nası bi yazar bu kardeşim yau?
vay abura koyim, bir insan bu kadar mı akıcı olur bu kadar mı okutturur kendini?
gönüllerin selebritisi. altına osbeş sayfa yazdırcam senin, belki yarın belki yarından da yakın.
ehaeha ara sıra zirvelere takıl da çiki çiki dansıyla gönüllerde taht kuran yazar entryleriynen dolsun altın.
hayda bre.
jiletin olayım ağzında çevir beni
liseli ergen gibi kır belimi
uçan tekme olarak geleyim sana
dönüşüm olmasın hayata bir daha
ulan. bu adam çok seksi lan. bak yukarda yazmışlar seks istiyor heralde filan diye. ben de öyle sezdim. seks istiyorsan söyle kardeş açık açık. bak burda bayanlar var, arkadaşlar yardımcı olurlar.
10 numara sözlük yazarı.yazdıklarından anlaşıldığı üzere görmüş geçirmiş abi.sizede oluyor mu bilmiyorum ama yazdığı entrylerde bir nebze hatta tamamen kendimi buluyorum.yazdığı entryler akla gelen ama yazılmayan veyahut dile getirelemeyen şekilde aktarması mıdır ,yoksa farklı bir havası var ondan mıdır takdire şayan.o saksı meselesi olsun,oral sekse bittim ben (bu arada yanlış anlaşılmaya meyil vermeden 23m )
sabahın yedi küsüründe açtığı cennetten kovulan zargana hale yediler triosu başlığıyla beni uyandırdı, ayılttı, yüzümü yıkadı, duşumu aldırttı.. hatta o dereceki dayanamadım ben de entry girdim. duramadım abicim yerimde. kurt var nihayetinde, malum yerlerimde. duramıyorum, böyle başlıklar gördüm mü kıpır kıpır oluyorum.
nese, cennetten kovulan özel mesaj attı ''güzel olmuş ama ismim üzerinden prim yapmayın'' diye. güldük beraber. kah güldük, kah eğlendik, kah birbirimizin burnuna parmağımızı soktuk sümük çıkardık.
e sonra. sonra neler oldu? iğneleyici entryler, saldırı mailleri, truva atlıları, üçyüz spartalı, tahanlı pideler (çok canım çekti)...
eleştiri bile değildi başlıkta yazanlar. küçücük dokundurmalar, kafa bulmalar, takılmalar..
hep bu adamın yüzünden başıma geldi bunca iş. hep bunun..
ben hala fört şapkada kaldım, kulakları üşür abi insnın, bere olsa daha kullanışlı olmaz mıydı diyorum içten içe ? olmadı şu rus kalpaklarından bulalım (kulakları da örtenlerinden hemde ).kar kış malum etraf, heder olur bu soğuklarda göç eyleyen.nazımın " balık tuttuk yiyen ölür" dediği gibi çıkanın götü donuyor hoca açıkhavaya...
birader sivilcelerini patlatmadan döktüren kaç yazar var aramızda? akıcılık sana verilmiş bir kudret. keyfini çıkar. dert tasa hapsi boşa. kasma lan, kastıkca artıyor sivilceler. gerçi ırsi olduğuna inanıyorum ama o ayrı. tabi aklımda öyle kalmışta olabilir.
yaşıtlarım çoluk çocuk, iş güç sahibi oldu, ben hala üniversite kantinlerinde sürtmekteyim.
evleneceğim kız götüme tekmeyi bastı.
okuyorum ama, hala elim bir iş tutmadı, hala baba parası yemelerdeyim.
haftanın yedi günü, günün on saati orada burada sürterim, günde ikinci sigara paketini mutlaka açarım, yine baba parasıyla.
güneş doğarken yatarım, güneş batarken uyanırım.
sevabım yok, günahım çok, boktan bir kul, hayırsız evlat, belki de yetemeyen sevgiliyim.
