vaudeville for vendetta

entry647 galeri1
    151.
  1. entrylerinin hepsinin pek şukela olduğu yazar.

    canım sıkılıyo bazen, bakıyorum şukela butonuna tıklaya tıklaya...
    karşımda hep aynı herifin yazıları vaudeville for vendetta. bi de ilk cümleden anlayıp entrynin sonuna iniyorum "kesin gene o" nidalarıyla ve o çıkıyor. hepside uzun uzun yazdıklarının 2 günde inip 3 günde çıkıyorum. (çıkmak her zaman daha zor olmuştur.)

    o uzun şeyleri de okutmasını biliyor eleman. hayatımı pc başına bağladı. sözlükle aşk yaşamaya başladım onun yüzünden... (hani full kız olsa neyse. %60 erkek, %40 kız burası lan!?) halbuki git dışarı kızlar, çiçekler, böcekler yok. sözlük denen erkekimsi ibneyle aşk yaşıyoruz.

    ben senin kimin evinde otuzbir çektiğini, barda sana hangi ibnenin asıldığını, balkondan kime ne laf attığını okumak zorunda mıyım lan? okuyorum ama işte...
    tabi buraya artık yazma demek için gelmedim. daha fazla yaz olm, seviyoruz lan seni ipnetör.

    son olarak vendetta topsun olm diye eklemek istiyorum. bakmayın lan öyle! az bile, hayatımı kuruttu, pc başına bağladı beni. (bak böyle de psikolojimi bozdu işte, bunları yazdırıyo.)
    5 ...
  2. 152.
  3. #3778900 nolu entry si, son zamanlarda sözlükte benimsediği ideolojiyi gözü kapalı biçimde savunan ve oldukça ün kazanan yazarlara sağlam bir ayar niteliğindedir. haklıdır.
    0 ...
  4. 153.
  5. (#3778900) bu entrysinde bana laf sokmuş yazar. evet lafı içimde hissettim ama pişman değilim bi daha olsa bi daha söylerim hatta şimdi söylüyorum;

    "çok güzel yazıyor fakat çok uzun yazdığı için bazen okumaya üşeniyorum."

    (bkz: #3702030)
    0 ...
  6. 154.
  7. başlığında beklediğimden çok daha az entry olduğunu fark edince anlamsız da olsa bir şeyler yazmak istediğim yazar.*
    4 ...
  8. 155.
  9. ciddiye alınması elzem bir teorisyen.
    4 ...
  10. 156.
  11. (#3006266) entry sini okumaya çalıştığım yazar. ilk 2 cümleden sonrasını yarılmakla meşgul olduğum için maalesef okuyamadım, akşama bir daha denemeyi düşünüyorum.
    3 ...
  12. 157.
  13. uludağ sözlüğe her daim lazım olan kişilerden biri.
    3 ...
  14. 158.
  15. sağlığı bozan kahkahaların imal atölyesi.
    5 ...
  16. 159.
  17. yazılarına da bakılırsa kuvvetli muhtemel süper muhabbet yazarı. entrylerini takip ediyorum ve bir çoğunda çok gülüyorum. üstelik çağdaş'ın da ekürisi sanırım. o da kraldır.
    3 ...
  18. 160.
  19. oral seks başlığına girdiği entry için minnettar olduğum yazar. yenge okumuş, çok daha keyifli artık. *
    2 ...
  20. 161.
  21. 162.
  22. entryleri sosyal tespit alanında makale niteliğindedir. şukeladır.
    5 ...
  23. 163.
  24. sinirlenince iki metre olan yazar, yarmış yıkmış yazar.
    şeytan (o.ç)'yi de unutmamak lazımdır.

