iki karış toprağı burası benimdir diye çitlemek, sahiplenmek; tasavvur ettiğimiz komünal, sürü, her neyse bir yaşam tarzından vazgeçmeyi ifade eder.
bu gün yaşadığımız muazzam medeniyetin, bilimin, sanatın eşiği bir vazgeçiş.
iyi mi kötümü tarihsel bir tartışma. rousseau tartıştı bunu, hoşuna gitmese de yaşadı, zira "o" biliyordu ki, rousseau varsa bu vazgeçişin bir sonucuydu.
evet bizler, hepimiz bu ilk muazzam vazgeçişin evlatlarıyız.
şimdi bu kendi içinde olumlu vazgeçişin, tarihsel bağlamda kendini yeniden inkar ederek, evet yeni ve muazzam bir vazgeçişin eşiğindeyiz, bunu marks kadar hissediyorum; vazgeçiş bir olumsuzlamadır, insanlık daima olumsuzlamaya muhtaç yeni yeni vazgeçişlere muhtaç bir tarihsellikte yaşamını süren varlıktır.
iki insanın ayrılığı, birinin diğerinden vazgeçişi hüzündür. bunu tarihsel vazgeçişlerle karıştırırsak yanılırız.
bir mekanın başka bir mekana evrilmesi de eski mekandan vazgeçiştir, şeyler gibi; daktillodan vaz geçip bilgisayara iltifatımız gibi. şimdi daktillo, kalem, linotip, tipo, taş basma kendilerinden vazgeçilmenin hüznünü yaşıyorlar, bunu hissediyorum. ama ilerleme böylesine hüzünlerin de baladı değil mi?
hanginiz istanbulun 1963 yılında gözlere sunduğu siluetten haberdar, aksaray mesela, çapı muazzam bir yuvarlaktı o zaman, şimdi adeta hiyeroglif yazısı; belki lam elif.
tek tük arabaların geçtiği yollar vatan caddesine inkılap ettiği zaman sormuşlardı devrin başbakanına; uçak mı inecek buraya; şimdi o yerler trafik hengamesinde belki kalp krizi geçiriyor;
metrobüs, metro fena mı oldu demek olur mu;
başbakanın hayali çok sevimli, o diyor ki, betonlaşma iyi değil; yatay yerleşim iyi;
ama ekonominin eşitsiz gelişimi bir eşitsizlik arz ederken metropollere göçü gözden ırak tutup, mini mini iki üç katlı evlerde ısrar edebilmek mümkün mü?
ay emek (sinema) gidiyor derken; ben eski hatıralarımda kalamış yazlık sinemasının yok edilişini, vazgeçilişini yaşıyorum; ama demiyorum ki, niye? öyle olsaydı bel ki biz hala taş devrinde yontucu olurduk, cilayı bile tasavvur edemeden.
evet, insani vazgeçişi tarihsel vazgeçişlerden ayıramazsak; esas fenalıkların insanlığa yaptığı zulme karşı temel vazgeçişin senaryosunu sahneye koyamayız.
bazen herşeyinden bazense herşeyim dediğinden. insan sevdiğinden vazgeçer mi la, bence geçmez eğer vazgeçiyorsa ya hiç sevmemiştir yada hiç sevilmemiştir.
yorulmaktan bir sonraki adımdır.
yoruldum, taşıyamıyorum artık üstümdeki yükleri. ağır geliyor, canımı acıtıyor ve beni üzüyor.
bilirim insanoğlu sefa değil cefa için gelmiştir dünyaya, bilirim taşınmayacak hiç bir yük verilmez kul'a ama bazen kaybedersin işte, mücadele etmekten vazgeçer kendi kendini yer bitirirsin.