sabahı bekle
çünkü
son kez
gündüz gözüyle göreyim saçlarının buklelerini
ve
son defa parıldasın yüzünde güneş...
sonra istersen git,
çünkü öyle bir ezber edeceğim ki seni
seni unutsam da seni unuttuğumu unutamayacağım!
ışıklarını söndür
ne olur söndür tüm ışıklarını da
sabaha bu kadar varken yaşayayım ömrümün geri kalanını şuracıkta
tasalanma
efkarlanma
sökülmesin diye yıldızlar gökten
sabahı görebilsin diye bir avuç bok; söndür ulan tüm ışıkları tekrar söyletmeden
al gecemin içinden..
söndür yaralarımı gölgende ve çekil
gelen günü vedalarınla kirletme,
sakın...
sakın veda etmek için sabahı bekleme.
sende karar gitmek için,
bende ise bırakmamak,
dudağın kalmış yastığımda
niyetim hiç yıkamamak...
kulağımda gecenin çığlıkları
gölgen kapıdan çıktı,
gitmek için sabahı bekle
en berbet ayrılıklar gece.
ellerimde hırçın sıcaklığın
gecede bulutlar ve ay,
taşı ısırmak bile kolay,
gece en berbat ayrılıklar...
dur gitme;
gitmeni istemiyorum;
ya da ben gidiyim;
ya da hiç kimse gitmesin;
pek de kırdık, dökdük biribirimizi;
hiç de olmaz biliyorum eskisi gibi...
olsun ya
belki olur;
kal, sabahı bekle;
belki yine beraber uyuyunca,
elim eline sadece az dokununca;
olur ya eskisi gibi
uzuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuun laflar etmenin;