    --spoiler--
    .....
    şimdi cenab-ı rabb'ül alemin(c.c)'in inayeti, şeytan(o.ç)'ın ihaneti ile boyumuz 1.90 kapısına yaklaşmış durumda (sinirlenince 2 metre oluyorum)
    .....
    --spoiler--

    entariye bakınız #3917828.
    9 ...
  25. 164.
  26. bana; felsefi, düşünsel, bilimsel, kültürel, kısacası entelektüel katkı bağlamında bir faydası olmayacağını fark etmemle birlikte televizyon izlemeyi bıraktım, daha doğrusu hayatımda kapladığı yer itibariyle büyük oranda dozu düşürdüm. şimdilerde yeniden, taşak malzemesi edinmek adına evlilik programlarında talip olduğu kadına ortak olan yeni namzetin elini "hoş geldiniz" diyerek sıkabilen geniş meşrepli deyyus ihtiyarları, koca düşkünü geçkin karıları izlemek içün alıyorum kumandayı elime. ve her seferinde midem kaldırmıyor, televizyonun aptal işi olduğuna kanaat getiriyorum. neticede el ele tutuşup "maviğ maviğ maviğ" deyu transa geçip, sıkı sıkı sarılan teletubby bozması gebeşlerin toplandığı, zeka kırıntısı içermeyen, gerizekalı programlarını bilmediğim ve izlemeyi reddettiğim için garipsendiğim oluyor zaman zaman. zaten yarışma programlarının cümlesinden (kim 500 milyar ister'i tenzih ederim) oldum olası hazzetmemişimdir. ha inkar edecek değilim; finalinde melih'in dumanlar içinde sabit bir yere bakarak, eğilip kalkaraktan raks eylediği ilk bbg'yi izledim, hatta eray'ı destekledim, sinsiydi melih. lan onu geç, final gecesi sonuçlar açıklanırken, yarışmacılara birer renk seçtirmişlerdi ve sarı renkli yarışmacı ikinci olmuştu. kafamdan "oh iyi lan, melih'in sarı pijaması vardı, kesin sarı renkli yarışmacı melih'tir" düşüncesi geçtiydi. ulan ne boş işlerle uğraşmışız? emeğimize yazık, eksi rep, üye olmadan linkleri göremem. en nihayetinde, bu yarışma programları; vakti evvel tarkan'a rakip gösterilen popstar abidin'i mesaj tv'nin canlı yayın konuğu olarak o bulanık kamerada görmemle gözümde iyice sıfırladı imajı. herif bi de rocker bilekliği falan takmış, şu çivili olanlardan, hala neyi kovalıyosun lan? gayet haydar baş'ın televizyonundasın?

    ***

    tatilde, otel odasındaki televizyonda da rus, alman, polonya kanalları, bir iki de türk kanalı çekiyodu, türk kanallardan biri de ne alakaysa tv5 (erbakan'ınki). iki dakika televizyona göz gezdireyim derken -mizahçı klasmanında değerlendirmekten hicap ettiğim şahan gökbakar'ın skeciyle hiç alakası yoktur- 'çocukla röportaj yapan muhabirin çilesi'ne şahit oldu bu gözler. cansuyu denen yardım organizasyonunun yolladığı muhabir, yangında evini kaybetmiş olan bir aileye yeni evini gezdiriyor, çocuklarla sevecen bir ses tonuyla konuşmaya yelteniyor büründüğü kıyafet icabı:

    - (küçük mikforonu bebenin ağzına sokarak) gel bakalım memduuuh. nasılsın bakalım?
    - ...
    - heheh, konuşmayı pek sevmiyor galiba. eski evinize her gün tuğla taşıyormuşsun, doğru mu?
    - (zırlar tonda) ııııııh. ıııııııh. hıııııııh.
    - (iç ses: senin allah belanı versin) eııee. gel bakalım fatiiiiih. kardeşin her gün eski evinize tuğla taşıyormuş, sen ne dersin?
    - (ses kısık ve çatlak, bir bok anlaşılmıyor) hhevet.
    - heheh. kaça gidiyorsun bakalım?
    - (bebe göt kadar) dokuz..
    - (herif şaşkına döndü, çaktırmıyor) meaşallah, barekallah. çok güzel.. dokuz.. (dayanamadı) emin misin?
    - (anası bebeyi sufle ediyor) ikii, hikii..
    - ikiye gidiyom.
    - heheh. ben de dokuz deyince. şeyaptım. (iç ses: senin allah belanı versin) heheh.

    abi herifin elinde ufak mikrofon, bebeyle öylece bakıştılar beş dakika boyunca, soracak bi bok bulamadı. onu siktir et kamera da hala çekiyo bunları.

