veganizm

entry71 galeri10 video2
    46.
  1. 45.
  2. vejeteryanim ve vegan olmak cokta zor degildir diye düsünüyorum. soya sütü, özel ekmek vs vs. pahali olabiliyor ama haftada 2-3 gün vegan beslenmenin sagliga yararli oldugu kanitlanmistir. deneyin, görün.
    0 ...
  3. 44.
  4. 43.
  5. 42.
  6. girizgah:

    ""şimdi açık açık gerçekleri konuşmak gerekiyor. hiçbirimiz kendimizi kandırmayalım. eşitlik-eşitlik diye tutturmayalım. bu kutsal kitaplara baktığımızda da, doğayı gözlemlediğimizde de apaçık ortada olan bir gerçek. bizler üstün varlıklarız. hayvanlar bizim onları kullanmamız için varlar. tek başlarına bıraktığımızda nasıl sefil bir hayatta olduklarını görüyoruz. bizse onları alıp onlara yem veriyoruz, yer veriyoruz. haliyle onlardan çıkar elde etmek de hakkımız oluyor. sizin deyiminizle köleleştirmemiz, onları kullanmamız bizim verdiğimiz nimetler karşılığında hakkımızdır."

    yanlış yüzyıldan bir pasaj almışım. şimdi bu cümlelerdeki hayvan kelimelerini çıkarıp, siyah kelimesini koyun yerine. işte bundan sadece 100 yıl önce aynen bunlar söyleniyordu siyah ırk hakkında. çok değil, sadece bir asır geçmiş olmasına karşın tüm dünyada genel-geçer bir suçtur ırkçılık. özellikle medeniyetin beşiği olarak adlandırdığımız amerika ve avrupa’yı kapsayan batı dünyasında sıfır toleransla karşılaşır, sadece beyanı dahi ciddi ceza alınmasına sebebiyet verir."
    -------------

    bir yaşam biçimi.

    tanım mecburiyetini geçtikten sonra entry'me başlayabilirim. işbu entry'mde konu üzerine hayat hikayem, vegan olma sebeplerim ve itirazlara cevaplarım yer alacaktır.

    1. konu üzerine hayat hikayem

    veganlık hikayem, taa küçüklük yıllarıma dayanıyor. ben tc'li bir çocuğum. burdurluyum aslen baba tarafından. ciddi anlamda etobur bir aileden geliyorum. şu an 22 yaşında ve ailemden ayrıyım ancak 18 yaşıma kadar -1 yılı hariç olmak üzere- 17 yıl ailemle yaşadım. ve aklımın erdiği zamanı düşündüğüm zaman, evde hayvansal gıda alınmayan gün yoktur, et yenmeyen gün sayılıdır. aslına bakarsanız, et yenmeyen gün hatırlamıyorum şimdi annemin yemeklerini düşününce etsiz bir şey göremiyorum. kahvaltıda salam vazgeçilmezdir, zaman varsa sucuk veya sosis kavrulur ve/veya yumurta çakılır, bal yenir.

    hayvansal ürünlerden rahatsız olduğumu hiç hatırlamıyorum. ancak et konusunda çok kez gelip gitmişliğim var. tam ne zamana denk gelir hatırlamıyorum ama yakın bir zaman sallıyorum, 16-17 yaşlarımdan itibaren her kurban bayramında köye gidişimizde içim kıyılıyordu. bizim orda kesilmeden bir gün önce hayvan bizim eve (babaannem ve dedemin evi tabi) getirilir, geceyi orda geçirirdi. ben de hayvanları çok severdim ve mutlaka yanına giderdim. hemen her seferinde de hayvanla duygusal bağ kurardım. hatırlıyorum, onlarca dakika konuşurdum onlarla. ha bu arada, hayvan dediğim koyun moyun değil, bildiğin dana ama öyle böyle değil. 8-9 bin lira yatırılan tonluk danalardan. ama o cüssesine rağmen bana öyle tatlı gelirdi ki, sever okşardım onu, konuşurdum. 2 sene öncesindekinde hatta, uzuuuun uzun sohbet etmiştim onla ve sonraki gün kesileceği için ağlamıştım onun yanındayken.

