boktan durumların en boktanıdır
sevilen insana "elveda" sozcugunu soylemenin zorlugu ve icten surekli istenen "dur gitme" deme istegi insanı yerden yere vurur, giden insan "gorusuruz" dediginde ise tamamen dibe vurulmustur artık cıkıs imkansızdır, kelimeler bogazda dugumlenir, son bir kelime bekler karsıdaki insan "hosca kal" ya da "gorusuruz" denmesini bekler, ama asıl demek istenen kelime cok daha basittir :"dur" zaten o soylense gerisi gelir, "daha yasanacak cok sey var" diye haykırılabilir, ama hiç biri gerceklesmez, isteksiz bir sekilde el sallanır, giden arkasını doner, gider, belki gozden bir damla goz yası dokulur
sevilen kişi ile yapılıyorsa en zor olandır yaşanmamalıdır gözyaşları akar engel olunamaz. ama elden de bir şey gelmez genel duygusal şarkı konusudur bu mesele.
insanın hayatta hala öğrenmesi gereken şeylerin olduğunu acımasızca öğreten eylemdir. Sessiz sedasız bir şekilde, yalancı bir gülümseyişle veda etmek ve eve gelip odanızdaki kapıyı kapatıp sırtınızı da duvara yaslayınca anlarsınız ''veda etme''nin hiç de öyle görüldüğü gibi kolay olmadığını. Hele bir de bulunduğunuz yerden çok çok uzaklara gönderdiyseniz, aranızda değil şehir okyanuslar ötesi ülkeler varsa ve yıllar boyunca bir daha dönmeyeceğini bilmeniz insana daha da çok acı verir. Paylaştığınız anların değerini anlarsınız ve ev ahalisine olayı çaktırmamak için ağlamamak adına kendinizi zor tutarsınız. Bir gün geri dönecektir ama bu günler,aylar ve yıl değil; ''yıllar'' alacaktır ve bu yılların sizi nereye savuracağını bilmediğinizden, ne kadar direnebileceğiniz de ayrı bir yaralayıcı durumdur.
Galiba adab-ı muaşeretini bilmediğimiz, bir türlü öğrenemediğimiz sevdalardan muzdaripiz ve bitirmeyi başlamak kadar kolay gerçekleştiremediğimiz için elimizde kalan bu gözyaşlarıyla yaşamaya mecburuz. Ve evet doğrudur, siz yılmaz erdoğanın deyişiyle bundan önce olduğu gibi bundan sonra da ''tutacağınız her şarkının yerine haberlerin karşınıza çıkması''na alışmalısınızdır. Bir veda havasının arkasından kerhen söylenecek bir ''hoşçakal'' ile dönüp gitmeniz bir olacaktır, çünkü burada sizin başınızı hala rahatça yastığa koyabilmeniz için ona hiçbir şey olmamalıdır, onu kimse üzmemelidir, o bunu bilmese bile...
iyidir bence veda etmek. birde şu yönünden bakalım olaya. veda sadece çok sevilen insanlara edilmez. insan öğrenci iken evde beraber kaldığı, bulaşıkları hep kendine kilitleyen, bencil, üşengeç bir arkadaşına da veda edebilir ve istisnalar haricinde inanın bu veda anında kişinin duruşu o kişiye karşı en saf en insani haline bürünür. bu şu olmaktadır ki o iki insan evladının arasındaki arkadaşlık bağının üzerindeki ufak tefek çer çöp ortadan kalkmıştır. sonuç olarak arkadaş olduklarını tekrar hatırlarlar ve birbirlerine belki de o ana kadar hiç olmadığı kadar içten sarılırlar. bu durum birbirlerine olan bağları daha kuvveti olan kişiler için de geçerlidir. velhasılı kelam iyidir, güzeldir veda etmek, insana insanlığını hatırlatır ...
seni son kez gordugumu bilseydim gitme kal derdim, burnumda kokun, gozumden yuzun gitmesin diye sımsıkı sarılıp beni bırakma derim ama demedim nasılsa bu son degildi yarın gelecektin ya nasılsa sadece hoscakal gorusurz dedim kuru bir opucukle.
bilemedim o gidisin son gidisin oldugunu bir daha senle yasanacak bir gunum yarınım olmadıgını.