hayatta hiçbir boku layıkıyla beceremediğim gibi, gitmeyi de beceremedim. tüm beceriksizliğimle tekrar buradayım. nikim yok benim sözlükten ayrılırken, mesajlaşmıştık, ona "yazmak insan vücuduna sirayet etmeyegörsün, mutlaka yazacaksın, mutlaka okuyacağız seni" mealli birkaç kelam etmiştim. derdim yazmak mı aslında ben de bilmiyorum, veda entrysini döşenirken, sıkıntılı bir dönemimde beni oyalayan sözlüğe müteşekkir olduğumu söylemiştim. 15 eylül 2007, hayatımın şoku, atlattım mı, orası onu bunu bağlamaz ama sözlüğün yadsınamaz bir desteği vardı. yine sıkıntılıyım, yine buradayım, özel hayatımda kimin benim için ne söylediği olumlu ya da olumsuz önemli olmadı benim için hiçbir zaman. sessizce veda etmeyi, gidişimi sırf birine ya da birilerine duyurmak için, gözüm kesmedi, haliyle mevzu toplumsallaştı, öyleyse dönüş de öyle olsun dedik, uzatmadan, daha erken, en erken.. hiçbir şeyin kendimi özgürleştirmenin önünde, ötesinde olmadığını anladım. gelene hayhay her daim, kapılar açık. çok mu sövdüm kendime, yoo, az bile.
şimdi, unutalım mı bunları? eğlenceye kaldığımız yerden devam mı? haydi bakalım. kapıyı kilitleyip, anahtarı yutmadıysanız, tekrar aleminizdeyim.
gideceği bahsi sözlükte göze ilişip 'dur bi entrylerini okuyayım' şeklinde yaklaşılıp, entryleri okunduktan sonra gülmekten karna ağrılar girmesine sebebiyet veren, sözlükten gitme gibi bişey varsa gitmemesi istenip, kalmasının gerek sözlük, gerek yazar camiası *için hayırlı olcağı düşünülen yazar kişisidir.
ağlamaklı olduğunda bile insanı güldürebilen, yazdıklarıyla kendini tanımadan sevdiren, hiçbir muhabbetim olmamasına rağmen nolur gitme dediğim yazardır.
sözlükte okunan, okunduğunda beğenilen ender adamlardan. sözlüğün kelaynaklarından lan bu adam, o da küresel ısınmaya dayanamayıp, göç yolunu değiştiren, göç yolundaki konaklama yeri olan ulusözlük'ten uzaklaşanlardan gayrı.
siktir olup gidiyorum demiş, dönüşün muhteşem olsun be adam.
haydi bakalım vakit geldi. sıkıntılı bir dönemimde beni oyalayan uludağ sözlük'e teşekkür borcumu ödeyerek başlayım, fakat sözlüğü tanıdığıma son tahlilde sevinmediğimi, sevinemediğimi ekleyerek. hiç bağının olmadığı bir yere ya da insanlara sessiz sedasız eyvallah demek biraz göt ister, takdirliktir, ben beceremedim bunu, çünkü söylemedim içimde patladı demek istemiyorum, yine kendimi düşünüyorum.
hayat ya bu. güzel adam, eğlenceli, her mevzudan bir parça biriktirmiş ve iyi bir adam olabilirsin. işte hayat; karşılığını vasıflarına göre vermiyor, sana herhangi muamelesi yapabiliyor. tam tersi de mümkün elbet, eksik olduğunu düşündüğün yanlarına rağmen işi yaver gidenlerden olabiliyorsun.
çaba olmasa bile işin içinde, en azından inanç babında güzel şeyler olacağına inanıyorsun. hayatı tek kutuptan yaşamadığın için, karşı kutup güzel şeyler olmasına öyle bir engel oluyor ki, hem de çok gereksiz, çok saçma fikirlerle, hayır da diyemiyorsun, istese bile, istek duysa bile yapıyor olum bunu. işlerde senin dizginlerin konuşmuyorsa, en iyisi gitmek, görmemek be abi.