    ***

    kadınları severim. bu cümleden abazan olduğum çıkarılmasın; onları estetik bulduğum için severim, karmaşık dünyalarını ve karmaşık duygusal yapılarını çözmek (ya da çözmeye çalışmak) acılı, yine de keyif verici bir süreç olduğu için severim. hiçbir zaman "skor" derdim olmadı misalen, ki seçici ve seçkinci olmamdan mütevellit, in the tabele(1), delik ayırt etmeyen nice hemcinsime nazaran epey gerilerde kaldığım söylenebilir.

    (1) in the tabele: fr. isim. skor tabelası.
    "dün babam bana in the tabele aldı. in the tabelemizi sevmeliyiz. onları korumalıyız." yaşar nuri güntekin.
    kaynak: fatih terimler sözlüğü.

    saçma sapan ilişkilerde eskittik kendimizi, kadınlar tanıdık, kadınlarımız oldu, sevdik sevildik icabında, neticede bize kalan tecrübe ve güvenmemek oldu. olur. bir kez aşık oldum, biliyorum ki kat'i surette bir kez daha olacağım. mazideki aşkın zerresini taşımasam da, bir kareyi silemem kafamdan. fazlasıyla yaşanmıştır.

    ayrılıktan sonraki ilk buluşma:

    - sen parfüm mü sıktın? benimleyken bir gün parfüm kullanmadın sen?
    - hıhı.
    - senden güzel kokan parfüm mü var, neden sürdün ki?
    - senden başka kimse kokumu almasın diye.

    arkada üsnü, armandalı üflemekte idi be ya..

    ***

    sözlükte bazı yazarlara "bilgi, birikimini takdir ettiğim yazar" eğilimli entryler girildiğini görüyor ve soruyorum kendime "ulan ben mi körüm de göremiyorum o kültürü, birikimi?" deyu. sonradan işin rengi çıkıyor tabii, kendi politik görüşleriyle örtüşüyor diye, bir ön libero takviyesi, kanat desteği mekanizması çizip dayıyorlarmış önümüze. halbuki sözlükte politikayla ilgilenen yazarların bir çoğu -özellikle nicklerinin altına "klas ve birikimli yazar" ibaresi kondurulan kardeşlerimiz- hamasi söylemlerin ötesine geçmiyorlar. kupkuru, sipsivri hamaset, kazık gibi. done yok, argüman yok, bilimsellik yok. bu insanlara kızıyor değilim, yanlış anlaşılmasın. onlara kızamam, çünkü onlar siyaseti teorisyenlerden değil, politikacılardan öğrenmiş insanlar. ve onlar olmazsa uludağ sözlük, tek vasfı olan "eğlenceli" değerini de kaybeder.

    bu refleks, yalnızca politik mevzularda da gözlemlediğim şey değil esasen. örneğin sazan avcıları -ki bu aralar troll diyorlar- bir yerleşik değere baş kaldırdığında, çiğ hamaset giriveriyor devreye yine. örnek başlık "yirmi birinci yüzyılda hala atatürk'ü savunan insan" olsun, başlığın ikinci entry'si "saçma sapan başlıklar açan gerizekalıdan çok daha akıllı insandır."

    ve bu entry inanılmaz sükse yapıyor. noldu lan, ayar mı verdin sen şimdi? sağduyulu adamın yapacağı iş, böylesi başlık gördüğünde siktiri çekmektir, opsiyonel olarak eksi vermektir. ha illa diyorsan ki ayar vereceğim, o zaman söyleyeni siktir edip, söylenenle ilgileneceksin, bittabi onunla da yetinmeyeceksin, 21. yüzyılda atatürk'ün hala neden sevilmesi gerektiğini verilerle açıklayacaksın, bir başkası senin eksiklerini eleştirecek, böylece birikimli olarak entelektüel çıta da yukarı çekilmiş olacak. işte o gün "bilgi birikimine hayran olduğum dost kişisi" yazmayı zul addedeceksiniz.

