virginia woolf

entry144 galeri16
    75.
  1. bilinç akışı tekniğinin en önde gelen yazarlarından biri. james joyce un edebi kankisidiri
    0 ...
  2. 76.
  3. "ah tanrım, yaşamın gizemi! düşüncenin isabetsizliği! insanoğlunun cehaleti! sahip olduklarımız üzerindeki kontrolümüzün ne kadar az olduğunu göstermek için - bütün o medeniyetimizden sonra bu yaşamak dediğimiz şey ne kadar tesadüfi bir iş."
    1 ...
  4. 77.
  5. "Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan sorduğu bir soru vardır: “Bizler kadar iyi düşünme yeteneğiniz varsa, siz neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?”

    işte bu saçma sapan seksist soruya en esaslı cevabı Virginia Woolf verir: “Yazmak yetenek olduğu kadar eğitim meselesidir” ve “Eğer bir kadın kurgu şeyler yazmak istiyorsa kendisine ait bir odası ve parası olmalıdır.”

    Çünkü Woolf’a göre yaratıcı gücü ancak bağımsızlık serbest bırakır. Kadınlar da elbette Shakespeare gibi bir yazar olabilir, “yeter ki özgürlüğe alışalım, düşündüğümüzü aynen yazmaya cesaretimiz olsun!”

    ingiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen Virginia Woolf’un 1929’da kaleme aldığı, Shakespeare’in yetenekli olduğu halde kız olduğu için kendine ait bir odası olmayan, okula yollanmayan, kitap okuması bile yasaklanan ve hayatı erkekler tarafından yönlendirildiği için başarısızlık ve acı içinde ölen hayali kız kardeşi Judith’i konu alan “A Room of One’s Own / Kendine Ait Bir Oda” adlı deneme kitabı, yazan bir kadının bağımsızlığı için ilk savunmadır. Elbette, kadının yüzlerce yıldır süren ezilmişliğini ortaya koyarak feminist hareketin klasik kitaplarından biri olmuştur. Ve belki de Woolf’un en kolay okunan kitabıdır. Çünkü iş romanlarına geldiğinde, okuyucuyu bekleyen derin, karanlık ve oradan oraya sürüklenen hayli karmaşık bir dünya vardır. Bu dünyaya girmek içinse önce Virginia Woolf’u bilmek gerekir.

    BiR ERKEK iŞi: BiLGi

    1882’de Londra’da dünyaya gelen Virginia, yazar ve eleştirmen Leslie Stephen ile Julia Prinsep Duckworth’un kızıydı. Kalabalık entelektüel bu aile ortamında daha çocukken yazar olmaya karar verdi. Şansına, babasının büyük kitaplığı kız, erkek, tüm çocuklara açıktı. Ama ağabeyleri okula, “dışarıya” gönderilirken o, kız kardeşi Vanessa ile evde eğitim aldı. Çünkü eğitim ve bilgi erkek işiydi. Bir sürü ayrıcalıktan yararlansalar da bu temel ilke Stephen’ın kızları için de geçerliydi. Bu tatminsiz yılları takiben 13 yaşında annesi, hemen sonra da ablası öldüğünde Virginia ağır bir sinir hastalığı geçirdi. Depresif ruh hali peşini hayatı boyunca da bırakmayacaktı. Genç kızlığa adımını atarkense ne dikişte ne de yemek pişirmede başarılıydı. Çünkü asıl yeteneği yazarlıkta yatıyordu; zira o toplumun dayattığı kurallara uymayacak, kendini kitaplara gömecek ve 20. yüzyılın en büyük kadın yazarlarından biri olacaktı.

    1904’te babasının ölümünden sonra çok ağır bir depresyon daha geçiren ve ardından kardeşleriyle Bloomsbury’e taşınan Virginia’nın yazarlık macerası da burada filizlendi. Burada girdiği ressam, eleştirmen, yazar ve felsefecilerden oluşan çevreyle birlikte Londra’nın entelektüel yaşamını belirleyecek olan Bloomsbury grubunu kurdular ve bu oluşum Virgina’nın yazarlığını besleyen en büyük etken oldu. Virginia, 30 yaşındayken de bu çevreden gazeteci ve deneme yazarı Leonard Woolf ile evlendi. Birlikte kurdukları Hogarth Yayınevi, Virginia Woolf’un kitaplarını yayımlatması için de önemli bir fırsat oldu. Çünkü o klasik romandan farklı, hikayeyi dış olaylarla değil insanın iç dünyası, bilinçaltı ve düşünce akışıyla, yani insanın içindeki ritmle anlatan yepyeni bir anlatım biçimi benimsemişti.

