eğer bir ülkede dolmuş şoförleri vites düşürürken bir hareket yapmıyorsa o ülkede gerikalmışlıktan bahsedilemez arkadaşlar. çünkü hızını topluma göre ayarlamayan andavallı şöförler ve beş dakika geç kalsa ölecek hastalığını kapanları bir kenarıya koysak, örnek verelim, lunaparka götürsek onları, çarpışan arabalara bindirsek.. ha nasıl olur? ben söyleyim, hani birine çarparken vücudundan destek alır da daha sert vurursun ya onlarda, işte bunlar o yöntemle birbirlerinin üstüne çıkarlar.
öte yandan trafik güllük gülistanlık olmaz mı? tabi ki olmaz, bununla kalmamalıyız. madem amacımız sinyal bilmeyen her varlığı da trafikten silmek, o halde bayanların yarısını da lunaparka, efenime söyleyim alışverişe, karpuz seçmeye göndermeliyiz. bayanlar süremez veya beceremez demiyorum, dikkat edin, güzel bayanın olduğu yerde güzel trafikten bahsedilemez. bu bir de facto kural. bir kafadanlık. yani tamam güzel, ablacım geçmiş orta şeritte mini kupırıylan tin tin gidiyor, iyi hoş. peki oradaki 50'lik rüstem abi bunu görüp bi şov yapmak istemeyecek mi? evet. istemek hakkı mı? evet. e o halde dediğimi bi düşünün.
bir türk insanı klasiğidir. altındaki araba ne olursa olsun, trafikte bir şeye bir nedenle sinirlenilir ve o tatlı kafa hareketi ve o güzel ağız-göz mimkleri bir arada yapılaraktan vites düşürülür. baylıyorum böyle triplere ya (bkz: tribal enfeksiyon).