    ***

    sözlükte birtakım gelişmeler oluyor. çift çekirdekli server'dan dört çekirdekliye geçmişiz. bak bak. zall efendi bi de quad core yazmış parantez içinde. o heyecanla youporn'a girip quadcore deyu aratmışım.

    yahu arkadaş, yemin olsun çift çekirdekli server varken daha hızlıydı bu sözlük. iki mi büyük dört mü? en son bi matematik sınavında "i kare eşittir eksi bir" ifadesini gördüğümde bu kadar sorguladıydım ilkokul matematik bilgimi.

    olum zall, kazıkladılar mı lan yoksa seni, "elimde dört çekirdekli kelepir server var hacı, vallahi taçsız kral pele, biricik bardo, fenerbahçeli cemil, bunlar hep bu server'dan kullanıyor" deyu. elalemin sözlük sahipleri yeni server'ının fotoğraflarını çekip sitesine koyuyor, valla herifin elini neyi de gördük, hangi elle otuzbir çekiyor ezber eyledik. varsa yüreğin sen de çıkar yayınla quadcore resimlerini, elin golun görükmese de olur. sinirden bbg fatih gibi güneş gözlüğümü alnıma takıp, yer beziyle sofrayı sildim kardeşim.

    ulan neye bassak mysql server has gone away. ne seyahat aşkıymış be, amma teşneymiş birader orda burda sürtmeye bu mysql? nasıl okunduğunu bilsem oradan bi espri çıkarıcam da. gerçi ben daha zall nasıl okunuyor onu da bilmiyorum.

    yeter lan, sana da oluyo mu bilmem, sözlüğe girdiğimde benim bile hareketlerim yavaşlıyo, adapte oluveriyorum hadiseye.

    ***

    yirmi birinci yüzyılda hacı yağı süren bir amcam var yemin olsun. evi mundar eyledi pezevenk.

    2. amcasına pezevenk diyen gerizekalılardan çok daha süper amcamdır. (amcık, 01.01.2009, 00.00 ~ 11.56)

    ***

    defteri sakla.
    116 ...
  27. 165.
  28. saat 24:00.öylesine bi göz attığım sözlük ortamından ,entrylerini keşfimle beni,sabah ezanına kadar kuru bir sandalyeye mahkum etmiş kişi.

    saygılar,saygılar, saygılar.
    3 ...
  29. 166.
  30. (bkz: #2522272)no'lu entryde beni daha başlığı görür görmez gülmekten sandalyeden düşüren yazar. * artı *
    4 ...
  31. 167.
  32. sözlükten atılası, yolda görüldüğünde öldürülesi yazardır. böylelerinin yaşamaya hakkı yoktur.
    sebebine gelince...

    entrylerini okudukça yüzünüzde hafif bir gülümseme oluşur. uzundur entryler, zaten siz de tamamını okuma gibi bir zahmete girmeyi düşünmezsiniz.

    ilk cümleyi okuyup şıp deyu anlarım ne yazdığını dersiniz. (bkz: hata) ilk cümleyi okursunuz. genelde pek bir alakasız gelir başlıkla. lan dersiniz, saçmalamış.

    devam edersiniz okumaya. neticede bu kadar saçma bir yazı silinmelidir. tamamını okuyup ihbar edecem şerrefsiziiii... şerefsizi derken r harfine bastırırsınız. daha tatlı olur öyle çünkü. şerrrrrrrefsiiiiiz dedikçe vfv* ye karşı daha bir nefret duyarsınız. hain ve sinsice gülmeye başlarsınız. fakat 2. cümledeki geçen ilginç ve hayata dair bir ifade ile şaşakalırsınız. lan dersiniz bu şerefsiz değil miydi? nasıl güzel de yazmış şerefsiz. bu seferki şerefsiz daha şefkatli çıkar. bir an 70 yaşına varmışsınızdır ve bu yazıyı da torununuz yazmıştır sanki.

    vfv* can düşmanlığınızdan torunluğunuza yükselmiştir. tabi siz bu farklı, hoş ve tatlı ifadenin hatrına okumaya devam edersiniz. şimdi bırakıyorum e artık yeter, gözlerimi yoramam bu allahsız için dersiniz. bu sırada gelen bir espri ile gülmeye başlarsınız. ciddi ciddi gülersiniz. hani bildiğin seslisinden.

    sonra durursunuz bir an. lan dersiniz tekrardan aynı ilk cümlede söylediğiniz gibi. hatta ilk cümlede söylediğiniz lan ın tonundadır bu lan da. lan adama saçmalamış dedik ama bildiğin güzel yazmış. aslında ilk okurken haklısınızdır. saçmalıyordur genelde ama bu kadar da güzel saçmalanmaz ki. bu düşüncelerle yazının sonunu getirirsiniz.