sadri alışık'ın "ah güzel istanbul" filmini bilir misin? orada sadri baba'nın oynadığı haşmet karakteri "ah haşmet, tembel haşmet, miskin haşmet" diye kendi kendine laf sokardı. bizimkisi de o hesap oldu. ah enis, uslanmayan enis.. hep acemi gibi davranan enis.. ben hala ilkokul beşteyim, hala "benimle dans eder misin?" oynuyorum, avucumu açıp. hayatımızı hep bir öncekiler sikip atmamış gibi yaşıyoruz, seni bilmem ya da ben öyle yaşıyorum. aynı hatalara düşüp duruyorsan aptalsın be koçum. ağlayarak doğuyorsun, üstüne bir de tokat yiyorsun. nasıl başlarsa öyle gidercilerden olduğuna inanmaya başlıyorsun bir süre sonra. umursamadıkların ya da öyle sandıkların bazen öyle bir yakıyor ki canını, ah ulan diyorsun keşke, e yok keşke falan, devam edip gidiyor, yakalayamazsan sıçtın, tutanın da olmazsa ya da tutanın da yüz çevirmişse. sende de varsa biraz salaklık. en iyisi gitmek diyorsun, hiçbi bok bilmeden girdiğin sınavda yaşadığın o bilmemenin verdiği huzur gibi bişey, siktir git işte. siktirip giderken hala bir şeyler karalamak, hala bişeyler kotarabilir miyim fikrinden başkası da değil galiba. dürüst olmak en iyisi; bir gün daha buralardayım, bekliyorum. bekliyorum çocuğum.
-edit-
,
-edit-
güzel adamlar vesile olsun, bahane değil.
neyse işte velhasılı kelam veni vidi vici(geldim gördüm yendim miydi, geldim gördüm aldım mıydı ne boktu, geldim gördüm arpacık diyen adam var lan, ama ben burada geldim gördüm siktir olup gidiyorum anlamında kullandım ama niye latince bilemedim.)
hadi bakalım. pardösü, kaşkol, şemsiye, fötr şapka, sigara ve haydi bana eyvallah.
sorgular ve kimliksel bunalımlar. çok sesli küfreden adem-i merkeziyetçi koro. varsayımsal analizler. yeter ettin be entelektüel saksı. sus artık işemeye devam et. tanımıyormuş gibi yap pisuvar muhabbetine döndermeden olayı.
bunu sen istedin ey vaudeville insanı. biraz sakıncalı olsa da seni tanımak güzel miydi neydi öyle bişeydi işte. ayrıca senin tv izlediğini acemi cadıda bi kuplecik oynadığını, hazindir ki diyaloğunun olmadığını buradan mı öğrenecektim?
ayrıca sakata gelmek ve eksilenmek istemem seni seven çok, seni tanımak şans, yardırmaya devam et ey vaudeville camışı, seviyoz lan seni, yılbaşında imrenip de yiyemediğim o kocaman dansözü de senin masanda görmüşler buna bi cevap vermelisin.
bire bir van on van tanımak güzel şeydir seni, onu tanımak güzel şeydir, bir şeydir ki onu tanımak o da ölmek mi dersin.
gayri komik durumlar bu ademin ağzından akınca birden sadri alışık melankolisine dökülüyor. ve bir insan uzaydaki bir türk kadar yabancılaşıyor bu duruma bi o kadar da tanımak için sırnaşıyor.
beni, "sözlüğe gel lan yaz bişeyler zaman aksın senin için, adam ol abinden bişeyler öğren" diye buralara getiren insandır da kendisi. yazım tarzım klişe mi bilmem (başkasından bahsederken lafı kendine getirmek) beni eksileyecekseniz suç vaudevillenindir onu eksileyin, boku ona atın. ama bu adamı okuyup da elin eksiye gidiyorsa cezan yakındır ey kul! şevki yılmazlaştırmayın beni burada.
sigaran var mı yiğidim deyince bi an duraksamadan son sigarasını verecek kadar da gözü götü başı karadır. ey sözlük insanı bu adamı sömür, oku ve anlamaya çalış, bu gibileri sömürüldükçe büyür. (pis gaz veririm)
lan lann... yine havada kötü bi koku var sası sası koktu alemenyum. turp mu yedin la yine vaudeville.