Yıllardır bir ara izlerim diye erteleyip, henüz izlediğim filmdir. Bunca zaman izlememiş olduğuma üzülmemek elde değil..
Kadro, oyunculuklar, senaryo harika..
en çok son sahnede kızın evlenmesi etkiledi beni. o kızın yerinde olmak yerine ölmeyi tercih ederdim sanırım.
"Deli Emin tükkana geldi, dedi Fikri abim dedi git dedi tükkandan dedi istediğin takımı al dedi. Hani radyodan dolayı kendisine borcumuz vardı ya, ona mahsuben"
şubat 2001'de gösterime girmiş, türk sinemasının en iyi filmleri arasındadır. hangi repliği saysam bilemedim. türküler, oyunculuklar, replikler. her izleyişimde aynı heyecanı yaşarım.
O zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya Leman… Saçları ta buralarında. Rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu. O gün de maça gelmiş. Ben devamlı terliyorum, daha maç başlamadan ha. Neyse maç başladı, hemen bir korner oldu. Ortayı bizim Rıfat atmıştı, bir yükseldim topa 2. dakikada köşeye taktım topu. Alkış, kıyamet… Bir döndüm, bizim Leman ayağa kalkmış alkışlıyor.
- Kaç sene kalmıştı o kız burada?
- 2 sene.
- Giderken bana bir mektup bırakmıştı, izmir'e gelirsen ara diye. Ben de 5 sene sonra gittim.
- Ee, bulabildin mi?
- Buldum. Hatta bir de çay içtik; ben, o, bir de kocası… O ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın. Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim.
- Hangi sadık hoca?
- Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu ya?
- Ha tamam… Ne demişti?
- Hayal kırıklığının başkenti demişti…
“insan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir. Ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir.”