    33 yaşında ilk romanı “Voyaga Out / Dışarıya Seyahat”i yayınlayan Woolf’un, üçüncü romanı “Jacob’s Room / Jacob’un Odası”nın (1922) ardınan, dile özgün katkılarıyla “romanı ıslah etmekte iddialı” bir yazar olduğu fark edildi. Zira The Times gazetesinin ünlü edebiyat dergisi The Times Literary Supplement’ta çıkan bir yazı şöyle diyordu: “Renk, ritm, atmosfer ve gözlem Mrs. Woolf’un düzyazısındaki akıl çeliciliktir.” 1925’te yazdığı ‘‘Mrs. Dalloway”deyse, tüm eleştirileri göze alıp, klasik roman anlayışından cesurca ayrılıyor, insan ruhunun sınırsız derinliklerinde dolaşan sıradışı anlatım tekniğini, yani ‘bilinç akışı’nı net bir şekilde ortaya koyuyordu.

    Ardından gelen “To The Lighthouse / Deniz Feneri,” dönemin ahlakçılarına meydan okuyarak cinsel ikilemi ele aldığı “Orlando” ve “Flush” gibi ünlü romanları onu “akıp giden yaşantıların yazarı” yaptı. Virginia Woolf’a göre, hayatı, geçmişteki anıların şu an yaşadıklarımıza mütemadiyen ışık tutarak yarıda kestiği, birbirinden kopuk bir dizi an olarak yaşıyorduk. Kopmalar, sonu olmayan başlangıçlar, üzerinde düşünüp taşınmak üzere havada bırakılan anlar romanlarının can alıcı özellikleri haline gelmişti. Zira ona göre yaşam “saatte 50 mil hızla giden bir metroda savrulmak”tı ve bu kopmalar hareket halindeki bir trenin camından görülen başka insanların evlerindeki anlardı. Ve Woolf ‘un düşüncesine göre “Kişi düşüncelerini aktarmak için durana dek, yalnızca pasif bir obje”ydi. Woolf, bu anları karakterlerinin bilinçlerinde tasvir ederek benzersiz bir üslup oluşturdu.

    DENEYSEL GERÇEKÇi

    1931’de yayımladığı şiir gibi roman “Waves/ Dalgalar”ı ise, o güne değin başka hiçbir romancının göze alamayacağı derecede deneysel yapısıyla gerçekçi roman geleneğinden tam bir kopuşu temsil ediyordu. Woolf şöyle diyordu: “Hayat simetrik olarak sıralanmış bir dizi at arabası lambası değildir, hayat bizi tüm bilincimizle sarıp kuşatan parlak bir ışık halkası, yarı saydam bir zardır. Romancının görevi durmadan değişen, meçhul ve sınırları çizilmemiş ruhu, ne kadar düzensiz ya da karmaşık olursa olsun, olabildiğince yabancı ve dış öğeler karıştırmadan anlatmak değil midir?”

    Bugün onun adıyla anılan “bilinç akışı” tekniğiyle işte bunu başaran ve edebiyatta devrim yapan Virginia Woolf, modernist hareketi başlatan en önemli ve öncü isimlerden biri. Roman ve makalelerinde kadın hakları, sınıfsal farklılıklar, sosyal adalet, aşk, evlilik, özgürlük, savaş, kimlik arayışı, delilik ve ölüm gibi toplumsal ve psikolojik pek çok ağır konuyu masaya yatırmış önemli bir eleştirmen aynı zamanda."
    1 ...
  6. 78.
  7. yaşama, sancısı olan tanrıça. dalgalar kitabını, yaşarken doğumu tekrarlayalım diye, indirmiş bizlere.
    "dünya bir bütün, ben dışındayım: ah, kurtarın beni sonsuza dek zaman ilmeğinin savrulmuş olmaktan"
    der ve gökyüzüne yükselir.
    tekrar yaratır kadınlığı, edebiyatı, kasveti.
    0 ...
  8. 79.
  9. Bu denemeleri de Etkileyici dir. Ona sini düşüncelere daldırır.
    (bkz: a room of one's own)
    (bkz: angel in the house)
    (bkz: what if shakespeare had had a sister)
    0 ...
  10. 80.
  11. o yıllarda günümüz deyişi ile tükenmişlik sendromuna kapılmış ve ceplerine taş doldurarak ırmakta intihar etmiş ıngiliz yazar, eleştirmen, feminist ve anti-semitist.
    2 ...
  12. 81.
  13. intihar etmeden hemen önce yazdığı not şöyledir:

    "en sevdiğim, yeniden delireceğime eminim. o korkunç zamanların bir yenisini daha aşamayacakmışız gibi hissediyorum. ve bu kez iyileşmeyeceğim. gaipten sesler duymaya başladım ve odaklanamıyorum. bu yüzden en iyisi gibi gözüken şeyi yapıyorum. bana mümkün olan en büyük mutluluğu yaşattın. benim için olunabilecek her şeyi oldun. bu korkunç hastalık çıkıp gelene kadar iki insanın daha mutlu olabileceğini düşünmezdim. artık daha fazla mücadele edemeyeceğim. hayatını mahvettiğimi biliyorum, ben olmazsam çalışabilirsin. çalışacağını biliyorum. görüyorsun ya, bunu bile düzgün yazamıyorum. okuyamıyorum. demek istediğim o ki, hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçluyum. bana karşı son derece sabırlı ve inanılmaz biçimde iyi oldun. herkesin bunu bilmesini istediğim için söylüyorum. eğer biri beni kurtarabilecek olsaydı, bu sen olurdun. senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey uçup gitti. hayatını mahvetmeye daha fazla devam edemem. iki insanın bizim olduğumuzdan daha mutlu olabileceğini düşünmüyorum."
    1 ...
  14. 82.
  15. bilinç akışıyla yazan bildiğim 3 yazardan biri. okumak lazım.
    0 ...
  16. 83.
  17. Zamanında çok badireler atlatmış ölü bir yazar.
    0 ...
  18. 84.
  19. Günümüzde dahi anlaşılamayan, insanların kafa yormadığı şeylere neredeyse 100 sene önce kafa yorup dile getirmiş, görmüş..

    Bir kadının görevinin çocuklarını yetiştirmek olduğu gerçeğini, sorgusuz sualsiz kabul ettim. On tane doğurduğu için anneme büyük saygı duydum, on beş çocuk doğuran büyük anneme daha da fazlasını. itiraf etmeliyim ki kendim de yirmi tane doğurmak istiyordum. Çağlar boyunca erkeklerin hepsinin çalışkan, hepsinin eşit derecede liyakat sahibi olduklarını varsaydık. Biz dünyaya çocuk getirirken, onlar da hesapça kitap ve resimlerle uğraşacaklardı. Biz dünyayı iskan ettik, onlarsa uygar kıldılar ama şimdi okuyabiliyor olduğumuza göre, ortaya çıkan sonucu değerlendirmekten bizi kim alıkoyuyor? Bu dünyaya başka bir çocuk getirmeden önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlayacağımıza dair yemin etmeliyiz..
    (Virginia Woolf)
    8 ...
  20. 85.
  21. "insanlar, nasıl da nefret ettim sizden! Nasıl da dirsek vurdunuz, nasıl da önümü kestiniz, yer altı treninde karşılıklı oturup birbirinize gözlerinizi diktiğinizde nasıl da pistiniz..!!"
    3 ...
  22. 86.
  23. "yaşamak neden böyle içler acısı, neden bir uçurumun yanıbaşından geçen daracık bir yol gibi"

    Yapamadın ve o yoldan geçmek yerine uçuruma attın kendini virginia.

    Hala ki seni anlayamadılar. Kimilerine göre babana olan kinin seni feminizme itti kimine göre başkası. Hep neden aradılar ama kimse sonuçla ilgilenmedi. Yazık....
    2 ...
  24. 87.
  25. istisnasız okuyan herkesi derinden etkileyen, hayran olunası yazar.
    4 ...
  26. 88.
  27. "Bir yanılsama ne kadar büyük olursa, gerçeğe çarpıp parçalanması da o kadar büyük olur."
    0 ...
  28. 89.
  29. 87.
  30. "Zihninden nefreti ve korkuyu atabilseydi, aklını umutsuzlukla ve öfkeyle doldurmasaydı, içi şiirle dolup taşıyordu."
    1 ...
  31. 88.
  32. manik-depresif teşhisi konulmuş,bir keresinde manik anında 48 saat konuşmuştu,yazılarını ayakta yazan yazar kibirliydi. Yahudiler konusunda ırkçı tutum sergilemiş, aşkı bir kadında bulmuş ama yalnızca kocası ile mutlu olabilmişti. Ceplerine koyduğu çakıl taşları ile evinin yakınındaki ırmağa girmiş ve intihar etmiştir.
    2 ...
  33. 89.
  34. ceplerine taş doldurup dereye atlayarak intihar eden , ardında yabana atılamayacak eserler bırakan , hayata farklı açılardan bakılmış romanlar kazandıran ingiliz yazar.