    laaaaaaaan dersiniz derinden. allah bu vfv* yı kapaksız tencere etsin de içine sinekten böcekten başka bişey düşmesin emi. saçmalamışsınızdır, doğru düzgün bir beddua bile edemezsiniz. sinir olmuşsunuzdur. koskoca yazıyı okutmuştur size. e gözlerinize yazıktır, günahtır. onca yazı hele hele bilgisayar ekranından okununca iyice başağrısı da yapmaktadır. ama hoşunuza da gitmiştir.

    başlarsınız vfv* nın diğer entrylerini okumaya. zamanla o kadar çok entrysini okuyup artı oy vermişsinizdir ki. vfv* nın bile haberi yokken ciddi bir arkadaşınız,dostunuz olmuştur. lan dersiniz -ki bu lan diğerlerine oranla daha sakin bir şekilde çıkar- ne iyi çocuk şu vdv*. valla acayip adam ya. kız olsa basacam nikahı. olmadı gay de olur. yok artık dersiniz. sonra gülersiniz. ö.m atarsınız kendisine, desti izdivacına talibim dersiniz, sülalenize küfür yersiniz sapık diye. ağlarsınız geceler boyu,ama ben seni sevmiştim diye. sonra durursunuz, lan ne sevmesi altı üstü bir kaç eğlenceli entry işte, kendine gel bakıyım.

    işte vfv* böyle zararlı bir insandır. kişinin kendini tanıyamamasına sebep olur. gerçi çok şükür bende öyle bir etki yaratmadı. ben okudum entrylerini geçtim. bi iki öm attım ama pek samimi olmuyorum kendisiylen. * samimi olunca tanımak isteyeceğim sonra hadi bacanak çık dışarı ya derken... yok yok hikayedeki adam ben olacam, ben o olacak. hiç güzel olmayacak. vfv* çıkınız hayatımdan, bana zarar vermektesiniz tıpkı diğer yazarlara vermekte olduğunuz gibi.*
    şimdi vfv* yı neden sözlükte istemediğimi anlatabildim mi bilemem ama ben istemiyorum arkadaş. çok iyi yazıyor adam zaten. kıskanıyorum da.

    şaka lan sözlük şaka. hani bir şeyin tersini söylersin, ki aslında söylemek istediğin şey söylediğinin tersidir de millet anlamaz bön bön bakar ya, ondan yaptım sana işte. tabi sen bunu da anlamadın. ne diye saçmalıyor diye bakıyorsun. kısacası demeye çalıştığım şu ki allah vaudeville for vendetta nın entrylerini bu sözlükten eksik etmesin.
    4 ...
  33. 168.
  34. şimdi şöyle;

    ne demiş büyük üstad tanju çolak, "vurucaksın baba, gördün mü vurucaksın. vurmadan gol olmaz.", o hesap işte benimkisi de. -olm şimdi vurucaksın diyince ibnelik yaratma işte, anladın ne demek istediğimi.- hani zaten okuma alışkanlığını çok zaman önce edinmişiz zaten, hastalık gibi sarmış kemilerimizi, seviyoruz o yüzden okumayı. ama işte oku oku oku, ulan insan diyor bi yerden sonra, "kim la bu acep?" deyü. maksat muhabbet olsun istiyor insan, çaylar dolsun, sigaralar yakılsın, ver edilsin lafın beline beline. e daha önceki tecrübelerimizden de sabit, sözlükten "adam" da çıkıyor bi dünya ziyanın arasından. velhasılı kelam, vurduk, gol de oldu herhal bilader. öyle işte.

