çalışmayıp soruları görünce ağlamamaktır. derslere gereken önemi verince beynin hep o bilgilerle dolu olacağından yüzde kaçını kullanıyorum şansım nedır dıye gereksiz hesaplara girmezsin. kısacası otur çalış. ama hakkını vererek doğru bir yöntemle.
kopya çekmektir. derslerin önemli yüzdesine zaten meslek hayatınızda ihtiyaç duymuyorsunuz. ihtiyacınız olsa bile 15-20 dk'lık araştırmayla istediğiniz bilgiye, formüle, düzeneğe vs ulaşabiliyorsunuz. önemli olan uygulamalı derslerdeki başarı ve konsantrasyonunuzdur. örneğin kimya okuyorsanız, analitik kimya dersinde bol -log[H]'lı formülleri veya anorganikteki 250 zincirli kompleks bileşiklerin açık yapılarını bilmeseniz de olur. ama analitik kimya laboratuvarı'nda bir potansiyometrik titrasyonun nasıl yapıldığını bilmek, el yatkınlığı kazanmak önemlidir. ya da mühendislik okuyorsanız sahadaki gereklilikler üzerine bilgi sahibi olmak gerekir. gibi... o değil de, kopyaya teşvikten içeri atmasınlar beni? *
öğrenci olarak bir cok sınavla yani üniversitedeki adı ile vizelerle boğuşuyoruz. yenı okuduğum bir makaleye göre okuduğumuz veya aklımızda belli bır yer tutan bir ders ile ilgili beynımızın o dersı tanıdıktan itibaren yuklenen bütün bilgilere sahip olduğu. peki nasıl kötü not alıyoruz. cevabı hatırlayamamak. beynin yüzde onunu kullanan bır ınsan ilk olarak okuduğu bılgıyı önem derecessine göre değişir, hatırlama oranı sadece %37. Sonuç olarak yapmamız gereken, soru karşısında beynımız de oluşan bılgı dağarcığını bır araya getırıp, anlamlı bır paragraf oluşturmak. bılım adamlarına göre .