hayatı boyunca kimse incinmesin kırılmasın diye düşünen güzel insan. kimseye kızıp sinirlenmediği kaşlarını bir kez olsun çatmadığı, kızgınlığını bile yumuşak bir dille anlatan eşsiz insan. bir daha onun gibi biri gelir mi bilinmez. beşiktaşının şampiyonluğunda sevincini doya doya yaşayamamış, hasta yatağında o mutluluğu buruk olarak karşılamış centilmen beşiktaş taraftarı. o öyle bir insandı ki hiçbir zaman ne başka takımları aşağılayıp prim yapanlardan olmadı, onun için beşiktaş tekti evet ama diğer takımlarada çamur atmadı. zaten onu güzel insan yapanda bu özellikleri, temiz kalbiydi. nur içinde yat sen güzel insan...
çok net bir taraf kimliği olmasına rağmen *, sözleri, düşünceleri ve tabi ki o harika teşbihlerle bezeli yazıları, tüm futbol camiası tarafından ilgi ve saygıyla takip edilen nadir yazarlardandı. rahmetli cenk koray'la beraber en sevdiğim 2 beşiktaş'lıdan biriydi. aklımda kalan renkli cümlelerinden biri; ben futbol topuna biraz da romantik bakan biriyim dir. nur içinde yat vedat abi, seni gerçekten çok özleyeceğiz.
soyadı benzerliği değilse eski başbakanlardan ali fethi okyar'ın akrabası olduğunu düşündüğüm; futbolcuyken sırasıyla yücespor, adalet (bugün alibeyköyspor), bursaspor, beşiktaş, diyarbakırspor ve karagümrük'te oynamış ve efendiliğiyle türk futbol camiasını beğenisini kazanmış spor adamıydı. yemek borusu kanserine yenik düşmüştür. türk futbolunun başı sağolsun. bu da kendisinin ölümünden sonra hazırlanmış kısa haber: http://www.haber10.com/haber/175067/
kendisinin tabiri ile 'güzel adam' dı vedat okyar. belkide en büyük isteği
ölmeden önce beşiktaş'ın şampiyonluğunu görmekti. gördün vedat abi, hasta
yatağında olsan bile. mekanın cennet olsun..
canından çok sevdiğin, "elhamdülillah beşiktaşlıyım" diyecek kadar bağlı olduğun, "ölmeden önce son bir şampiyonluğunu göreyim" diye duanı eksik etmediğin beşiktaş'ının bugün doğum günü. rahat uyu büyük kaptan, rahat uyu bizim oraların vedat abi'si. sensiz bir kişi eksiğiz...
--spoiler--
Orada olmak vardı.. Şampiyon olan Kartal'ı izlemek, hakedilen bu büyük başarıyı alkışlamak vardı aslında. Ama olmadı...
Kendimi Denizli'de oynanan bu şampiyonluk maçına çok hazırlamıştım. Kaderde Beşiktaş şampiyon olurken hastanede yatmak da varmış... Üzüntüm büyük, tüm sezon adım adım yaşadığım, büyük keyif alarak içinde olduğum şampiyonluk yolculuğundaki son durağı kaçırdım.
Ama bu çok özlediğim şampiyonluk, üzüntümü yok ediyor... Sevincim katlanarak büyüyor. Bana derman oluyor, ilâç oluyor...
Ufak da olsa korkularım vardı. Futbol bu, ne olacağı hiç belli olmaz. Onun için geçen hafta demiştim ki; Tecrübelerim bana ayakkabıları bağlamadan hiçbir yeri işaret etme; diyor. Çok şey gördüm, çok şey geçirdim. En azından kısa metrajda yaşanan bir F.Bahçe-Denizli maçı var...
Mustafa ve talebeleri o korkulardan alıp beni, sevinçlerin en güzellerinden birine uçurdular.
Hepsine helâl olsun. Kim iyi oynadı kim kötü oynadı bu saatten sonra oralara dalmam. Tebrikler. Tabii ki ön plana çıkan oyuncular var. Ama hep beraber istediler, hep beraber kazandılar. Stres dolu maçı kazanmak kolay değildi.
Şampiyonluk analarının ak sütü gibi helâl olsun...
"Dünkü takımın en iyi oyuncusu Baki, yani siz düşünün Beşiktaş'ın halini!" demiş ve hiç sevmediği baki üzerinden, beşiktaşın halini anlatmıştır, yarmıştır da.
Oynanan bir maç sırasında rakip takımın bir oyuncusu öyle sıkı bir
tekme atıyor ki Vedat Okyar can acısıyla bir anlığına zerafeti falan
unutup küfür ediyor. Oyuncu hemen öğretmene şikeyete giden bir talebe
gibi hakemin yanına koşuyor. "Hocam, Vedat bana küfür etti!"
Hakem de bir efsane: Doğan Babacan. Vedat'ın küfür edeceğine ihtimal
vermiyor ama yine de yanına gidip soruyor: "Vedat, sen küfür ettin mi
falancaya?"
Vedat duraksamadan: "Evet, ettim" diyor.
Doğan Babacan'ın eli cebine gidiyor. Geri geldiğinde o el bir kırmızı
kart tutuyor. Havaya kalkan kırmızı kart tüm stadı şaşkınlık temelli bir
sessizliğe gömüyor. Olacak iş değil; Beyefendi Vedat kırmızı kart
yiyor. Üstelik yediği tekmenin üstüne, tatlı niyetine...
Tezcan arkadaşının yanında tüm olan bitenlere şahit olmuş. O da şaşkınlık içinde:
bir derbi sonrası yine akıllara gelmiş beyefendi. beşiktaşlı olmasamda ne zaman tv de yorum yaparken görsem dinlerdim kendisi çünkü boş konuşmazdı amigoluk yapmazdı. adam gibi konuşurdu ki zaten adamdı. mekanı cennet olsun.
'' canım; benim bir akşamda içtiğimle sen üç gün duş alırsın. ''
Bir yazısında "bu Giunti hafif alkol alsa bile oynar" gibi bir şeyler karalayan rahmetli üstad. Hayatının sonlarına doğru kanser ve Baki Mercimek'le uğraşmıştır. "Baki çalımı yiyince Dolmabahçe'den denize girdi geri geldi" lafıyla, gözlerinde problem olduğunu bildiği Gordon Schildenfeld için "ben araştırdım, adam aama imiş, Beşiktaş ama futbolcu almış" diye yönetimle taşhak geçisini hala unutamıyorum.
aramızdan ayrılalı 2 yıl olan çok sevdiğimiz abimiz. kelimelerle anlatmanın zor olduğu nadir insanlardan bir tanesi. onu en güzel anlatan herhalde kendisinin söyledigi bir sözdür.
--spoiler--
üzerimde beşiktaş forması varken yalan mı söyleyecektim
--spoiler--