bunalımdaysanız okumanız gereken kitaplardandır. hayatın değerini anlatmaya çalışır bence Paulo Coelho'un en iyi eseridir de kendisi.
ne yazık ki filmi hayal kırıklığı yaşatır.
Veronika ölmek istiyor. Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun okumaya değer müthiş romanıdır. Asıl konusu kesinlikle insanların yaşadıkları çevreden etkilenme durumudur.
veronika ölmek istiyor.ama benim bahsettiğim veronika başka.sabah sabah uyanır uyanmaz sözlüğe girmemle özel mesaj olduğunu görmem bir olmuştur. (bkz: veronika ebeninnali) nickli uuser ın bana attığı özel mesaj kelimesi kelimesine şöyle:
sana ayıp . önce veronika kim öğren ayıp demeyi kes. tek hatam kız olduğum halde kız nicki almaktı. çarparım o klavye kullandığın ele sapığa bak adımı çıkartcak erkek diye . uğraştırma kendinle entrylerine bak . malsınız hepiniz am göt kıldan başka entry girmeyi beceremeyen mahluklar.
özel mesajda da olsa hakaret etme cesaretini gösterdiği için sözlük modlarından hiç korkmuyordur sanırım;yaa da gerçekten uludagsözlükte katlini istiyordur bu hatun kişi.
--spoiler--
çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yok etmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. kuyunun suyunu kim içerse delirecektir.
ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepsi de delirir. yalnızca kraliyet ailesi, kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden, sihirbaz da o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden, delirmezler. tabii kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. ancak polisler ve müfettişler de halkın içtiği sudan içmiş olduklarından, kralın emirlerini saçma bulur, uygulamazlar.
ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında onun çıldırdığına inanırlar, hep birlikte şatosunun önünde toplantı tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. umutsuzluk içindeki kral tahtından inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki: "gel, biz de o kuyunun suyundan içelim, o zaman biz de onlar gibi oluruz."
ve öyle yaparlar. kral ile kraliçe de cinnet suyunu içip anında saçma sapan konuşmaya başlarlar. bu durumda halk taşkınlığından dolayı pişman olur; öyle ya madem kral bu kadar bilgece konuşuyor, onun alaşağı etmenin bir anlamı yoktur.
ülkede barış ve huzur yeniden hüküm sürer, bu halk komşularından epeyce farklı bir hayat tarzı benimsemiştir, ama kral ölümüne dek ülkesini yönetebilmiştir.
işte bu kral hikayesinden sonra bir cümle vardı. koskoca kitaptan, hatta bazılarına göre alt tarafı bir kitaptan, bu hikayeden sonra gelen cümleyi bütün hayatıma yansıtmayı düşündüm.
'kendilerini normal sanıyorlar, çünkü hepsi hep aynı şeyleri yapıyorlar. ben de işte onların kuyusundan içmiş numarası yapacağım.'
hala en sevdiğim kitaplardan biri ve hayatıma büyük etkisi olduğu şüphesiz. depresyonda olan biri okumasın söyleminin aksine kötü bir ruh halinde okuduğum ve o zamanlar beni oldukça hayat dolu biri haline getirmiş kitaptı. bir kere hayatın her anını ölecek gibi yaşamaya başladım ve bu beni daha bir ben yaptı çünkü istediğim şeyleri ertelememeye başladım, başkalarının düşüncelerini o kadar da önemsememeye.sonuçta yaşadığın her gün bir mucizeyse onu en iyi şekilde değerlendirmen gerekiyor, bir dakika daha fazla yaşayıp yaşamayacağını bilemez ki insan.
toplumda normal sayılan, ama aslına bakılırsa süregelen saçma alışkanlıklardan başka birşey olmadığını farkettiğimiz tabuların dışına çıktığımızda, normal olmayanı denemek adına ' deli ' damgasını rahatlıkla sırtlayabileceğimizi vurguluyor yazar sık sık.
