Vedalaşmak, bana ölümden daha zor gelir. Çünkü ölüm, bir sonun getirdiği kesinliktir; ama vedalaşmak, belirsiz bir geleceğin kapısını aralar. Gözlerimdeki yaşlar, içimdeki acıyı anlatmaya yetmez. Her bir damla, kaybettiğim anıların ağırlığını taşır. Her veda, bir hatıra bırakır geride. Gülümsemeler, kahkahalar ve belki de gözyaşları… Hepsi, kalbimde birer iz olarak kalır. O an, geçmişin sıcaklığıyla geleceğin soğukluğu arasında sıkışıp kalırım. Geriye dönüp baktığımda, yaşanan her anın ne kadar kıymetli olduğunu anlarım.
Vedalaşmak, bir kapıyı kapatmak değil, yeni bir yolculuğa çıkmaktır. Ama bu yolculuk, yalnız başına yürümek demektir. Yanımda taşıdığım anılar, beni her adımda takip eder. Onlarla birlikte yürümek, hem bir teselli hem de bir yük oldu. Sana veda etmek, bana bir boşluk bıraktı. içimdeki o sıcak hislerin yerini, soğuk bir yalnızlık aldı. Her veda, bir parça daha eksiltti beni; ama yine de, seni tanımanın verdiği mutluluğu asla unutmam.
Vedalaşmak, bir sonun başlangıcıdır. Ama bu başlangıç, kalbimdeki sevginin asla silinmeyeceği anlamına gelir. Her veda, yeni bir umut taşır; belki bir gün, yollarımız yeniden kesişir. O zaman, bu vedanın acısı yerini kucaklaşmanın sıcaklığına bırakır.
Gitmek cesaret ister ufaklık. Gidecegin yer neresi olursa olsun, sevdiklerinle arana mesefe girince, varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz. Vedalaşmakta zor iştir biliyo musun ? Oturursun geminin kıçına. Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar. O zaman anlarsın işte vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar.
Hayatım boyunca yapmadığım, yapmayacağım şeydir. Çünkü fizikçi olmak bunu gerektirir. Geçmiş gelecek yoktur. Şimdi vardır, gerisi beni bağlamaz. Ben yaşar geçerim.
işin içine vedalaşmak girdiği an en nefret ettiğim insanı bile özlüyorum. Yine görüşürüz deniyor ama yalan olduğunu iki taraf da biliyor. Vedaları sevmiyorum herkesi bir arada tutabilmek mümkün olmalıydı.
Bazen bir şehirle, bazen bir evle, bazen eski bir sevgiliyle, bazen bir arkadaşla...
Cümle sonundaki üç nokta gibi bilinmezlik ve yaşanmışlıklarla, zihnimizin bir köşesine terkettiğimiz hatta bazen ordan bile sildiğimiz eylemdir.
2016'nın haziran ayı itibariyle ankara'ya dönüşümle beraber sıhhıye köprüsünün altında otobüs beklerken çok muhtemeldir veda eden veyahut ayrılan sevgililerin sarılışına şahit oldum.kaçamak bir bakış attıktan sonra - ki normalde seyir etmem sevgililerin yaptıklarına - dahasında gözlerimi alamadım.kollarımı bağlayıp sütunlara omuz verip sinema izler gibi izledim.
- erkek olan sevgilisine o kadar güçlü sarılıyordu ki...
ha arkadaş bana dönüp ne izliyorsun lan deyip diş tellerimi dökse,kollarımı açar vur bir tane daha derdim.
akabinde kadın olan arkadaş göz yaşlarıyla beraber sıcacık sarılıyordu.arada birbirlerinin yüzlerine bakıp gözyaşlarını sildiler,erkek olan bir şeyler fısıldadı,kadın başını saladı burnunu çekerek,saçlarını düzeltti,yanaklarından öptü,uzunca tekrar sarıldılar.her ikiside ağlaya ağlaya ayrıldılar...
•demem o ki...ne bok yiyorsanız yiyin,kiminle ne halt yiyorsanız yiyin arkadaşlar kimse size bir şey diyemez.
ama adam gibi sevin.
••ve vedalarınızı güzel yapın.vedalar mühimdir.
•••kitap adam sözüyle kitap gibi sevin.sizi gözyaşlarıyla uğurlayabilecek kadınları/adamları sevin.•••
Birkaç yıl önce, performans sanatçısı olan Marina'nın büyük aşk yaşadığı ulay ile 21 yıl sonra vedalaştığı bir video izledim.
Veda denince; hep onların vedalaştığı an gelir aklıma. Diller susmuş sadece gözler konuşmuş. Bu yazıyı yazarken bile içim acıyor. Her izlediğimde ağlıyorum.
Bazı vedalar aslında veda sayılmıyor. Bedenler ayrılıyor ayrılmasına ama yürekler bunu yapamıyor.
sırf bunu yaşamamak için yaşanmışlık olmamasına çalışabilirim. yani sırf elveda dememek için tanışmaktan kaçınabilirim. hiç sevmediğimdir. bitişleri, sonları sevmiyorum, kabullenmiyorum. bunu yaşayacağıma yalnızlığıma gömülmeyi tercih ederim.
tabii ben bu kelimeyi sadece bir yönden ele aldım.