yazdıklarımı biraz olsun ilgiyle okuyabilen arkadaşlar için 2 dakikalık pazar günü aktivitesi bırakıyorum. tek tek dm atarım yoksa izlemek zorundasınız maciek janicki'nin bu muhteşem animasyonuyla van gogh'un eserlerinin üzerinde kuş olup uçuyoruz bu kez de. vodka redbull eşliği şiddetle tavsiye edilir.
“... bugünkü sanatkârın ilk endişesi herşeyi, herşeyden önce de en saf, en gerçek olan şeyi kendi üslûbunun tahakkümü altına alabilmektir.
-yeni sanat umumiyetle eşya şekline giren bir iç âlem düzeninin peşindedir. Eşya burada bir ifâde vasıtasıdır-.
Meselâ, Van gogh’un iskemlesi; bu tek iskemle, Van Gogh’un âdeta imzası, iskemleden çok da kendisinin resmidir. Yeni sanatkâr eşyayı değiştirmiyor; onu sanatının bir ifâde vasıtası olarak benimsiyor, sanatına malediyor... (andre malraux).”
ömrü ıstırap içinde geçmiş büyük ressam; geceleri sabaha kadar kitap okur, sabahın ilk ışıklarını yakalayıp resim yapmak için kendini dışarı atardı... ancak ömrünün sonuna doğru blr kaç eseri az da olsa para etmiş, ömrü boyunca kardeşi ve bir kaç kişi haricinde kimseden itibar görmemiştir...
neredeyse tamamiyle vicdandan ibaret bir adamdır; delicisine sevdiği fakat ailesi ve kendisinden ret cevabı aldığı kee voss’un önünde elinden et kokusu gelene kadar mumun üzerinde tutacak kadar tutku sahibidir. geceleri sabahlara kadar durmadan bütün büyük eserleri okurken diğer yandan acı çeken insanlar için kalbi parçalanırdı. blr ara ücretsiz olarak maden işçilerine papazlık yapmış ve sokakta kalmış blr hayat kadını ile çocuğunu evine alıp senelerce bakmıştır...
kendi hâline bakmaksızın devamlı başka insanların acıları hakkında ızdırab duyardı...
ressamlığının yanı sıra, sanat bahsi üzerine de mühim tesbitleri vardır ve kardeşine yazdığı bu fikirlerin bulunduğu mektupları kitaplaşmıştır.
hastalığı, kulağını kesmesi vesair hususlar popüler kültür malzemesi olarak moku çıkartılmış vaziyette konuşulmakta olsa da, onun ne bir resim tenkidi ne de sanat bahsi etrafındaki bir fikri hakkında tahlil görememekteyiz; demek ki, onun, bugün “milyon dolarlık bir ressam” olması mühimdir, van gogh’un kendi ve sanatı değil!
ıstırapların adamı; evet, balzac’tan o çok sevdiği ve “sadece bu yeter” dediği cümledeki “fundalıklarda sessizce duran bir horoz gibi” yaşamış, bir kasabada, etrafındaki üç-beş kişinin yanında sessizce hayata gözlerini yummuştur.
Gereksiz yere popüler kültür malzemesi olmuştur. Siz siz olun yaşayan sanatçıları popüler kültüre taşıyın. Taşıyın ki değeri yaşarken anlaşılsın, kazansın. Sayesinde mirasçıları ya da tabloyu 5 kuruşa alanlar zengin oldu. Yaşandığında bu kadar kıymeti bilinseydi en azından hak ettiği şekilde yaşardı.
“Asıl candan belirtmek istediğim fikir şudur: Lambanın altında patateslerini tabağa el uzatarak yiyen bu insanlar aynı ellerle toprağı işlemiş adamlardır. istedim ki resim, çiftçinin el çalışmasını ve bu kadar namusluca kazandığı besini yüceltsin. istedim ki biz uygar insanların yaşayışından bambaşka bir yaşayışa canlandırsın. Onun için herkesin resmi güzel ya da başarılı bulmasını istemek aklımdan bile geçmiyor.”
Eserleri yaşadığı dönemde çok az beğenen bulmuş ressam. Akıl sağlığının yerinde olmadığına ilişkin birçok söylenti var ve bunu kendisi de ifade etmiştir. Edip Cansever'in yalnız bile değilim adlı şiirine hep çok yakıştırmışımdır.
Ne magazin yaptık ama. Eserleri hakkında mı? Hiçbir şey.
2017 vizyon tarihli loving vincent filmi ile daha yakından tanımış olduğum ressam.
Film ise bugüne kadar izlediğim en sıradışı film idi. Her sahnesi bir sanat eseriydi, 100 farklı ressam tarafından çizilmiş tablolardan oluşuyordu.
Muhteşem bir deneyimdi benim için.