sessizce başlayan hıçkırıkların giderek yükselen haykırışlarıdır. ilerledikçe nabzınızla tempo tutarsınız bu sese. bazen kulaklarınızı yırtacak kadar yakınınızdan, bazen uçsuz bucaksız bir kuyunun ıslak zemininden gelir ruhun sesi. tıpkı yaşam gibidir. duymanız yada duymamanız o sesi susturmaya yetmez, o hep ordadır. hep orda ve hep muhteşem kalacaktır. yıllar sonra bile.
--spoiler--
hayatı anlatır bu şarkı sana, içini sen doldurursun. şarkı enstrümanteldir. çünkü hiçbir dil tam olarak tarif edemez "ruhun sesi"ni. sana sadece seninle alay eden notaları dinlemek düşer.
günün her saatinde adamın anasını ağlatma potansiyeline sahip muhteşem death eseri. enstrumental şarkılar içinde bir başyapıt. kesinlikle dinlemeyen çok şey kaçırmaktadır müzik adına.
yıllar önce deniz kenarında death in the sound of perseverance albümünü ilk dinlediğimde bugün bununla karşılacağımı hiç bilemezdim. an itibariyle lig tv de beşiktaş galatasaray maçı öncesi yorum yapan hıncal uluç video su öncesinde çalan şarkıdır. kim bilir daha nice tiplere fon olmuştur.**
hiç bir şey söylemeden, görmeden ağlatır sizi bu şarkı. hem de öle bi kaç damla da değil... haykıra haykıra ama yinede kimse sesinizi duymaz. çünkü o ruhunuzun sesidir.
sana yaşarken öldüğünü hissettiren, gülerken ağladığını ağlarken güldüğünü gösteren, mutluluğun acı hüznünü içine işleyen ruhunu okşarken kalbini kemiren, gözyaşlarına karşı bütün iradeni kaybettiren ve avazın çıktığı kadar susmanı sağlayan şaheser.