    hayvan eve getirilirken başlıyordu eziyet. öncesini bilmiyorum tabi, avlu dediğimiz evin önündeki geniş bahçenin önüne kadar kamyonla getiriliyor hayvan. sonra ordan indirmek gerekiyor. hayvan öylesine korkmuş oluyor ki ne yapsak etsek inmiyor bir türlü kamyondan. traktör giriyor devreye. hayvanın orasına burasına ipler doluyorlar, zincir takıyorlar, bunu da traktörün kepçesine bağlıyorlar. bunun zoruyla hayvan çekilerek alınıyor aşağı. ve ardından avluya girdiriliyor. neyse sonraki gün oluyor, kesilecek. ama hayvan çok çok büyük olduğu için onu deviremiyor kimse. traktör geliyor yine, ayağından zincirle kepçeye bağlanıyor hayvan. kepçe kalkıyor ve hayvan yere düşüyor. bir de kafasını kıbleye getirme var ki, hayvan için asıl eziyet. şahit olduğum ve hatırladığım ona yakın kurbanın en az 2-3 tanesinde kemikleri kırıldı hayvanın, en az 6-7'sinde ise zincirle bağlı olduğu yer kanadı. ardından bildiğimiz şeyler.. kafası kesiliyor..

    her kurban bayramında çok kötü olurdum. çok üzülürdüm. annem de çok üzülürdü. 2 kurban bayramında hiç et yemedim. ve 1-2 ay süren vejetaryenlik hikayelerim de onlardan sonra başladı. dalga konusu olmuştu çevremde. "kurban geldi, bizimki vejetaryen olur" diyorlardı. ama kısa bir süre sonra bunu tamamen unutuyor ve et yemeye devam ediyordum.

    en son bundan yaklaşık 1-1,5 yıl önce vejetaryen olmaya karar verdim yine bu kez izlediğim bir video'nun hemen sonrasında. ama nasıl et yerdim.. yakın arkadaşım "ohh iyi hayvanlar aleminin yarısı kurtuldu" demişti. her neyse.

    gelelim bugüne. en yakın arkadaşlarımdan biri 2 senedir vejetaryen. ancak son 7-8 aydır görüşmüyorduk. son 2 aydır görüşüyoruz. ve bundan bi 3 hafta kadar önce biriyle tanıştırdı beni. her ikisi de hayvan özgürlüğü forumundan. hem tanıştırdığı çocukla, hem kendisiyle konuştukça eski hislerimi hissetmeye başladım. her alanda rasyonel olduğunu iddia edip övünen ben, tam bir aptal olduğumu fark ettim. her gün yaptığım bir şeyin yanlışlığını biliyordum, bundan hicap duyuyordum, ancak zamanla buna duyarsızlaşıyordum. belki de temel nokta bu: "her gün yapmak". ve çevredeki herkesin yapması. bu ciddi anlamda duyarsızlaştırıyor insanı. tanıştığım çocuğun yanında tavuk döner yerken bana dönüp "şu an ceset yiyorsun." demesi beni aşırı rahatsız etti ve konu üzerine düşünmeye karar verdim yeniden ama bu kez duygusal değil kapsamlı ve rasyonel. zira duygusal patlamalar yaşayınca 2 ayda sönüyordu. 2-3 günümün hemen tüm mesaisini bu işe harcadım. belgeseller izledim, onlarca hayvan çiftliği ve mezbaha video'su izledim (bu arada video'nun türkçe adı olmaması ne kötüymüş lan), veganlık ve vejateryenlikle ilgili tonla yazı okudum, ekşi'deki başlıklarını baştan sonra taradım. ve vegan olmayı "denemeye" karar verdim 2 hafta boyunca. hiçbir vegan kültürüm olmadığı için iki gün boyunca rulokat yedim, ki sonradan rulokat'ın çikolata barındırmasından dolayı vegan olmadığını öğrendim. her neyse, en azından etten uzaklaşmıştım. ama bu zamandan sonra 2-3 kere daha et yedim. daha sonra yakın arkadaşım bana peter singer'ın practical ethics kitabını verdi. 2 gün içinde tamamını taradım ve çoğunu okudum. bu kadar şevkle kitap okumayalı çok uzun süre olmuştu. bir yandan da internetten vegan kültürüyle ilgili (pratiğe uygulayabilir miyim diye) araştırmalarımı sürdürdüm ve 20 eylül 2013'ün ilk saatlerinde kesin olarak vegan olmaya karar verdim. son 3 günümün de çok büyük kısmını tamamen bu konuyu araştırmaya veriyorum. bu entry'yi de hem ilk andaki hevesimi korumuş olmak hem de ilerde kafam bulanırsa tekrar dönüp okumak için erkenden yazıyorum.

