“Bu filmi çekmeğe karar verdikten sonra, bir arkadaşım ‘Bizzat O’na (sav) git ve niyetini aç’ dedi. Ben de Ravza-i Mutahhara‘ya gidip dua ettim ve Hz. Muhammed’in kabr-i şerifinin karşısında durup hayırlısıyla böyle bir film çekmek istediğimi, çekincelerimi ve hislerimi uzun uzun anlattım. Gerçekten de film boyunca büyük bir manevi gücü hep üzerimde hissettim. En zor şartlarda bile Allah’ın yardımıyla sorunlarımız kolayca çözüldü. Bu film için kamera oldukça önemliydi. Özellikle de 3 Oscar sahibi meşhur italyan bir kameramanla çalışmayı çok istiyordum. Ancak herkes bana, ‘O asla böyle bir film için islami terör ülkesi diye bilinen iran’a gelmez’ diyordu. Ajansıyla görüştük, pek de ilgilenmeyip ‘yurt dışında’ olduğunu söylediler. Birkaç gün sonra kendisinden bir cevap geldi: ‘Allahu nuru’s-semavati ve’l-arz’ (Allah, göklerin ve yerin nurudur.) diye başlayan cevabı, ‘Yüce Rabbimin gönderdiği bir projede yer almaktan gurur duyarım.’ diye devam ediyordu.
ve devam ediyor:
"Gerçekten bu cevap ve bizimle çalışmak istemesi bir mucizeydi. Bir araya geldiğimizde uzun uzun filmlerimizden söz ettik. Yalnız gözlerinde anlatmak istemediği bir sır vardı. Israrla sorunca şöyle cevap verdi: ‘Biliyor musun? Hiç şüphem yok ki ben bu filme davet edildim. Uzun zamandır ‘Yeryüzü Peygamberlerinin Işığı’ adlı bir kitap hazırlığı içindeydim. Bu bağlamda 3 aydır Hz. Muhammed’in hayatını okuyordum. Bana mailiniz ulaştığında Hz. Muhammed’in miracını rüyamda gördüm. Bu beni çok etkiledi.”