kitabın adından da anlaşılacağı üzre, bunalıma sürükleyebilecek potansiyele sahip bir kitap. depresyondakilerin eline bile almaması gerekir benden söylemesi.
hayatta zorluklara karşı ve önyargılara karşı gögüs germek gerektigini, intiharın kaçıştan başka bişey olmadıgını ve herseye ragmen hissetmedigimiz daha bircok duygunun oldugunu ve bunların mutlaka yasanması gerektiginin anlatıldıgı paulo coelho romanı
her şeye rağmen hayatın yaşamaya değer olduğunu, çok emin olmadığımız sürece kendimizi öldürmememiz gerektiğini şayet öldüreceksek de uyku haplarından başka bir yol bulmamız gerektiğini anlatan roman.
--spoiler--
genç ve güzel bir kız olan veronika hayatın rutinliğinden sıkılır ve intihara teşebbüs eder. teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanınca akıl hastanesine kaldırılır. orada, kendisine hasta olduğu ve yedi günlük ömrünün kaldığı söylenir. sonrasında tahmin edileceği gibi pişman olur. ama bir sürpriz vardır ki o da aslında yedi gün olayının bir yalandan ibaret olduğudur. her klişe romandaki gibi de esas oğlana aşık olur. sevgiliyle okunması tavsiye olunur-o nasıl olacaksa artık-
--spoiler--
veronika nın şizofren çocukla beraber hastaneden ayrılmalarından sonra ne yaptıklarını merak ettiğim kitap. evlenmişlerdir belki. *şiddetle tavsiye edilen kitaplardan.
--spoiler--
birincisi veronika gündemi takip eden, okuyan, araştıran bir genç kızdır ve memnun olmadığı gidişatı değiştiremeyeceğinin farkında olduğu için kendisini işe yaramaz hissetmektedir.ikinci neden ise;hayatı boyunca mutsuz olmaktan ,rutin bir hayat sürmekten ve hastalıklarla mücadele etmekten korkmaktadır.ayrıca parkta oturmuş derin düşüncelere dalmış gibi yapan insanları da hayatı boyunca görmek istememektedir.hastaneye yatırıldığı süreçte ise zedka adında bir kadınla tanışır,zedka ona şöyle der; delilik farklı bir dünyada yaşamaktır, kimine göre sanatçılar delidir,kimine göre yarışma kazanma hırsı ile durmadan kas yapmaya çalışan sporcular.ama bu onların kendi dünyasıdır.villete aslında o kadar kötü bir yer değil,burada her istediğini yapabilirsin...
--spoiler--
çok farklı fikirler barındırmadığı doğru ancak akıcı bir üsluo,önemli olanın yalnızca düşünmek değil bunu ifade edebilmek olduğunu görüyorum.görüyor musunuz?
intihar girişiminden sonra ölümü bekleyen bir genç kız; yaşamın aslında o kadar da kötü olmadığını, ölüm kararını vermekten pişman olduğunu anlar... güzel bir psikolojik kitaptır. bir otobüs yolculuğunda yarısından fazlasını okumuştum. çok etkileyicidir, malesef ki otobüste unutmuştum.*
--spoiler-- vitriol'ün ölümcül bir zehir olduğunu nedense kimse farketmemişti; oysa etkisi altında olanların çoğu tadını iyi biliyor zehirlenme sürecini acılaşmak olarak adlandırıyorlardı.
herkesin bünyesinde az ya da çok "acılaşmışlık" vardı aslında, nasıl hepimiz tüberkülöz virüsü taşıyorsak.ama her iki hastalık da yalnızca kişinin bünyesi zayıfladığında harekete geçer. acılaşma söz konusu olduğunda kişi sözde "gerçeklikten korkmaya başladığında hastalık için gerekli koşullar hazır demektir.
dış tehditlerden korunaklı dünyalar yaratmak isteyen kimi kişiler, fazla ileri gidip dış dünyaya karşı abartılı yüksek duvarlar örerler. yeni insanlara, yeni yerlere, farklı yaşantılara karşı yükselen bu duvarlar onların iç dünyasını da yoksullaştırır.işte acılaşmak burada devreye girer. acılaşmanın ana hedefi iradedir. bu hastalığa tutulanlar her türlü isteği yitirmeye başlarlar, birkaç yıl içinde kendi dünyalarının dışına çıkamaz olurlar çünkü tüm enerjilerini çevrelerine duvar örmeye harcamışlardır.
dış saldırılardan kaçınmak amacıyla, kendi içsel gelişmelerini de sınırlamışlardır. işe gitmeyi, televizyon seyretmeyi, çocuk yapmayı, trafikten şikayet etmeyi sürdürürler, ama bunlar hep otomatiğe bağlanmıştır ve herhangi bir duyguyla ilişkileri yoktur. -her şey kontrol altında- olduğu sürece.
zehrin bünyeye yayılmasının yarattığı en büyük sorun, tutkuların -nefret, aşk, umutsuzluk, merak vb.- su yüzüne çıkmasını engellemesidir. acılaşan insan zamanla istek duymaz. ne yaşayacak ne de ölecek iradeye sahiptir artık, sorunun özü de budur.
