigi sirada rusya nin halini gorup komunizme dogru kaymasini kanu almistir.
gunumuz sartlarinda degerlendirildiginde topraklari ciftciye devretme gibi asiri sosyalist kacan bazi dusunceler gunun rusya sini cok iyi anlatmakta. oyle ki kurek mahkumlarinin transferini anlatan bolumler tamamen insanin kanini dondurur. gereginden fazla uzatilmis ve tam bir sonu olmamasina ragmen guzel bir edebi eserdir.
lev tolstoy 'un okumaya doyamadığım dünya klasiklerine girmiş eseridir. baş kahramanı dimitri nehlüdov' un yaşadıkları üzerinden insan psikolojisinin en derinlerine inerek mükemmel tespitlerde bulunduğu kitaptır. en çok dikkatimi çeken konu iyi olanı yapmak acaba insanların takdir ettiğini mi yapmaktır, yoksa huzurlu olabildiğiniz şeyimi yapmaktır çelişkisini çok iyi açığa vurmuştur. dimitri nehlüdov inançlarına dayanarak bekarken kimseyle birlikte olmayıp, evlendiği kızla birlikte olmak isterken bu herkes tarafından acaba bu çocukta bir sorunmu var diye karşılanırken, en yakın arkadaşının sevgilisini elinden alınca herkes tarafından takdir görmektedir. malının bir kısmını yardım için köylülere dağıtırken herkes tarafından enayi damgası yerken, insanların parasını yediği zaman herkes onunla gurur duymaktadır. günümüzdede bu herkes le çok kez karşılaşmışızdır. çoğumuz bunu yaparız yalan söyleyeyim zaten herkes söylüyor. bu herkes in yaptıkları uzar gider, hepimiz çok kez yapmışızdır bunu. bunları yapmak farklı olmakmıdır? bunları yapıp ben farklıyım diye ortada dolanan insancıklar aslında herkes tir. farklı olmak, kendine herkes bahanesini uydurarak kendini kandırmadan, insanın vicdanını sorgulamaya başladığında huzurlu olmasıdır. yastığa başını rahat koymasıdır. ancak bu şekilde hayattaki farkı yakalarsınız. dimitri nehlüdov vicadanıyla yüzleştiğinde herkes in takdirini kazanmak için yaşadığı yıllara baktıkça kendiyle ilgili tek duyduğu şey iğrençliktir! kendinden tiksinmektedir. yaptıklarını düzeltmek için çabalar huzurlu yaşamaya başlar farkı yakalayarak. önemli olan insanın kendisini kandırmamasıdır. her insan hata yapar kimse mükemmel değildir. % 70 farklı olabiliyorsak dünyadaki en mutlu insan olabilmek için paha biçilmez bir yaşam tarzıdır. ama en kötü şey başkasına yalan söylemekten çok kendine yalan söylemektir, kendini kandırmaktır. kitaptada bunu çok iyi açıklamıştır, hayat kadınlarını düşünelim yaptıkları işin ne kadar basitlik olduğunu hergün düşünselerdi yaşayamazlardı herhalde. bu yüzden dünyanın düzeni böyle insanlara hizmet ediyoruz şeklinde saçma bahanelerle kandırarak kendilerinin kim olduklarını ne olduklarını unuturlar. aslında çoğu insanında hayat kadınından mantık olarak farkı yoktur. herkes yaşam tarzını bahaneleriyle benimseyerek bütün hayatını uyuyarak geçirir, bu yaşamak değil daha çok uyumaktır, vicdanını uyutmaktır.
diriliş'te ayrıca ceza hukuku ile ilgilide güzel eleştiriler bulunmaktadır. aslında kimsenin kimseyi yargılamaya hakkı yoktur. birçok insan haksız yere yıllarca hapis yatmaktadır. bunun yanı sıra gerçek suçlu insanlarıda yıllarca hapishanede tutmaktansa suçunun nedenlerini ortadan kaldırıp o kişiyi hayata kazandırmanın yolu aranmalıdır. romanın dili sadedir. tavsiye ederim.
bir aziz, bir azize, saymakla bitmeyen yerli yersiz karakterler, çarpık yargı sistemi, uyuşmuş sözüm ona soylular aromalı okunası bir tolstoy romanı. hani sonlara doğru mala bağlayıp incille düet yapsa da çok sağlam bir tahlil olmuş.(ahah cürete bak, evet bir tolstoy romanı hakkında eleştiri kasıyorum)
özellikle ilk şimşeğin çaktığı mahkeme sahnesi, nehludov'un dark side dan ışığa doğru yönelmesi, -hatta abartıp ayaklarını yerden kesmesi- maslova'nın evlilik teklifine verdiği yanıtın kendince ileri sürdüğü gerekçesi falan acayipti.
velhasıl önyargılı olmadan klasiktir, sıkar siktir et demeden bir göz atmak lazımdır, sonrasında gerekeni kitap yapacaktır rahat olun.