bir daha hic gelmeyecegini, gelemeyecegini ogrendigim an da sana soylemek isteyip de soylemedigim, yapmak isteyip de yapamadıgım ne cok sey oldugunu anladım.simdi sana soylemek istediklerimi kagıtlara yazıyorum ucmasınlar diye, kafama kazıyorum hic unutmayayım diye er ya da gec nasılsa gorusecegiz "seni cok seviyorum", "ne kadar ozledim bilemezsin" demek icin, tum biriktirdiklerim icimde hic kapanmayacak kocaman bir bosluk, icin icin kanayan bir yara olusturdu.
o son gidisinden bana kalan belki de gittiginden beri hayatta ki tek kazancım, her hoscakalı bir veda gibi yasıyorum, sevdiklerime sımsıkı sarılıp sevdigimi soyluyorum belki geri gelemezler, ya da gelseler bile beni bulamazlar diye, yaram daha buyumusen yeni yaralar acılmasın diye.
son gece...arabada, bir kac dakika sonra o inip evine gidecek, siz sabaha karsi kalkacak ucaga dogru yol alacaksiniz. goz goze gelmemeye ozen gosterilir ki yaslar birbirlerinden cesaret alip akip gitmesinler. "ben yokken dikkat et kendine, gozum arkada kalmasin" dersiniz guc bela, o bu kadarini bile soyleyecek gucu bulamaz sadece "tamam" dedigini secebilrsiniz isirmakta oldugu dudaklarinin arasindan. sarilirsiniz, opersiniz her zaman ki gunluk ayriliklardan biriymis gibi davranmaya ozen gosterirsiniz, sanki ertesi sabah yine gorusecekmissiniz gibi....arabadan inmeye yeltenir, artik vakit tamamdir, sizden bir sey kalsin istersiniz onda yeniden gorusene kadar bir emanet...sanki sizin yeniden gorusebileceginizi garanti edecekmis gibi gelir o an, sanki siz yokken sizin yerinize sevdiginize sahip cikacakmis gibi ayni zamanda....cocukluktan beri sizinle olan baba yadigari kolyenizi cikarir uzatirsiniz..."ama" der "ama bu..." daha fazla konusmasina musade etmeden "sende kalsin daha iyi, dondugumde alirim" dersiniz. o indikten sonra tek bos kalan yeriniz boynunuz degildir artik...veda etmek buna benzer bir seydir...acidir, zehirdir. kavusmak tek panzehiridir.
veda etmek bir kişiye, sevgiliye belki aileye. bir dosta ya da bir şehire.
bazen evine, odana.
mutfak balkonunda saatlerce oturup izlediğin manzaraya.
odanın duvarındaki mavi renk ağırlıklı tabloya... kimbilir kaç kere dalıp gittin o renklerin derinliğinde hayallere. ne kadar sürdü...
elveda diyemedin yine de, hoşçakal daha iyimser geldi. çünkü geridönüşü vardı, geridönüşü olsun istiyordun. ama veda ettiklerin de istiyor muydu o geridönüşü?
hem neyi değiştirecekti ki. kelimeler, kelimeler... ve anlamları.
hiç el sallayanın olmamıştı otobüs hareket ettiğinden kaybolana kadar olan süreçte.
hani koltuğundan kalkıp nokta haline gelinceye kadar yolcu edenin görüntüsü, kolun koparcsına sen de hiç el sallamadın.
el sallayanları izledin. hatta aklından geçti boşluğa el sallamak, ama yapmadın. yediremedin mi gururuna?
bunun veda faslının son aşaması olduğunu bilmiyor muydun sanki? sen o vedayı çok önce etmiştin zaten, senin veda'n vazgeçişti. vazgeçeli de çok olmuştu.
o kadar yoktun ki son zamanlarda odanın duvarındaki tabloyu gizlice valizine tıkıştırdığın bile kimsenin dikkatini çekmemişti.
hani özlemezdin sen hiçbir şeyi. o tablo neden valizinde o zaman... ona bakarak hayal kurmak için mi? yoksa geçmişe ağlamak için mi?
sorgulamadın ki daha.
ilk molada sigaranı yakınca uzaklara dalıp gitmek yerine sevinç naraları atsan ya...
savaştığın şeydi bu yıllardır, kazandın işte.
sen vedanı edeli çok olmuştu, bu geç kalmış hüzün daha önce uğrasaydı sana...
belki...
veda etmek zordur arkanda bıraktığın sevdiklerini görüp gitmek adama koyar. mecbursun aslında bazen veda edip gitmek yeni başlangıçlara yelken açmaktır. yeni başlangıçlar, yeni umutlar belkide yeni aşklar...