Zordur yarın yıne sehrımden ayrılcam ıcım ağlıyor ama yuzumde tebessum var şehır dısında okumanın belkıde en zor kısmı bu vedalar ıkı bucuk ay daha aılemın yuzunu gormeyeceğim üzgünüm sözlük üzgün.
Vedalaşmak öyle kolay bir iş değildir. Hele ki sevdiğin bi insandan vedalaşıp ve bir daha yüzünü göremeyeceğini bildiğin halde gitmek yüreğini söküp atmak gibidir. Ben yüreğimi söküp attım sözlük. Hemde son kez birbirimize sarılıp, öpüşerek, saçlarının kokusunu hapsetmek istercesine çekerek vedalaştım sevdiğimle. Zor da olsa bazen en doğru kararın yollarınızı ayırmak olması ne kötü bir şey...
VaZgeçmek olduğu için sevmediğim eylem.
Kolay kolay bir şeyden vazgeçebilen bir insan da değilim zaten. Dışarıdan -miş gibi yapıyorum sadece. Ama insanlar anlamıyor o ayrı.
bazen tam olarak ne hissettiğini bile anlayamadan, sadece birkaç dakika içerisinde içini bomboş bırakandır.
öncesinde hissettiklerini, özleyeceğini defalarca düşünür, neler söyleyeceğine karar verirsin. ama veda zamanı geldiğinde öylece kalakalırsın, her zaman olduğu gibi sessizce, sanki senin için çok normalmiş gibi, duygusuz bir şekilde karşılarsın. Yüzünde ne bir üzüntü, ne bir sevinç. Basit bir sarılma o kadar.
Oysa Üzerinden biraz zaman geçtiği zaman gerçekten vedalaşmaya başlarsın. Ve bu kez sadece seni acıtır. çünkü çok geç kalmışsındır her şeye, her zaman olduğu gibi.
Her zaman bir giden bir de kalan vardır. Bazen gitmek, giden için bazende kalmak, kalan için zordur. Belki bir süre belkide hiç görülemeyecek bir insanla vedalaşmak zor mudur ? -evet.
Sevdiğin insanı sona bırakarsın. Kim bilir ya çok değer verdiğinden ya da en uzun anı o'na bırakmak istediğinden. Bir ağacın yaprağına, yerde iki büklüm uzanan sigra izmaritine, belkide kumru satan yaşlı amcay uzun uzun bakarsın. Ama özlem şimdiden kendini göstermeye başlamıştır ve belki o özlem hic bitmeyecektir.
insanın aklına gecenin kesif kokulu garlarını, terminallerini, hüzünlü, yarı uykulu, kapandıkça iğneler batan nemli gözleri getirir. dilinde pas tadı bırakır.
bekleme sandalyelerinde günün en son seferine alınan bilete bakarak, başın omuzunda tek vücut, tek nefes sessizce saniyelerin, dakikaların kovalandığı anlardan sonra, veda vakti gelince; sarılmanın büyüsünden midir nedir? burnundan gözlerine doğru ince bir sızı yayılırken, aniden gözlerin buğulanıverir. sonra bir taş oturur göğsüne insanın soluğunu kesen... dilinin ucunda söylenecek hiçbir söz bırakmaz uçar, gider hepsi...
ve hangisi daha zordur bilemezsin. pencereden el sallarken her şeye rağmen gülümsemeye çalışmak mı yoksa; yolculuk boyunca üzerine sinen kokuyu yakalayıp, kaçırmamacasına sarılarak, sessizce ağlayıp uyumaya çalışmak mı?
"Gitmek cesaret ister ufaklık.
Gidecegin yer neresi olursa olsun.
Sevdiklerinle arana mesefe girince.
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir biliyor musun?
Oturursun geminin kıçına.
Bakarsın sevdiklerine, gittikçe ufalırlar, ufalırlar, kaybolurlar
O zaman anlarsın işte.
Vedaşalmak asıl kalana değil, gidene koyar!
100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle.
Bak şarabımla beraberim.
Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum
Şarabımdan ayrılmadan hem de.
Ben şarabımdan ayrılmıyorum.
O da bana, bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor.
Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa?
Hayallerimizi satmadık ya."