zenginliğiyle, gücüyle,sosyal statüsüyle bohem bir hayat süren adamın, seneler sonra karşı karşıya kaldığı bir olayın vicdanını yakalaması ve bu yakalanmayla birlikte aşkla,gerçek hayatla,hukukla karışık bir serüvenin içinde kala kaldığı bir tolstoy romanı.
hukukçuların özellikle de ceza hukuku ile yakından ilgilenen arkadaşların okuması gereken kitaptır. var olan yasalarla, hukuk sistemiyle adaletin sağlanıp sağlanamayacağı ciddi bir soru olarak kitapta yer almaktadır. elbette hakim kararını verirken yasaları göz önünde bulundurmanın dışında, kendisinin vicdanı ve kanaati de önem taşımaktadır. ama kim ne kadar şekli yargılamanın dışına çıkıyor, vicdanını sorguluyor, mahkum ve toplum verilen cezadan ne yarar sağlıyor? kim ne kadar masum ki bir başkasını yargılayabiliyor?
tüm bu kışkırtıcı ve yer yer anarşizme varan duygu ve düşüncelerin arasında yazarın güçlü tasvirleriyle kendinizi o dönemin rusyasında sürgüne gönderilen mahkumlar arasında bulabilir ve sürgün yolculuğunda yaşanan sıkıntıları hissedebilirsiniz.
velhasılı düşünmeye zorlayan, vicdana dokunan bir romandır.
tolstoy'un nekhlyudov adlı karakteri ile kendi görüşlerini yansıttığı, mükemmel eseridir. kanının deli aktığı zamanlarda bir hizmetçi kızın kanına giren nekhlyudov, yıllar sonra mahkemede jüri üyesi olduğu zaman maslova adlı bu karakterin haksız yere cezalandırılmasına şahit olur. şehla gözlü olarak tanımladığı ve lakabı katusha olan bu kızın başına gelenlerden kendini sorumlu tutar. çünkü kızın kanına girmiş, ve evden kovularak hayat kadını olmasına yol açmıştır. mahkeme kararı ile sibirya'ya sürgüne gönderilmesine karar verilen maslova yani katusha ile yola düşer. bu süreç içerisinde dönemin rusyasındaki adaletsizliklere, düzensizliklere, yozlaşmışlığa birebir şahit olur.
sakın ola ki kum saati yayınlarından çıkanını okumayın. nefret ettirici, iç bayıcı, manasız cümlelerle bezeli, iç hesaplaşma içeren tek bir cümlenin dahi olmadığı, olamadığı, berbat bir çevirmene ait olan kitap. eminim ki adam akıllı bir çevirmenle bambaşka şeyler hissettirebilirdi şahsıma.
Kitaptan(diriliş) bir alıntı:
hırsızların becerileriyle, fahiselerin ahlaksızlıklarıyla, katillerin zalimlikleriyle övünmelerine hayret ederiz. bunun nedeni, bu adamların dar bir ortamda olmaları ve bizim onlarınkinden başka bir dünyanın insanı olmamızdır. oysa zenginlerin servetleriyle, yani hırsızlıkla; komutanların utkularıyla, yani katillikle; hükümdarların kudretleriyle, yani zorbalıkla övünmeleri aynı şey değil midir? durumlarını haklı göstermek isteyen bu insanların hayat, iyilik, kötülük üzerine düşüncelerindeki yanlışlığın farkında değiliz. çünkü bu yanlış düşünüşlü insanlar daha geniş bir ortama sahiptirler ve aynı zamanda biz de o ortamın içinde bulunmaktayız.
Evet bunun gibi anlamlı yüzlerce cümleden oluşan besbelli Tolstoy'un ustalık eseri bu kitap. Ayrıca tahmin edebileceğiniz gibi dahice tasvirler var. Ana karakter Nehlüdov ile Tolstoy'un kendi düşüncelerini anlattığını aşikâr. Bu açıdan ve ahlak öğretisi açısından Dostoyevski - Karamazov Kardeşler'e çok benziyor. Çekilen vicdan azabı da Suç ve Ceza'ya çok benziyor.
Bunun dışında Hukuk Fakültesi okuyanların muhakkak okuması gerektiğini düşünerek tüm renktaşlarıma şiddetle tavsiyemdir.
şöyle mükemmel bir girişe sahiptir:
Yüz binlerce insan, avuç içi kadar bir yere toplanıp üst üste yaşadıkları toprak parçasını çirkinleştirmek için var gücüyle çalışmış olsalar; üzerlerinde hiçbir şey yetişmesin diye her yanına taş dikmiş, filizlenen her tohumu kökünden koparmış, havayı taş kömürü, petrol yakarak ellerinden geldiğince kirletmiş, çevredeki tüm ağaçları kesmiş, tüm hayvanları ve kuşları uzaklaştırmış olsalar bile ilkbahar yine ilkbahardı.