volvo'nun 90 serisinin en karizmatik araçlarından station wagon, diğer bir tabirle estate aracıdır.
volvo s90, sınıfının en alçak aracı olmasına ve boyutlarıyla da bir o kadar iddaalı olmasına karşılık, uzunluk olarak volvo v90'dan az da olsa daha uzundur.
spa (scalable product architecture) , yani ölçeklendirilebilir mimari alt yapı şase dizaynı ile, iskelet aslında s90 ve xc 90 ile aynı alt yapıyı paylaşmaktadır.
ülkemize ise v90 cross country olarak gelecek arac 430.000 tl civarında volvo türkiye tarafından siparişleri kabül etmeye başlasa da, isveç'te ben v90 ı test ettiğimde aralık 2016'da, 130.000 tl civarındaydı. malum vergilerle ne yazık ki fiyat üç katına çıkmakta.
birkaç gün boyunca deneyimleme fırsatını bulduğum, dev. "cross country" donanımlısını kullandım.
nam-ı diğer; isveç tankı.
'cross country' haliyle dört çeker bir araç. volvo'nun, quattro çekiş sistemi kadar nam yapmış olmasa da, kendine has mükemmel bir dört çeker çekiş sistemi var. bu sistem sayesinde v90, kullanıcısına tren rayında gidiyormuşsun gibi güzel bir tecrübe yaşatabiliyor.
kullandığım aracın altında 235x50x19 inc ebatlarında, michelin latitude sport 3 lastikler vardı. lastikler her ne kadar iyi olsa bile, volvo'nun efsanevi awd sistemi yol tutuşu konusunda lastikten ziyade "bana bırak abi, gerisini .iktir et" dercesine, iş yaptı. limitlerini zorlamama rağmen, amiyane tabir ile yola sümük gibi yapışmayı başardı. gelişmiş şase ve süspansiyon sistemi sayesinde, dengesinden taviz vermedi. stabilize zeminleri absorbe edişi ise, oldukça büyüleyiciydi.
işin teknik kısmına çok değinmek istemiyorum açıkçası ama kullandığım modelin motor-şanzıman kombinasyonundan kısa da olsa bahsetmek istiyorum.
kullandığım araçta "d5" diye adlandırılan, 2.0 - 235 beygirlik bir ünite görev alıyordu. motor ve şanzıman her ne kadar bmw dinamiklerini yaşatmasa da, performans konusunda bir sıkıntı hissettirmedi. 480 nm torktan söz ediyorum.
haricinde, 8 ileri şanzımanı beğendim. bu şanzımana dair beğenmediğim tek husus ise, "d" konumundayken ve araç duruyorken, kavrama yapmaya devam etmesiydi. kendini boşa almaması ve ilkel şanzımanları anımsatması pek de hoşuma gitmeyen bir detay oldu. haricinde vites geçişleri ve düşüşleri başarılıydı. şanzıman demişken; vites topuzunun yönlendirilmesini de garipsedim. mesela d'den n'ye alırken şahin vitesi atıyormuşsunuz gibi vitesi baya baya ittiriyorsunuz. ya da r'ye alırken. bu kadar şık bir vites topuzunun bu denli egzajere hareketler yapması cidden garip.
bahse dev'in, navigasyon sistemini de beğendim. kendini ay'dan ay'a güncelleyen, gelişmiş bir navigasyon sistemini. türkçe dil seçeneği var mıdır bilemiyorum altan ama, kullandığım aracın navigasyon sisteminin seslendirmesi ingilizceydi.
dokunmatik ekranın hissiyatı da ziyadesiyle başarılıydı. touch pad kullanıyormuşum gibi hissettim. şahsıma ait aracın dokunmatik ekranından sonra volvo'nun bu dokunmatik ekranının hassasiyeti beni çok etkiledi.
(detaylar arası geçişler saçma oldu, idare edin.)
kokpit tasarımı ve iç mekanda kullanılan malzeme mercedes'i aratmıyor. kullanılan deri kalitesi çok iyi. ama o kadar ağır kokuyor ki, bir süre sonra baş ağrıtabiliyor.
aracın, bagajı da oldukça büyük. kapasite olarak ne kadar olduğunu bilmiyorum ama, mafya arabası olmaya aday. zira boylamasına üç tane ceset yerleştirsen, bana mısın demez. şaka şaka..
gel gelelim, en etkileyici bölüme;
vitesi r'ye aldığınız takdirde ekrandan gözünüzü alamıyorsunuz. adamlar nasıl bir sistem yapmışsa artık, etrafınızdaki bütün detayları olduğu gibi ekrana yansıtıyor. aynalara bakmadan milimetrik park etme imkanı sunuyor. otları, kukaları, duvarları, arabaları, kısacası her şeyi naklen yayın yapıyor. nasa ile bağlantılı sanırım. amerika'nın oyunu mu acep?
sözün özü; ben bu aracı çok beğendim. vermiş olduğu güven hissiyatı ve konfor beni çok etkiledi. motor ve şanzımanın performansı da etkileyiciydi. gerek dış tasarımı olsun, gerekse iç tasarımı olsun bütünüyle fevkalade bir araç olmuş, helal olsun isveçli mühendislere.
şimdilik aklıma gelenler bunlar. yakıt tüketimini hesaplamadım. aracı teslim aldığımda depo full'dü. teslim ettiğim de ise, çeyrek depo yakmıştı. az yaktığını söyleyebilirim.