    size söyleyeyim, henüz yalnızca 3 gün olmasına rağmen bunu öylesine benimsedim ki, bugün arkadaşım karşımda tavuk butu yerken gerçekten çok rahatsız oldum. şekilsiz bir et olsa neyse ama, o but bir canlının koca bacağı. bunun farkında olarak bakınca insan inanılmaz huzursuz oluyor. ve bunu fark ettiğimde çok sevindim.

    2. neden vegan oldum

    öncelikle sağlık mağlık meselesine girmicem. çünkü tamamen etik sebeplerle veganlığı seçtim. aslına bakarsanız bunun tam bir seçim olmadığını da düşünüyorum. şu anki aklım benim hayvansal ürün yememe izin vermiyor.

    2.1. neden et yemiyorum?

    bu çok açık. ben ceset yemek istemiyorum. üstelik bu, sıradan bir ceset değil. tam olarak benim o anda, o eylemi yapmam için üretilmiş, tüm hayatını (tavuksa 3 hafta) güneş ışığı görmeden daracık bir kafeste geçirmiş, ve sonunda bilinçliyken ayağından ters-düz asılıp kafası 10 ms'de kesilmiş bir canlının cesedi. tam olarak benim bunu yapabilmem için eziyet görmüş ve canı alınmış bir hayvanın cesedi. bunu şu an düşünmek bile beni çok etkiliyor. bugüne kadar belki yüzlerce (çok yedim, kesin yüzlerce hatta) hayvanın bunu benim yüzümden yaşaması beni çok rahatsız ediyor.

    2.2. neden diğer hayvansal gıdaları tüketmiyorum?

    eti zaten vejetaryenler yemiyor ve veganlardan daha güçlü bir oluşumlar, çoğu kimse de rahatça anlayabiliyor et yenmemesinin sebebini. ancak peki süt, yumurta, hayvansal yağ neden tüketmiyorum? (diğer yan ürünlere de gelicem)

    bunun sebebi de yine hayvanların yaşam şartları. inekler sanılanın aksine her zaman süt üretmezler. yalnızca doğum yaptıktan sonra süt üretirler. bunun için de köy hayvanıysa süt vermeyi kestiği an bir hayvan tarafından alelacele hamile bırakılır inek, eğer endüstriyel hayvancılık çiftliğindeyse vajinasına sokulan makinelerle sperm bırakılır. böylece inek yine hamile kalır ve süt akışı kesilmez. doğan yavrularına da farklı muamele yapılır. eğer yavru dişiyse büyütülür, erkekse çoğunlukla öldürülür ve hayvan maması yapılır. ancak her türlü annelerinden koparılır yavrular. 20 yıllık bir vegan aktivisti şöyle diyor: "onlarca çiftlik gezdim, her birinde haftalarca çalışıp gizli çekimler yaptım. yumurta fabrikası, domuz fabrikası, inek fabrikası vs vs. hatırladığım en kötü an, doğan yavrusu alınan anne ineğin bağırmalarıydı. günlerce sürerdi." bizim masum gördüğümüz süt için yaşanıyor bunlar. hayvanlar gün boyu hiç kımıldamadan memeleri makinelere bağlı, kafaları bir demir platformla sabitlenmiş yaşıyorlar. memelerindeki süt son damlasına kadar emiliyor. günde 3 kez. öyle emiliyor ki, iltihap ve kan da geliyor. ve bu bilinen bir şey. örneğin abd'de 200 ml sütün içinde 1 damla iltihap (mg'ı vardır bilmiyorum) yasal, fazlası değil. her neyse. süt verimliliği düşen hayvanlar da doğru mezbahaya, kesilmeye.

