albert camus nün bir kitabı veba salgını olan bir şehirde bir doktorun mücadelesi ve insanların vebaya bakış açısını konu alır okunması gereken güzel bir kitap.
'Gerçekten de bu durum, onların kendi duygularını bir tür ateşli nesnellikle gözlemlemelerini sağlıyordu. Ve bu fırsatlar karşısında kendi güçsüzlüklerini açıklıkla görmemeleri çok enderdi. Uzaktaki kişinin yaptıklarını ve davranışlarını tam olarak düşünmeye zorlanmaları ilk fırsatı veriyordu onlara. O zaman, o kişinin zamanını iyi değerlendirmemiş olmasına yanıyorlardı; onun zamanıyla ilgili daha iyi bilgi edinmekte ihmalci davrandıklarından, seven kişi için sevilenin zamanını nasıl değerlendirdiğinin tüm keyiflerin kaynağı olmadığına inanmış gibi yapmaktan ötürü kendini suçluyorlardı.'
Albert Camus nün romanlarından bir tanesinin Türkçeye çevrilmiş adıdır.
şu günlerde okuduğum ve yazarın üslubunu( daha doğrusu çevirmenin) sevdiğim roman.
burda spoiler vermek istemediğimden artislik taslamıycam.
namı diğer kara ölüm ortaçağın aids'dir. (bir söyleme göre uzaylılar tarafından insanlığı kolay yönetmek için bulaştırıldığı söylenir.ne kadar az o kadar kolay)
Yersinia pestis adındaki bakteri tarafından oluşturulan enfeksiyon hastalıklarına verilen genel isimdir.
Antik Çağlar'dan itibaren tanınmış bir hastalıktır. Lakabı ¨Kara Ölüm¨dür. Orta Çağ'da 1347-1353 arasında, Avrupa nüfusunun üçte birinin kaybedilmesinden sorumludur. (Ayrıca bu hastalık 1347-1348 yılları arasında Venedik nüfusu 130.000 iken 70.000'e düşmesine neden olmuştur.) Modern antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Gelişmiş ülkelerin tamamında ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda ortadan kaldırılmış olmasına rağmen Asya ve Afrika kıtalarının bazı bölgelerinde halen endemiktir.
bugünün insanının bile umudunun pek az olduğu salgın hastalıklardan korunmak gerektiği orta çağda her insanın kurtulmak için çözüm aradığı bir illetdi. ama ilk ve orta çağ tıbbı gelişkin olmadığından, bu hastalığa neden olan virüs ve bunu taşıyan hayvan bir türlü anlaşılamadı. ebatları nedeniyle hastalığı köpek veya farenin bulaştırdığı kanısı hakimdi. oysa hıyarcıklı vebayı, fareler bulaştırıyordu. bu ihtimal yüzündendir ki, kedi ve köpekler itlaf edildi. popülasyonları azaltıldı. kediler ve köpekler öldürülünce, artık hiç düşmanı kalmayan siyah fareler çoğaldı. asıl suçlu, siyah farelerdeki pirelerdi. salgının sebebi de, bu ölü pirelerdi. hastalığa pis havanın sebep olduğu düşünüldüğünden, havayı solunabilir hale getirmek için, kokulu çiçkler kullandılar ama işe yaramadı. bu sebeptendir ki; doğrudan veya dolaylı, tüm memeliler içinde fareler, en çok insan öldüren hayvanlardır.
ondördüncü yüzyılda, tüm avrupa bu gizemli kara hastalıkla boğuşuyordu. bu da, korkan halkın histerik duyumlarına neşteri vuruyordu. ölen her 3 insandan geriye kalan 1 kişi, bunun şeytanın işi olduğuna, tanrının lanetinin cadılar ve ruhunu şeytana satmışlarla elele verip, ülkelerin üzerine çöreklendiğine inanarak, günlerini geçiriyorlardı.
bir teoriye göre milyonlarca insanı öldüren veba günümüz ev kedilerinin avrupada soyunun devamını sağlamıştır. normalde inançları gereği kedi ırkını pek de sevmeyen ortaçağ hıristiyanları kedileri gördükleri yerde öldürüyor hatta bunun sevab olduğuna inanıyorlardı. fakat veba salgını sırasında veba nın fare ile bulaştığını zannetikleri için fareleri öldüren kediler beslenmeye başladı. veba fare den değil ama fare ile birlikte gelen pire lerden bulaşır :
Geçmişte ölümcül bir hastalık olan veba, kara ölüm adıylada bilinmektedir. Günümüzde tedavisi mevcuttur. sürekli gelişen antibiyotikler sayesinde, değişik sınıflardaki antibiyotiklerin bir arada kullanılmasıyla ve ağır ve yoğun antibiyotik tedavisinin ardından hastalık, rahatlıkla iğileştirilebiliyor.
albert camus un yabancı dan sonra en basarılı romanıdır kanımca. veba yüzünden karantina altına alınan şehirde bir nevi esir kalan şehrin yabancısı , sevgilisinden ayrı bir gencin duygularını çok çarpıcı tanımlandığı romandır aynı zamanda.
genç abimiz laf arasında şöyle birsey der ; her gece saat dörtte uyanıp sevgilimi düşünüyorum ,çünkü bu saatte herkes uyur ve uyurkende sevgili çok masumdur. hatta o gece bir ihanet gecesi olsa bile o saatte yine uyuyodur ve onu tüm masumiyetiyle sevebilirim... buna benzer cümleler kuruyodu abimiz nasıl aşk , nasıl bir kafa yapısı vay arkadaş deyip okumaya devam etmistim de iki sayfa kadar okudugumdan birsey anlamamıştım , hala hatırlayınca bi "vayy arkadaş" çekesim gelir.
her okuduğumda "dünyada ne güzel insanlar var" dediğim kitap.
--spoiler--
18 nisan'da, annesini gardan getiren doktor, mösyö [bernard] michel'i [apartman görevlisi] daha çökmüş bir suratla buldu. Mahsenden tavan arasına doğru on fare merdivende yatıyordu. Komşu evlerin çöp tenekeleri de bunlarla doluydu. Doktorun annesi haberi şaşkınlık duymadan öğrendi:
"olur böyle şeyler."
Gümüş rengi saçlı, kara gözlü ve yumuşak bakışlı bir kadındı.
"seni gördüğüme memnunum bernard," diyordu. "fareler buna karşı hiçbir şey yapamaz".
--spoiler--