haklı bulmak için kendimi zorladığım, başaramadığım söylem.
her vatandaşın, vatan toparğında özgürce dolaşabilmesi ve görüşlerini dile getirebilmesi gerektiğini düşünüyorum. ama bdp olunca söz konusu olan, kendimle çelişiyorum. insancıllık falan değil bu. biri asker ocağında, diğeri bombalı saldırıda ölen iki kuzenim geliyor aklıma; beynime oksijen taşıyan damarlarım tıkanıyor.
bdp'nin kucakladığı, savunduğu, parçası olduğu köpekler parçaladı benim bir yarımı. bdp'lilere yapılan yanlışları sen gel de benim asker gördükçe bayılan, her şehit haberinde ambulansla hastanelik olan zavallı halama; babasını bir kez bile görememiş kuzenime anlat volkan konak!
gencecik evlatlarını, doğmamış bebeklerini, canlarını toprağa gömmüş binler, milyonlar var bu ülkede. yanlışı önce burda ara sen.
babasının öldüğü hastaneye sitem dolu şarkılar yazan, hastaneyle mahkemelik olan bir insan olarak kahpe tuzaklarla ömürler tüketen hainlere insanlık bekleme bizden.
politik konjonktürle iktidar erklerinin aldığı pozisyon nedir?
yüz bin milyon satır yazdım kusucam artık ama tekrarlayalım;
ülke iki ayrı halk arasında bölünmüş durumda. bu bölünmenin sınırları sadece etnik değil. fazlasıyla gri bölge var. çok kabalama girişirsek ortadoğulu kalmaya and içmiş, arlarında şafii kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu yaklaşık yüzde 20 lik bir kesim ile son 80 yıldır bu ülkenin modernizme ve geleceğe yatırımlarında referans aldığı ve dayandığı cumhuriyetçi modernistler. bu ikinci grubun "gerçekten" etnik olarak ayrılabilmesi çok zor. kendilerine cumhuriyet ideolojisi'nin şekillendirdiği bir türklük çerçevesinde politik tavır alan, çoğunluğu okumuş yazmış, feodal bağlardan kurtulmuş, üretken, kanaatkar ve suç istatistikleri düşük bir sosyal küme... bunlar da kabalama bir yüzde 35'e tekabül ediyor.
beyaz, elitist, rererö diye çapulcuların her fırsatta yüklendiği bu kesim en insafsız değerlendirmeyle bile 1950'den beri iktidar değildir. aslına bakarsanız bu topraklarda modernistlerin defteri 1730'da dürülmüştür ya girmeyelim oralara.
geri kalan yüzde 45'lik kesim ise nereye çeksen oraya giden kimlik bilinçsiz halktır. aynı ömür içinde ecevit'e, erbakan'a, demirel'e ve türkeş'e oy verenleri vardır. hanefi itikadına ait olmalarına rağmen şafii içtihadına göre ibadet edenleri, alevi olduğu halde sünni geleneğine göre oruç tutanları da mevcuttur. bu kesimi ise basın, siyasetçi esnafı ve yerel eşraf güder.
işte statüko ve statükocu'nun tanımı türkiye sınırlarında bu güruhta vücut bulur...
modernizm ideolojisi ve haklara saygılı bir yurttaş olmak çaba gerektirdiğinden bu ayaktakımı her zaman değişime karşı olanların arkasında saf tutmuştur. taa muslu beşe'den gelip çapanoğulları'na uzanan bu kahrolası gelenek şimdi de kürtçü faşizmin neferidir. vatanın bölünmemesi onlar için evinden çıkarılmamaya indirgeyebileceğimiz muğlak bir kavramdır.
son 60 yıldır iktidarda olan bu güruhun çağdaş uygarlık hedefli ve misak-ı milli sınırlarında, hatta daha ötesinde bir türkiye idealiyle büyümüş, çocuklarını bu idealle yetiştirmiş cumhriyetçilere duyduğu nefret, onların ürettikleriyle yaşayıp, onlara saldırmaları statükodur.
son 10 yıldır adım adım yükselen kürtçü - federatif yapılanma propagandası statükodur.
kürt halkının ayıplarından ders çıkarmasını talep edenlere uygulanan "mahalle baskısı" statükodur.
ortlama türk seçmeninin üç kuruşluk menfaati için oy vermesine laf etmenin adeta günah ilan edilmesi statükodur.
silahlı eylem insiyatifini elinde tutan insanların kanun tanımadan can almalarına destek verenlere kızmanın gene devletin kolluk güçlerince tutuklanmanıza neden olması statükodur.
doğu illerinde ösym'nin soruları dağıttığını haber yapan internet sitelerinin tib tarafından kapatılıp, bir de adamlara "pornocu bu siteler ondan kapattık" diye iftira atılması statükodur.
19 tane çocuk yapıp, 2 çocuklu ailenin vergilerinden beslenmesini sorgulatmamak statükodur.
beni hiç şaşırtmadı, hatta kendisini atatürkçü sanarak dinleyenlere bir güzelce orta parmağını gösterdiği için sevindim. hakkaten sevindim lan. kaç defa bu adamın vatansever olmadığını anlatmaya çalıştım dinleyenlerine. ama onlar beni değil onu dinlediler. şimdi onları sahneye davet ediyoruz: mikrofon'a konuşun beyler!