    yumurta ise en korkunçlarından. tavuklar günde iki kez yumurtlatılıyorlar. gün ışığı görmedikleri kafeslerinde geçiriyorlar tüm ömürlerini. yumurtadan çıkan civcivlere ne oluyor biliyor musunuz? dişi ve erkek diye ayrılıyorlar. dişiler yetiştiriliyor, ve erkekler canlı canlı dev kıyma makinelerine atılıyor. hayatlarının ilk gününde, ilk birkaç saatlerinin içinde ezilerek parçalanıyorlar. sadece amerika'da, her yıl, istenmeyen 200 milyon erkek civciv hayatlarının ilk gününde parçalanarak öldürülüyorlar. dişi civcivler ise ya yumurta endüstrisi için bekletilip anneleriyle aynı hayatı yaşıyor, ya da et olması için hormonlarla büyütülüyorlar. öyle ki, 3 hafta içerisinde kesilecek büyüklüğe erişiyorlar. hayvanların çoğunda aşırı şişmanlamaktan dolayı yürüme problemi oluyor ve çoğu ayağa bile kalkamadan öldürülüyorlar. bir kısmı da ani kalp krizi geçirip ölüyor.

    2.3. yan ürünleri neden kullanmıyorum?

    hayvanın kemiği, derisi vs kullanılarak yapılan tüm ürünlerin kullanımı da, bu işleme kârlılık kazandıracak dolayısıyla talebi de artırmış olacaktır. bu sebeple onun için öldürülmemiş olan hayvanın herhangi bir yan ürününü de kullanmayı reddediyorum. biliyorum ki dünyada hiçbir hayvan bağırsağı için öldürülmemiştir. ve kokoreçe bayılan ben, kokoreç yersem çok da aksi bir durum olmayacak. ama gelin görün ki, o hayvanı kesip parça parça satan insanlara daha fazla para kazandıracak yaptığım eylem ve doğrudan cinayete ortak olmuş olacağım.

    bununla birlikte, hayvanlar üzerinde test edilen ürünleri de kullanmıyorum. tek istisna var, can sağlığımın tehlikeye girmesi. bu da ilaç kullanmamın önündeki engeli kaldırıyor. ancak şampuan, deodorant gibi yan ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmeyenlerini alıcam. bununla ilgili, tüm markalara ait geniş bilgileri olan arkadaşlar var, onlardan yardım alıcam.

    budur.

    3- itirazlara cevaplarım

    a. besin zincirini/doğallık argümanı.

    deniyor ki, "besin zincirinin parçası bu da. zaten doğal yaşama baktığımız zaman da hayvanlar birbirini yiyor, bizlerin yemesi de doğaldır."

    ben de diyorum ki, haklısın. doğal yaşamda etçil hayvanlar diğer hayvanları yiyor. hayatta kalmak için mecburlar buna. tüm sistemleri bunun üzerine kurulmuş ve bunu yapmazlarsa ölürler. ben ölecek durumda olursam, değil insan dışı hayvanı, değil insanı, babamı da yerim. ancak biz insanların yaşamını sürdürebilmek için diğer hayvanları yemesine ihtiyacı yok. bununla birlikte, rasyonel düşünebilme yetisi en gelişmiş olan canlı olmakla övünüyoruz. bizden çok daha düşük seviyede (düşünme ve yargılama konusunda) bir canlı eğer bir hata bile yapsa (ki hata değildir hatta yapması elzemdir) bunu kendi yaptıklarımızı aklamak için bir dayanak olarak göremeyiz. nasıl ki zihinsel engelli birini işaret edip "o bir insanı öldürdü, o zaman biz de...." diye argüman üretemiyorsak, bizden aklen daha düşük seviyedeki bir canlının "hata"sına bakıp yine böyle bir argüman üretemeyiz. ancak yine tekrarlıyorum, bu hata değildir, elzemdir. ben aynı durumda olsam ben de yaparım. ancak bizim hayatta kalmak için ete ihtiyacımız yok.

    diğer bir taraftan bakarsak. doğallık diyenlerin en yakın sokak hayvanını bulup yemesini bekliyorum. ama tüfek, bıçak, ateş yok. madem doğalız, madem etçiliz, yakalayacaksın elinle, parçalayacaksın dişinle, yiyeceksin öylece. bunu yapacak ne içgüdüsü var insanın, ne de fiziksel imkanı. fiziksel olarak %100 otçul hayvanlarız. bağırsaklarımızın uzuluğundan tutun mide yapısına, dişlerin yapısından tutun çene hareketlerine kadar hepsi %100 otçuldur. zaten etçil olmadığımız için sağlık sorunları yaşıyor et yiyen insanların çoğu.

    b. bitki argümanı

    diyor ki, "madem hayvan yemiyorsunuz, canı var, o zaman mesela domates de yemeyin. onun da canı var."

    ve bu alınan ilk tepkilerden biri oluyor. çoğu vegan ve vejetaryen insanın karşılaştığını düşünüyorum. öncelikle tam olarak bu söylediğinizi uygulayan insanlar da var. fruteryanlar. ancak ben bu noktada farklı düşünüyorum. insan dışı hayvanlar, tıpkı insanlar gibi, acı çeken, zevk duyan, bilinçli, aile kuran, düşünen varlıklardır. ancak bitkiler için bunların hiçbirinden bahsedemeyiz. varlığı ve yokluğu bir yani. bir duygusal bağı yok, sen onu kopardığında acı çekmiyor, yaşamaktan zevk almıyor, hormon salgılamıyor, bilinci yok. en azından modern bilim şimdilik böyle söylüyor. bu sebeple onları kullanmakta sorun görmüyoruz.

    c. zarar veren hayvanlar argümanı

    diyor ki, "o zaman sivrisinekleri bırakıcaz emsinler bizi, karasinekler yemeklerimize konsun, vs"

    diyorum ki, sen çok yanlış gelmişsin kardeş. şöyle ki, kendi can ve mal güvenliğim tehlikede olduğu zaman, yani karşımdaki canlı (insan dışı hayvan veya insan, hiç fark etmez) bana doğrudan bir zarar veriyorsa, onunla mücadele ederim. ancak bir insan aynı tavrı gösterse ne yapacaksam, bir insan dışı hayvana da aynı tepkiyi göstermeye dikkat ederim. sivrisinek yer beni diye öldürmem mesela. (bu arada bu son 3 gündür aldığım bir karar değil, yıllardır yaptığım bir şey. dedemin sinekliğini (sinek öldüren şap şap şey işte) iki üç kere çöpe atmıştım ondan gizli. tabi her seferinde ciddi bir tartışmaya giriyorduk anlıyorlardı benim yaptığımı. bununla birlikte bir hayvan bana saldırırsa ve canımı tehlikeye atarsa onu gözümü kırpmadan öldürürüm de, tıpkı insana yapacağım gibi. karasineklerin de yemeğime konması sağlık açısından zararlı olacağı için bunu da istemem ancak çözüm onları öldürmek değil ortamdan uzaklaştırmak. zaten başta hata bende. baştan alıcaksın tedbirini, sokmicaksın eve. dışarda yemek yediğimiz yerlerde zaten hemen hiç olmuyor. öyle işte.

    d. sen yemeyince ne oluyor sorusu

    diyor ki, "sen yemeyince ne oluyor? hayvan kesildi işte."

    şimdi öncelikle ben yemeyince (ortalama) hayatım boyunca 3000 kara hayvanının hayatını kurtarmış oluyorum. bununla birlikte sayısı, sebebi, sonucu önemsiz, bir cinayete ortak olmamanın huzurunu yaşıyorum. aynı zamanda harekete de ciddi bir katkıdır. şimdi bahçeli hesaplarına sokmayın beni ama herkes bir arkadaşının aklını çelse on yıla neler olur.

    ---------------------

    öyle işte efendim. son olarak birkaç video izlemenizi tavsiye edicem.

    bu video kesimhanelerdeki vahşeti gösteriyor (hassas kimseler de izlesin. neden oluyorsanız bilin): http://meatvideo.com/

    bu video'da da endüstriyel hayvancılık çiftliklerinden satın alınarak özgürlüğüne kavuşturulmuş ineklerin ilk kez güneş ışığı görmesine şahit oluyoruz:



    burda ise hayatını labaratuvarda geçirmiş köpeklerin ilk kez çimene ayak basmalarını görüyoruz:



    daha geniş bilgi için şu videoyu da izlemenizi tavsiye ederim, 70 dk'lik bir video (ki yukardaki bilgilerimi edindiğim kaynaklardan biri): http://www.youtube.com/watch?v=8ocqCy0qEkA

    öyle işte. barış içinde kalın. vicdan ve mantığınızı dinleyin.
    2 ...
  7. 41.
  8. 40.
  9. https://fbcdn-sphotos-c-a...660976420_484250152_n.jpg

    Hindiler yılbaşı sofranızı süslemek için doğmazlar. Onlar da tıpkı insanlar gibi özgürce yaşamak için doğarlar ama bakın bir hindinin hayatı nasıldır!
    0 ...
  10. 39.
  11. 38.
  12. 37.
  13. 36.
  14. 35.
  15. 34.
  16. 33.
  17. Yük çekmek için atlari kullanmak,romantik değil zalimcedir!Fayton sahipleri bu zavalli hayvanlara işkence etmekte kırbaçlanmakta,sinirlenilince dilleri kesilmekte, dövülmekte, bıçaklanmakta, tika basa dolu faytonlari çekemediklerinde, düştüklerinde de tekmelenmektedir. Ayaklari çok çalıştirilmaktan kotüleştigi zaman ayakları sıvı azotla yakılmakta,hastalandıklarında ac birakilarak ölüme terk edilmektedirler.Bu itaatkar hayvanlar sadece yük taşımakta değil,at yarışlarindada sahiplerine tonlarca para kazandiran köleler olarak çalistirilmakta,daha iki yaşinda iskelet sistemi elvermemesine rağmen ağir eğitime tabi tutulup,olasi sakatlanmalarda kesimhanelere gönderilip canice öldürülmektedir,yarişa hazirlanan atlarin %89u ağir diyetler ve ağır ilaçlar yüzünden mide ülseri ve mide kanamasi gibi hastaliklara maruz kalmakta ve ağrilar içinde yarışa zorlanmaktadirlar..BU işkenceye ortak olmak istemiyorsan, faytona binme,at yarisi oynama,sirklere gitme!HAyvanlar üzerinden para kazanilmasına onların köle gibi caliştirilmasina dur de!Unutma hayvanlar bizim arkadaşlarimiz kölelerimiz değiller!
    Dilek Dee

    https://fbcdn-sphotos-b-a...04367780_1693913534_n.jpg
    2 ...
  18. 32.
  19. 31.
  20. Erkek civcivler yumurtlayamazlar ve bu yüzden yumurtacılık sektörü için 'kullanışlıı' değillerdir.
    Yumurtalarından çıkar çıkmaz, işçiler tarafından ayıklanıp ya canlı canlı kıyma makinasından geçirilip salam sosis yapımı için kullanılırlar ya da toplu halde çöp torbalarına atılıp ölüme terkedilirler... torbaların içinde havasızlıktan yavaş yavaş boğularak ölürler.
    Bu uygulama tamamen yasaldır. Dünya'nın her yerinde aynı prosedür uygulanır.
    Ne ahlâksızlık ama!
    Unutma, ezilenlerin ihtiyacı olan güç sende saklıdır.
    Vegan ol, tüm bunlara bir son ver.

    https://fbcdn-sphotos-c-a...64380424_1025957483_n.jpg
    0 ...
  21. 30.
  22. Hayvansever.
    Ben bu tanımdan nefret ediyorum.
    Kesinlikle samimi bir tanım değil bu.
    Hayvansever misin ? Tamam, eyvallah.
    Peki evde baktığın kedin, köpeğin kadar ineği, koyunu, tavuğu, ördeği'de aynı şekilde seviyormusun ?
    Seviyormusun ? O zaman ineği, koyunu, tavuğu'da yeme.
    Böcek gördüğünde tiksinme. Ayağınla, terliğinle saldırarak katletme.
    Eğer bir insan kendisine '' HAYVANSEVERiM '' diyebiliyorsa, tüm hayvanları eşit ve istisnasız şekilde sevmeli. Çin'de köpek, kedi yenildiği zaman zaman gündemde tepelere çıkınca, caniler, katliam bu diye kıçını yırtma ! Hintlilere görede sen canisin, katilsin.
    Bu kadar samimiyetsiz bir tanım olmaz abi.
    Hayvansever.
    Hayır cicim hayvansever değil, işine geleni sever.

    https://fbcdn-sphotos-a-a...144314341_350304274_n.jpg
    0 ...
  23. 29.
  24. (bkz: #21695239) bunla bir farkı olmayandır.
    0 ...
  25. 28.
  26. feci halde saygı duyduğum, ancak üyesi olmaya bir türlü zihinsel olarak kendimi hazırlayamadığım insani fikir olayı. uzun uzadıya bir şeyler karalarım bir ara, kalsın şimdilik böyle.
    1 ...
  27. 27.
  28. mal bir düşünce sistemidir. et yeme ot ye. otta canlı amk onu da yeme bok ye sen. evet.
    4 ...
  29. 26.
  30. 25.
  31. ben yemiyorum sende yeme mantığıyla faşizmin dibine vuran kekoların oyuncağı.

    Gardaş şimdi söyledim 1,5 adana mı... bütün gün yemedim bir şey oh mis yanında da ayran... nerede kaldı lan bu servis.
    4 ...
  32. 24.
  33. ülkemizde sayıları az olan grup veya toplulukları vardır veganların ve dikkatimi çeken olay dünyada ki veganlar anarşisttir, ama ülkemizde ki veganlar tatlı su balığıdır.
    1 ...
  34. 23.
  35. https://scontent-b.xx.fbc...87818225_1691040720_n.jpg

    Dehşete mi kapıldı bu fotoğrafı gören birileri? Biz de dehşete kapılıyoruz o birilerinin kebapçılarda, şurda burda hiçbir rahatsızlık duymadan paylaştıkları cesET yerken çekilmiş fotoğraflarından. Arada ne fark var? insanın da hayvan kadar yüce olmasa da, bir tür hayvan olduğunu kabul edersek; hiç bir fark yok. ikisi de nefes alıyordu bir zamanlar. ikisinin de bir suratı vardı. Her ikisi de duygulara sahip, hisseden; YAŞAMAK iSTEYEN canlılardı. Sadece biz, diğerinin dilini; kelimelerini; anlatmak istediklerini anlayamayacak kadar salak, anlamak istemeyecek kadar bencildik. Gerçekten insan eti yemiş olan birileri, insan etinin tadının oldukça lezzetli olduğunu söylüyor. insan eti de protein açısından oldukça zengin. Doğanın dengesini korumak(?) adına hyvan katliamını ve etinin yenmesini gerekli gösterenler; lafım size: Bütün o betonarme yapıları inşaa ederek; türlü silahlar, zehirli atıklar ve nükleer facialarla gezegene en çok zarar vermiş tür hangisi? Masum hayvanlar mı; yoksa insan denen çok zeki(?) tür mü? ille de doğal döngüyü, gezegenin refahını düşünüp; savunuyorsanız; hyvan yemekteki tek argümanınız, bunun faydalı ve gerekli olduğuysa; öyleyse bir zahmet, önce kendinizi yok ederek katkı sağlayın doğal döngüye; çünkü gezegen karnist insanlar olmadan daha temiz ve yaşanılır bir yer olurdu kalan tüm canlılar için!
    0 ...
  36. 22.
© 2025 uludağ sözlük