ölüm bilincinin, insanı hayata biraz daha bağladığı gerçeğini canlandırdığı bir karakter üzerinden okurlara aksetmiş.kendi kendinize koyduğunuz sınırlamalardan, baskılardan, kalıplardan ve gereksizliğinden dem vurarak yapıyor bunu üstelik.
paulo coelho işte ya! diyorsunuz kitap bitince.içten, anlaşılır, samimi bir dil... her zaman ki gibi.
dönemsel bir bunalımın içindeyseniz okumanız gereken bir kitap.tabi yarısında bırakınca iç açıcı bir psikolojide hissetmeye bilirsiniz.sonuna kadar okuyun.
şuan ki ruh halime "cuk" oturmuş kitaptır.Eğer siz de hayatı sorgulamaya, hayatınızı çekilmez bulmaya ve "artık benden hiç bişey olmaz" diye düşünmeye başladıysanız okuyunuz, okutturunuz efendim.
kitabın içerisinde çok güzel psikolojik tahliller vardır. Kesinlikle kendinizden birşeyler buluyorsunuz kitapta. insanın kendisini keşfetmesi gerektiğini öğreten bir kitap.
Veronikayi kardesiniz gibi, caninizdan bi parca gibi hissedeceginiz kitap. Boyle mi guzel hissettirilir, bu kadar mi icine ceker bir kitap. Sarip sarmalamak istersiniz bitince bile. Ver ben de bi okuyayim diyenlere vermezsiniz kiyamazsiniz falan. Veronika hayatinizdan bir parca olur.
Ve her kitap bittiginde verilen o kucuk aralar var ya, kitabi sindirmek icin verdiginiz; o ara bu kitapta cok daha uzun olabilir. Veronika'nin etkisinden cikip yeni atilimlar yapmak ihanet gibi geliyor bir sure.
Yanilmiyorsam sozlukte veronika nickli bir yazar da var bu kitaptan etkilenmis olan. Daha birsurusu de var tabii, veronikanin icine isledigi.
hiçbir alakaları olmamasına rağmen isimlerinden dolayı kardeşmiş gibi, ikisi bir serinin güller açan kitaplarıymış gibi veronica pompa istiyor kitabıyla birlikte çok yakında alacağım kitap.
--spoiler-- hala genç, güzel ve zekiyim, erkek arkadaş bulmakta zorlanmayacağım, hiçbir zaman zorlanmadım zaten. onlarla kendi evlerinde ya da koruluklarda sevişeceğim, belli ölçüde zevk alacağım, ama orgazm olur olmaz o boşluk duygusu geri gelecek. konuşacak pek bir lafımız olmayacak ve ikimiz de bunu bileceğiz. bir an önce sıvışmak için bahane uydurma anı gelecek -"geç oldu," ya da "yarın erken kalkmam gerekiyor,"- ve birbirimizin gözlerine bakmaktan çekinerek çabucak ayrılacağız.
veronika ölmek istiyordu ve veronika bendim.
veronika uyku uyuşturucularını içti ve ben de içtim,
o bir hastanede ben bir yatak odasında gözümüzü tekrar açtık.
"öldüm mü?" diye etrafa bakınırken, dünyanın çirkin yüzüyle bir kez daha karşılaştık.
onunla aynı şekillerde tedavi olduk, ölümden korkutularak.
o korktu, hayatın yaşamaya değer bir şey olduğunu anlamaya başladı. ben korkmadım.
o şizofrenin kucağında uyurken, şizofren onu öldü sandı ve gözlerini açtığında bizi ilgilendirmeyecek kadar sıkıcı hikayeleri başladı ve kitap bitti.
yarısını sevdiğim, yarısından nefret ettiğim kitap ki, eğer tekrar yazma şansım olsaydı veronikayı öldürürdüm.
--spoiler--
- Bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmez.
- Hala genç, güzel ve zekiyim, erkek arkadaş bulmakta zorlanmayacağım, hiçbir zaman zorlanmadım zaten. Onlarla kendi evlerinde ya da koruluklarda sevişeceğim, belli ölçüde zevk alacağım, ama orgazm olur olmaz o boşluk duygusu geri gelecek. Konuşacak pek bir lafımız olmayacak ve ikimiz de bunu bileceğiz. Bir an önce sıvışmak için bahane uydurma anı gelecek. -"geç oldu," ya da "yarın erken kalkmam gerekiyor," ve birbirimizin gözlerine bakmaktan çekinerek çabucak ayrılacağız.
- Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani başkalarından farklı olanlar.
