Gündüz insan ruhu birçok hisle altüst olur ve zihin de birçok şeyle meşgul olur, geceleri insanlar uyuyabilirler fakat bir kere uyandıktan sonra insanı tekrar uyku tutmaz. Uyku ilk geldiği gibi kolaylıkla gelmez.
söylesem ah söyleyebilsem derdimi
mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi
göreceksin seninle dolu
desem, diyebilsem ki seviyorum seni
çılgınca aşığım sana
ama demem, diyemem
çünkü aramızda dağlar, denizler
ve benim o kahrolası gururum var
bu böyle sürüp gidecek
sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin
ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
sana asla...
çünkü aramızda dağlar denizler
ve benim o kahrolası gururum var.
"notr dame de paris" ve "les miserables" la insanlık tarihinin bütün dramlarını müthiş bir süzgeçten geçirmiş büyük insan, bir nevi modern shakespeare,
bir paris´li, insanı en iyi tanıyan büyük romancılardan biri, les miserables´a bakarsan, belki de en büyüğü.
insanoğlunun yarattığı toplum sınıflarının hepsini kıyasıya eleştiren gerçek bir hümanist.
hugo, insanın odasına resmini asması gereken birkaç kişiden biridir.
bu dünya üzerinde yaşamış en önemli yazarlardan biridir, ve hatta en önemlisidir, denilebilir. ben les misérables´ı çok büyük bir sevgiyle okumuştum.
ve yazılmış en uzun romanlardan olmasına rağmen les misérables - türkçesi neydi- sefiller di galiba- almancası "die elenden"- kitap insanlığın bütün dramını içinde barındırır.
orijinali 55 satırlık çok küçük harflerle basılmış sayfa düzeninde bile 1546 sayfadır. türkçeye 4 cilt olarak çevrilmiştir.
jean valjéan´ın inanılmaz hikayesi, insanlık tarihinin en önemli yapıtlarının başında gelir.
mesela savaş ve barış bana hep çok dağınık gelmiştir, o daha uzundur- 1940 sayfa falan.
ancak les misérables çok daha konsantre olmuş, insanları derinlemesine inceleyen, çok çok çok önemli bir kitaptır.
570, 600üncü sayfalardan itibaren falan hugo, napoleon´un wellington la yaptığı waterloo savaşını kendi anlatım şekliyle anlatır, bu konu- ana konuyla ilintili olduğundan anlatılır, bayaa 110-120 sayfa waterloo savaşını anlatır hugo.
o kadar güzel anlatır ki onu hugo...şansın bazen çok önemli bir faktör olduğunu, yetersiz welliington´unbir askeri deha olduğu bugün bile kabul edilen napoleon bonaparte´ı ne kadar enterasan bir şekilde mağlup ettiğini, napoleon´un bu yenilgisinin, avrupa´nın geleceğini nasıl etkileyeceğini, sanki bir siyasal bilimci gibi anlatır. hayranlık uyandırıcı bir berraklık ve açıklıkla.
ben waterloo savaşıyla ilgilenmeye les misérables´tan sonra başladım.
victor hugo, yeryüzünün en değerli mücevherlerinden biriydi. nur içinde yatsın. ve bütün edebiyatçıların da hemfikir oldukları gibi yeri hiçbir şekilde halen daha doldurulamamıştır, psikolojiden tarihe, siyasal bilimden, sosyolojiye kadar, engin bir bilgi sahibi bir adammış kendisi.
Gençliğimde bir şiirini okuyup diğer şiirlerini de öğrenmek istemiştim. Bunun için seçme şiirlerinin Türkçe'ye çevrildiği tek kitabı almıştım. Ancak kar etmedi. Beğenmedim çevirileri. internette değişik çeviriler var ama... O kitapta okuduklarım mıdır bilemem ki.
Kısacası şiir pek satmadığından tüm şiirlerine erişebilmek için fransızca bilmek gerek. Onu da yapmam çok çok zor.
Ancak ben gelecekten umutluyum. Yapay zekalar, yeterince geliştikleri zaman çok çok kısa bir sürede Victor Hugo'nun bütün şiirlerini Türkçe'ye çevirecekler. işte o zaman elime Victor Hugo'nun bütün şiirlerini alıp bir güzel okuyacağım.
hugo gelmiş geçmiş yazarlar içerisinde en büyüklerdendir. bazılarına göre en büyüktür.
çok gerçekçi ve analitik bir yazardır, yazdığı diyaloglar ağdasızdır, betimlemeleri muhteşemdir.
korkunç bir tarih bilgisine bir tarih bilimci kadar sahip olduğu bilinir. öyle ki bazı tarih kitaplarında sefillerden alıntılar olabilmesi bu yüzdendir.
kendisiyle ilgili daha ayrıntılı bir entry´i buraya zaten birkaç hafta önce yazmıştım.
Bir google aratmasıyla, "Bu katil imparatorluktan, “Osmanlı”dan yakamızı kurtaralım. Bağnazlığı ve zorbalığı susturalım.Elde kılıç dolaşan boş inançları, doğmaları etkisiz hale getirelim." dediğini öğrendim.
Evet Osmanlı düşmanı olduğu görülüyor. Ancak Eminim ki Türk düşmanı değildi. Ömrü Atatürk Türkiye'sinin kuruluşuna yetişseydi, Eminim kendisi de Türkleri takdir ederdi. Ki Atatürk'ün yaptığı da Victor Hugo'nun anlattıkları ile örtüşüyor.
"14 yaşındayken, karnımı doyurmak için bir parça Ekmek çaldım. Bu yüzden beni Zindana attılar ama 6 ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti işte budur."
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül, dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?