işte bu nedenle, acılaşan insanlar için, ünlü kahramanlar da deliler de bitmez, tükenmez bir merak kaynağıdır; çünkü onlarda yaşam korkusu da yoktur ölüm korkusu da. kahramanlar olsun deliler olsun tehlikelere aldırmaz, kim ne derse desin bildiklerini okurlar. deli intiharı seçer, kahraman bir dava uğruna kendini feda etmeyi, ama ikisi de ölür. bu arada acılaşmış kişi her ikisinin de saçmalığını ve görkemini yorumlamakla geçirir gecesini, gündüzünü. acılaşmış kişinin özsavunması için yükselttiği duvara tırmanıp dış dünyaya bir göz attığı anlarda olur bu. derken elleri ayakları yorulur, yeniden geriye günlük yaşamına geri döner.
--spoiler--
Ve dedim ki kalbime, budalaya ne olduysa
olacaktır bana da..
Git yoluna, ye ekmeğini çoşkuyla
ferah gönüllerle iç şarabını da
ne yapacağını bilmiş Tanrı önceden
Giydiğin hep beyaz olsun,
başından eksik olmasın merhem.
Yaşa keyfince sevdiğin kadınla
günlerin gururla dolsun,
o da Tanrının armağanıdır sana.
Gurur dolu günlerin
görüp göreceği hayatta,
bir de güneşin altında harcadığın emek..
Yürü kalbinin gösterdiği yolda
gözünle gördüğünü tanı:
ama bil ki bütün yaptıkların
yargısına uğrayacaktır Tanrı nın.
--spoiler--
VERONiCA ADINDAKi BiR KADININ iLAÇ iÇEREK iNTiHAR GiRiŞiMiNDE BULUNMASI VE BU GiRiŞiM SIRASINDA KALBiNiN RAHATSIZLAŞMASI SONUCU BiR HAFTALIK ÖMRÜ KALMASI VE KALAN ZAMANINI AKIL HASTAHANESiNDE NASIL GEÇiRDiĞi ANLATILMAKTADIR. HAYATTA NE KADAR ZORLUKLARLA KARŞILAŞSAK BiLE YAŞAM SEViNCiMiZi ASLA KAYBETMEMELiYiZi anlatıyor. VERONiKA: HAYATTA HEP AYNI ŞEYLERi YAPMAKTAN BIKMIŞ VE YAŞLANMAKTAN KORKMUŞ KORKAN BiRiSiDiR. iNTiHAR ETMEK,ÖLÜM VE AKIL HASTALIKLARI OLDUĞU iÇiN OKUYUCUYU KARAMSAR DÜŞNüCELERE iTMEKTEDiR.
hayatımın belki de en saçma döneminde, sebepsiz yere depresyona girip bundan bir türlü kurtulamadığım günlerde depresif veronica'nın hayatının kısa bir dönemini anlatan bu kitap tekrar yaşama dönmemi sağladı. bir kitap okudum hayatım değişti diyebileceğim iki kitaptan* biridir ve kendini çıkmazda hisseden herkesin okuması gerekir.
--spoiler--
"Tanrı varsa, ki ben olmadığına gerçekten inanıyorum, insan aklının sınırları olduğunu da bilir. Yoksulluğu, haksızlığı, açgözlülüğü, yapayalnızlığı, bütün bu karmaşayı o yaratmadı mı? Mutlaka çok iyi niyetlerle girişmiştir bu işe, ama sonuçlar bir felaket. Tanrı varsa, bu dünyayı erkenden terk etmeyi seçen yaratıklara karşı cömert davranacaktır, hatta bizleri burada vakit harcamaya zorladığı için özür bile dileyebilir."
"veronika ölmek istiyor" şeklinde türkçeye çevrilmiş paulo coelho kitabı. Jonathan Tucker ve Sarah Michelle Gellar 'ın baş rolleriyle film de yapılmıştır ayrıca bu kitap. çok başarılı bir film olduğunu söyleyemeyiz ama jonathan tucker rolüne tam oturmuş tip olarak falan.
paulo coelho'nun aslında o kadar da iyi bir romancı olmadığının kanıtlarından. karakterler nicelik olarak az, peki tamam, ama derinlere inmekten neden bu kadar çekindi bilinmiyor.. çarpmadı, sarsmadı. olmadı.
fazlasıyla etkileyici bir paulo coelho kitabıdır. Türkçeye veronika ölmek istiyor şeklinde çevrilmiş, metropol insanının olmazsa olmaz okuması gereken bir kitaptır bana göre. zira veronika karakteri şehirde yaşayan ve hayatının nereye varacığının fazlasıyla farkında bir kadındır.
veronikanın monologlarından çok hastanedeki dialogları ilgimi çekmişti kitap. Çok farklı şeyler söylememekle birlikte kitabı ilk okuduğum lise yıllarımda ufkumu geneişlettiğini farklı bakış açıları sunduğunu söyleyebilirim.
ayrıca kitabın veronika decides to die isminde bir de filmi çekilmiştir. kitabı kadar başarılı olamamakla birlikte "fena değil" dedirten bir yapımdır bana göre.