    --spoiler--
    gürültüden sonraki sessizliğin daha derin olması henüz bilimsel olarak doğrulanmamıştır. ama sevişmenin hemen arkasından gelen yalnızlığın kendini çok daha fazla hissettirdiğine çoğu kadın yemin edebilir.
    --spoiler--
    5 ...
  35. 90.
  36. çocuk doğurmak konusunda yazdıklarını okumayı herkese tavsiye ederim. virginia woolf'u anlamaya kadın tarafından başlamıştım. ne de iyi yapmışım.

    mine urgan'ın woolf üzerine yazdığı bir inceleme de şöyle anlatıyor ilişkilere ve çocuk doğurmaya uzaklığını:

    "Kadınla erkeğin cinsel ilişkisini itici bulan Virginia Woolf'un
    bu ilişkinin doğal sonucu olan çocuk doğurmayı da itici bulması
    kaçınılmazdı elbette. Çocuğu olmasını bir ara kafasıyla istedi; ama
    bedeni buna katlanamadı. Annesiyle babası, "virgin" (bakire) sözcüğünden
    türeyen Virginia adını ona vermekle, kızlarının geleceğini
    önceden görmüşlerdi sanki. Virginia Woolf, baş kişilerinden
    Mrs. Dalloway'in, çocuk doğurduktan sonra da bakireliğini koruduğunu
    söyler. Onun durumu da Mrs. Dalloway'inki gibi olacaktı;
    çocuk doğursa bile gene bakire kalacaktı.
    Virginia Woolf, romanlarında cinselliği ve cinsellikten kaynaklanan
    duyguları, hiç ele almaz, almak istemez de. Lytton Strachey'ye
    1927'de yazdığı bir mektupta, "love is such a horror".der.
    Aşkı nitelemek için kullandığı "horror" sözcüğü, korku, tiksinti,
    dehşet ve çirkinlik anlamlarını kapsar. Çok daha önceleri, 1918'de
    yazdığı başka bir mektupta, "the vague and dreamlike world, without
    love, or heart, or passion, or sex, is the world I really care about
    and find interesting" (benim hoşlardığım ve ilginç bulduğum dünya,
    içinde aşk, ya da kalb, ya da tutku, ya da cinsellik bulunmayan, düşlere
    benzeyen, belli belirsiz bir dünyadır) der. Cinsel bir konuyu çok ender
    olarak ele alınca da, cinselliğin ancak çirkin yanlarına değinir."

    ve kendine şöyle diyor woolf:

    "Ama ne garip ki, kendi çocuklarımın olmasını istemiyorum artık.
    Ölmeden önce bir şey yazmaya doymak bilmeyen bir isteğim var ...
    Yaşamın kısalığı ve sağlıksız ateşi beni yıkmakta ... Doğurmanın bedenselliğinden
    hoşlanmıyorum. Bu duyguyu içgüdüsel olarak öldürdüm
    belki; belki de doğa yaptı bunu."

    incelemenin tümünü okumak isteyenlere link bırakıyorum

    https://yadi.sk/i/ktLV0jDvjPGSB
    6 ...
  37. 90.
  38. Bizim ancak meryem uzerli ile tanıştığımız tükenmişlik sendromuna yıllar öncesinde girip kendisini tekrarlamaktan korktuğunu da belirttiği bir mektup bırakarak intihar eden kadın yazar.
    0 ...
  39. 87.
  40. modernist edebiyatın annesidir. herkesin bildiği mrs dalloway aslında bir ders niteliğindedir diğer yazarlar için. bu yüzden sıkıcı sayılabilir ancak modernist edebiyat ile ilgileniyorsanız iyi bir kaynak niteliği taşıyor en nihayetinde.
    0 ...
  41. 88.
  42. dönemine bakıldığında diğer kadın entellektüellerden daha güçlü olduğunu hemen sezersiniz.
    Ancak yine hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
    28 mart sabahı depresyonun ona gelmesini beklemeden evden çıkmış ve tedarikli olmak için ceplerine taşlar doldurmuştur. Ama depresyon çabucak yakalamıştır, onu Ouse nehrine kadar sürükler. Her şeye rağmen geri dönmeyecek ve kurtulmaya çalışmayacak kadar cesaretlidir, kendini boğarak nehrin onu sürüklemesine izin vermiştir.
    2 ...
  43. 89.
  44. mızmız bir kalem. kadınlığının neticeleridir geldiği yerler.
    2 ...
  45. 90.
  46. Bütün eserlerini ressam olan kız kardeşinin çalışma biçimden ilham alarak, ayakta durarak yazdığı söylenir.
    2 ...
  47. 91.
  48. ithaki yayınlarının hazırladığı biyografi yüzünden feminazilerin birden bik bik ötmesine neden olan yazar kişisi.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük