kent lokantaları için söylenecek tek kelimeyle "utanç" olup bunu kimse görmüyor, yetmiyor; bu utanç verici durumu hizmet diye övünerek savunup utanılacak durumu rezalet olarak yaşatıyorlar.
insanlarda olan cehalet mi, sorumsuzluk temelli mi neden bilmem ama bu utanılacak durumlara kabul ediş, normalleştirme insan doğasına ters.
üstenci tavırlarıyla bozulan imajını düzeltmek için yapmış olduğu piar çalışması sanırım.
"vallahi bu medeniyetsizler yüzünden ülkeyi terk edeceğim" demişti. ülkeyi terk etmeden önce bi karnımı doyurayım dedi zahir.
--spoiler--
kent lokantaları için söylenecek tek kelimeyle "utanç" olup bunu kimse görmüyor, yetmiyor; bu utanç verici durumu hizmet diye övünerek savunup utanılacak durumu rezalet olarak yaşatıyorlar.
insanlarda olan cehalet mi, sorumsuzluk temelli mi neden bilmem ama bu utanılacak durumlara kabul ediş, normalleştirme insan doğasına ters.
--spoiler--
neden ki. türkiye'de başka illerde bile olan bir şey neden utanç olsun. herkesin maddi durumu iyi mi. balık ekmeğe de daha yeni yıl gelmeden zam yapmışlar, zam yapmasınlar o zaman ya da en azından yeni yıl gelince zam yapsınlar o zaman. asgari ücrete yıl içinde zam geldi mi, hayır. kent lokantasına gelen kuryeler de görüyorum, herkes gelebilir kent lokantalarına. bu sene hiç zam yapmadı iyi ki. hatay soslu dönere bu sene 25 lira falan zam yapıldı bakırköy'de.
kimsenin değer yargısına, ahlak ve etik değerlerine, dünya görüşüne, aile toplum kültür birikimi-algısına, eğitimine, yaşamına, muhakeme yetisine, kutsallarına vb tüm bunların etkisiyle oluşmuş utanma duygusuna yaşam kalite algısına bir eleştiri değil de şahsen kendi açımdan utanç olacak bir durumu belirttim.
açılan bu ucuz yemek yesin diye kent lokantaları...
şu kadar insana iaşe yardımı yapıyoruz, aile desteği adı altında gıda yardımları...
patates soğan dağıtılması, ucuz patates soğan sebze meyve satışları...
kar kış soğuk ayaz yağmur çamur ucuz ekmek kuyrukları...
vs.
vs.
sağ-sol, akp-chp, belediye-cumhurbaşkanlığı-hükümet vb iktidar muhalefet; kim olursa olsun bunu icraat, başarı, oy kazanma olarak propaganda yapması, en acı olan da insanların bunu başarı hizmet olarak görüp oy atması, işini yapıyor diye sunması.
benim için utanılacak durum.
öyle ya...
örnekleyelim de süper zekanız anlasın.
bir şirkette işçi statüsünde çalışan bir işçi olarak kendinizi düşünün.
aldığınız maaş ile evini geçindiriyor, 2 çocuğunu okutuyorsunuz.
bir zaman sonra mesai ödemeleri kalkıyor. sonra yemek yol servis iş kıyafeti vb ödemeleri ve hizmetleri kalkıyor. bunları kendiniz karşılayın deniyor.
maaşa zam yapılmıyor, ilk önce çocuklarınızı okuldan almak zorunda kalıyor, sonra daha küçük ve kenar mahallede bir eve taşınmak zorunda kalıyorsunuz.
devam eden bu gelir düşüşü ve maaş artımı yapılmamasıyla ev harcamalarının başında gelen su, elektrik, internet, telefon, doğalaz, kira vb ödemelerde zorlanıyorsunuz.
tüm bunlar olurken, işçi-çalışan olarak karnını doyurma, insan gibi yaşamada günlük yaşam için temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken patronu lüks şatafat savurganlık içinde gününü gün ederken siz-işçi emeğiyle karnını bile doyuramıyor.
patron bir anda işçisinin yaşadığı - yaşattığı bu sefalete yardım etme isteğini fark ediyor. ister vicdanında insanlığını, ister işinde sorumluluğunu fark etsin; ne olursa olsun çarkının dönmesi, yaşadığı lüks ve ihtişam için bu insanların kontrol altında tutulması, bu insanlar üzerinde sahipliğinin sürdürülmesi gerekliliğinde birden ramazan bayramı, kurban bayramında işçilere makarna un yağ çay şeker olan koli dağıtmaya başlıyor.
fabrikaya işçiler namaz kılsın diye mescit yapıyor, yakında olan camiye yardımlarda bulunuyor.
tüm bunlara kalkıp "patron bizi düşünüyor, çok yardımsever, insanına değerlerine bağlı" diye patronunun bu yaptığını öven, başarı gören biri için ne hissedersiniz?
kim ne hisseder bilmem ama ben hem işçi hem patron açısından insan olarak utanırım.
kent lokantası veya yardıma muhtaç ailelere kişilere yapılan yardımları, indirimli satışları, patates soğan dağıtmayı savunan, bununla övünen insanlara ne anlatabiliriz?
idareciler çıkıp (iktidar-muhalefet, belediyeler-bakanlık vs) açıklama yapıyor "geçen seneler 100 kişiye yardım yapıyorduk, bu sene 1.000 kişiye yardım yapıyoruz" diye övünüyor ve insanlar bunu hizmet olarak görüp alkışlıyor.
normal ortalama bir zekada insanın anlayacağı şekilde açıklamak gerekirse; "biz daha önce 100 kişi olan yardıma muhtaç insan sayısını 1.000 kişiye çıkardık. böyle giderse daha da çıkaracağız ki ne yaptığımızın farkında değiliz. farkında olsak bunu başarı olarak övünç olarak açıklayamayız." demektir.
insanlara bu hizmet olarak sunuluyor, insanlar bunu da bunu hizmet olarak algılıyor. bu rezalet ve resmen hezimet, idareci ve idare edilen, toplum için utanç verici bir durum.
ne oldu kardeşim?
dünya'da gıda açısından kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyken şimdi dünyada ilk sıralarda gıda ithalatçısı olduk?
ne oldu?
orta anadoluda doğu da erciyes başta olmak üzere yanardağlar mı faaliyete geçti?
nükleer santrallerimiz patladı veya nükleer bomba atıldı da toprak su hava mı kirlendi?
ülke çöl oldu, barajlar patladı, dereler mi kurudu? toprak ekime müsait olmaktan mı çıktı?
türkiye gobi çölü ortasına, himalaya dağlarının tepesine mi ışınlandı da iklim coğrafya tarım hayvancılık için uygun olmaktan çıktı?
ne oldu kardeşim?
ukrayna gibi işgale savaşa mı girdik?
suriye gibi 10-15 yıldır iç savaşta mıyız?
gazze gibi dümdüz mü edildik?
yüzbinlerce gencimiz öldü, milyonlarca gencimiz ülkeyi terk etti, kalan erkekler savaşta da üretim mi yapamıyoruz?
5-10 senede trilyonlarca vergi toplayan, senede yüzlerce milyar dolar gsmh (bir ülkenin belirli bir süre zarfında ürettiği mal ve hizmetlerin toplam değeri) olan bir ülke değil miyiz?
ne oldu da devlet, vatandaş, yurttaş için utanç abidesi olan bu kent lokantaları, ucuz ekmek yemek sebze meyve kuyrukları, dağıtılan patates soğanlar vs rezilliklerle yaşıyoruz?
ne oldu?
üstelik bu yardıma muhtaç insanların %80 kısmı çalışan üreten emekli olan kesimler. işşiz falan da değil, bunun için utanç olmaktan çıkıp tam bir rezalet durumdur.
ne oldu da bırakın insanı hayvan yemi bile yapılmayacak, hayvanlara bile verilmeyecek, organik gübre yapılıp çiçeklerde saksıya koyamayacağınız gıda ürünlerini bu halk yiyor.
eğer idare kalkıp "benim yurdum insanım insanlara yakışan bir kalitede ürün yesin" dese piyasada et süt sebze meyve vb gıda ürünlerinin %70'ini toplar ve bunu üretenleri cezalandırır, üretime izin vermez.
vermezse ne mi olur?
şu an 80 liraya aldığın biber 150 lira olur. tüm gıda ürünleri %100 fiyat artışına girer.
nasıl bir cendereye sokulduğunuzu göremiyor, anlayamıyor ve idrak edemiyorsunuz.
adam iktidara yöneltmesi gereken soruları, tarikatlara cemaatlere bağlanan muslukları kesip halka bağlayan, onların istifade etmesini sağlayan adama yöneltiyor.
--spoiler--
üstelik bu yardıma muhtaç insanların %80 kısmı çalışan üreten emekli olan kesimler. işşiz falan da değil, bunun için utanç olmaktan çıkıp tam bir rezalet durumdur.
--spoiler--
her emekli çalışıp üretiyor mu. hem ucuz olması niye sorun olsun. her şeyi de kötülemeyin. hiç de rezalet durum değil. mesela ben henüz çalışmıyorum ve kent lokantasına gidiyorum nokta. insanların maddi durumu iyiyken bile kent lokantasına gidebilirler. zam yapmasınlar o zaman. thebiggraywolf abi de bu konuda saçmalıyor. gayet de anlıyorum. biz mi zam yapıyoruz da anlamıyormuşuz. yardıma muhtaç insanların arttığı anlamına grlmez. artsa bile bunun sorumlusu kent lokantaları değil.
kent lokantaları veya yardım-destek programları, indirimli satışlar vs konusunun tartışma seviyesine-açısına bakın.
bu konuda insanların yaklaşımına bakış açısına bakın.
insanlar tarafından neden bu kent lokantaları, yardım, destekler, sosyal proje adı altında hizmet övünç kaynağı olarak görülüyor anlamıyorum. bu ülkede bunlar tam bir rezalet ve iş bilmezliğin eseridir.
tüm bunların hizmet değil de hezimet, icraat değil de iş bilmezlik, yönetim değil çöküş, senin doyman için yardım değil de köleliğine körlüğüne yapılan yatırım olduğunu ortalama bir zekaya sahip olan ve evrensel bir insanlık değerine sahip olan herkes bunu görür. kabul eder-etmez, kabul eder etmezsin bu başka konu da neden buna tepkisizsin.
coğrafya, iklim, ekonomik güç olarak bizim gibi bize benzer pozisyonda olan normal bir ülkede bu durum yönetilememe, iş bilmezlik olup yaşanılanlar fakirliği ve yoksulluğu aşıp (fakirlik ile yoksulluk aynı anlamda kullanılmaz) açlık seviyesine gelmesiyle bunlar yaşanır.
eğer açlık yoksa neden insanlara kent lokantaları hizmeti sunuluyor? bu ülkede zeytin ekmek, peynir ekmek fakir yemeğiydi, fakirin beslenme kriteri olarak tarif edilirdi.
sonra soğan ekmek fakir yemeği oldu. bu jargonla biz aslında fakirlikten daha alt seviye olan yoksulluğa düştük demekti.
şimdi yavan ekmek yoksulluğun fakirliğin tarifi oldu ki bu açlık demektir, kıtlık demektir.
kimse bunun farkında değil, kimse kullanılan jargonun ne anlam-durum ifade ettiğini bilmiyor, anlamıyor, idrak edemiyor ve bu yapılan yardımlar kent lokantalarının anlamını fark edemiyor, görmüyor.
bu durumu cehaletle bile açıklayamayız. bu durum insan doğasına ters, boğazından giren bir lokma ekmek bu kardeşim; yeni doğmuş bebek bile bu kadar açlık karşısında tepkisiz kalamaz.
neden bu yardımları yapan, kent lokantalarının açılmasına neden olan insanları tercih ediyoruz da bu utanca neden olacak politikaları ortadan kaldıracak, bu hizmetlerin bir övünç değil de utanç olduğunu bilecek insanları tercih etmiyoruz?
neden vedat milor kent lokantasına gidiyor diye başlık açıyoruz da bu kent lokantaları neden var diye başlık açmıyoruz?
3-5 senede trilyonlarca dolar vergi toplayan, 1 yılda yüzlerce milyar dolar üretim yapan, elini kessen akan kan toprağa damlasa insan bitecek kadar bereketli toprakları olan bir ülke neden afrika'da açlığa karşı dünya gıda örgütü tarafından yapılan yardımlarda dağıtılan pirinç buğday makarna et süt yemek yardımları gibi bir muameleye bbenim ülkem, benim insanlarım-bizler tabi olur?
bırakın türk'lüğü, müslüman'lığı, ülkeyi, bayrağı, vatandaşlığı, yurttaşlığı... insanlık adına utanılacak bu durumu nasıl göremez idrak edemezsiniz? bu ülke, bu insanlar buna layık mı?
düşünsenize...
amiyane tabirle "elin gavuru çıkıp ülkesinde eskiden 100 kişiye yardım ediyorduk şimdi biz 1.000 kişiye yardım ediyoruz" dese, bunu övünç-icraat olarak sunsa onu yuhalarlar mı alkışlarlar mı?" diye kendinize bir soru sorun.