- Kendilerini normal sanıyorlar, çünkü hepsi aynı şeyleri yapıyorlar Ben de işte, onların kuyusundan içmiş numarası yapacağım.
- insanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca.
- insanlae ancak koşullar buna elverdiğinde delirme lüksüne sahiptirler.
- Anlaşılmamaktan gurur duyuyordu, çünkü tüm dahiler bu bedeli ödemişlerdi.
- Gerçek sen; içindeki sen, başkalarının biçimlendirmediği sendir.
- Mari, Tanrı'yı suça teşvikle de suçlayabilirdi, çünkü ağacın nerede olduğunu Adem ile Havva'ya o göstermişti. Bu konuda bir şey söylememiş olsaydı, bu dünyada insanlar kuşaklar boyu mutluluk içinde yaşayacaklar, yasak meyveye el uzatmak kimsenin aklına gelmeyecekti, benzer agaçlarla dolu bir ormanda bulunduğunda kimse onun özel değerini bilmeyecekti.
- Duygular hep vardı, ama gizlenmek zorundaydı.
- Herkes hayal kurar da yalnızca pek az kişi hayallerini gerçekleştirebilirse, hepimiz korkağız demektir. Haklı olan kişi en güçlü olandır. Bu durumda bir paradoks söz konusu, en korkak olanlar aynı zamanda en cesurlar, çünkü fikirlerini herkese empoze edebiliyorlar.
- Yaşayın yaşamasını bilirseniz Tanrı da sizinle birlikte yaşar. Onun koyduğu riskleri göze alamazsanız, o Tanrı da uzak bir cennete çekilir ve yalnızca felsefi birtakım spekülasyonlara konu olur. Herkes biliyor bunu, ama hiç kimse ilk adımı atmıyor, belki de deli damgası yemekten korkuyorlar. Bizim en azından böyle bir korkumuz yok Eduard. Bizler Villete'de yaşamışlarız.
- Diplomasi, karşıdakini beklemede tutma sanatıdır. ilk aşklar belki hiç unutulmaz, ama mutlaka sona erer.
- Elektroşok yapsınlar diye bilerek azgınlık yaptım, çünkü sen benim kafamı karıştırıyorsun. Neler hissettiğimdne tam emin değilim, üstelik sevgi, hayatımı bir kez mahvetti.
--spoiler--
ilk başlarda karamsar bir roman gibi gözükse de, aslında okuyucuya yaşama sevinci aşılayan roman. hayatımın romanı. ve bu romanda, elbet insan kendisinden kesitler bulabiliyor. gerçek romanda da olması gereken budur zaten. paulo coelho bunu bütün romanlarında başarıyor. okunasıdır, şiddetle tavsiye edilir.
ve bu kitabın şu repliği beni benden alır:
"Deli olmak ne demek, bilmiyorum, " diye fısıldadı. "Ama deli olmadığımı biliyorum. Başarısız bir intihar girişimi benimkisi, hepsi bu."
"Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani, başkalarından farklı olanlar. "
"Yani, senin gibiler mi?"
Zedka soruyu duymazdan gelerek devam etti: "Öte yandan bir Einstein var, zaman ile uzamın ayrı şeyler değil bir karışım olduğunu söylüyor. Ya da bir Kristof Kolomb, dünyanın öte ucunda bir uçurum değil başka bir kıta olduğunu ileri sürmüş. Ya da, insanoğlunun Everest'in zirvesine ulaşabileceğine inanan bir Edmond Hillary var. Sonra Beatles, bambaşka bir müzik yarattılar, eski çağlardaki insanlar gibi giyindiler. Bütün bu kişiler ve daha binlercesi hep kendi dünyalarında yaşadılar."
kitabı okurken kendinizden birşeyler bulacağınız bir romandır. depresyonda bir kız, ölmek istiyor ölemiyor kurtarılıyor ve sonra akıl hastanesine gidiyor. yaş hanüz 24...
aynı zamanda kitabın ilk yerinde psikolojiniz az sarsılabilir fakat sonradan hayata bağlanırsınız.
şu günler de aklımda olan çoğu merakıma değinmesi, ve olayların akıl hastanesinde geçerek orada ki bir kaç delinin gözünden dünyaya bakmasıyla oldukça etkileyen bir kitap.