    --spoiler--
    şapka çıkartacaksınız şapkaa
    --spoiler--

    baba, yazan adam dolu adamdır. lan birikimli anlamında değil, hani dolmuş olan işte. böyle bi yerde sırtındakileri üç beş dakka kenara bırakıp soluklanmak ister yazan adam, yazar sonra.. tarifi de zor amına koyim. (he, kelimeler kifayetsiz kalıyor işte) dolu adamın da muhabbeti dolu oluyor işte. insan anlıyor çok zaman geçmese de. nasıl ilişkinin bi yerinde karı diyor: "zamana ihtiyacım var sinan, bana biraz zaman verir misin?", ben de anlıyorum dakkada, "ulan bu iş siksen olmaz bi daha, gitti bu da.", o hesap işte. tevazunun bokunu çıkartmamak için söylemiyorsam ibnenin önde giden bayrak sallayanım ki (oha ne büyük yemin ettim lan) dakkada anladım nasıl muhabbetinin bal-kaymak kıvamında olduğunu. o yüzden, "sağolsun, muhabbetinden eksik etmeyen yazarı", şeklinde yazayım da tanım çıksın aradan. gerçi bu kelime oyunlu şakayı ("en sevdiğim yazarıdır." klişesine gıcık ol. "hay sikeyim ızdırabını, bana bari yazma lan!" de.) yapmayacağıma dair söz vermiştim kendime ama bilhassa kendime verdiğim sözlerimi tutamamamdan mütevellit pek de rahatsız olmuyorum bu konuya. ne cibiliyetsiz adam şeklinde durdum değil mi? he.

    en sevdiğim adamlar hep ankara'da kalmış. benim okul kabir azabı gibi uzuyor. kadehler tokuşmuyor. muhabbet uzayamıyor.

    ama olsun amına koyim;

    --spoiler--
    savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
    zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın,
    raksederken mahallenin maşallahı, eyvallahı,
    güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın.
    şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.
    --spoiler--
    6 ...
  35. 169.
  36. bazen boka pis kokulu kahverengi satanist $ey diyerek arti aldigini du$undugum yazar. ama benjamin, bu bildigimiz bok, ba$ka bir bok degil ki?

    post-modernist sozluk yazarligi anlayi$inin son postunda bulunan ki$i. farz-i misal, oncelikle bu konseptin dogu$undan yani ek$i sozluk modernist entry giri$ stilinden bahsedebiliriz, bilinmeyen kelimeler kullanarak - mesela endulujans* - entellektuel seviyeyi ve entry nin doyuruculuk oranini arttirma cabasi. en nihayetinde bir noktada her nasil, sikmak ba$liginin altina 'sik dedi eheheheh' $eklinde bakiniz verirseniz gotunuzden terler gelir, ahanda o $ekil cumle ve kelime oyunlarinin pipisiyle oynami$ yazardir.

    onceden bir cok entrysini i$te budur uma almakta hic de tereddut etmezdim. artik ediyorum. lan diyorum, bu adam bunlari populer olmak ugruna mi yaziyor, yoksa cidden istiyor mu, arti ugruna mi yaziyor, ne halt yiyor? migrostan ucuz $arap secmeye benzemez bu i$ler.

    her de neyse, benzetmeler yapmayi, entrynin icinde farkli yonlendirmelerle imgeler olu$turmayi seviyor, ancak artik bokunu cikariyor. sanirim bazen ne yaptigini kendisi de bilmiyor.

    hala sevdigim yazar. muhtemelen varligimin farkinda degil, olmayacak da, rapper ninja kadar severim kendisini. ancak kendini tekrar etmek yerine, yeni bir $eyler uretmesi gerekiyor, bizim de onu takip etmemiz, bir grup koyun olaraktan.

    bunu daha once de 20-25 defa soylemi$tim, bu sozlukte oylama yapilmiyor, yapilsa bile nicke bakarak oluyor bu i$ler. celebrity olmu$ yazarlar da, konversin uzerindeki che kafasinin anlamsizligi mertebesindeler...

    ha, bu arada, bi zamanlar bi antihiro peder zickler vardi, noldu ona?

    edut: ben cevabimi aldim te$ekkurler. *
    19 ...
  37. 170.
  38. sevgili vanti lator dostumuzun #3981812 no'lu entry'sine cevabımdır:

    öncelikle şunu belirteyim: vanti lator, varlığının farkında olmadığımı ve olmayacağımı ifade etmiş, yanılmış. ben, sözlükte bilinen yazarların aksine -ve onlardan ziyade-, uludağ sözlük gibi bir ortamda az tanınır olmalarına şaşırmadığım kisil, nekrofili, benn, ceviz agaci ve hosaf gibi aslında birçok mevzuda da fraksiyonel farklılıklara tekabül ettiğimiz yazarları okur, takip ederim. vanti lator, elbette bu güruha dahil edebileceğim kadar büyük bir yazar değil, hatta adı geçen yazarlara kıyasla, henüz çaylaklığı aşmış değil. dikkatimi çekmesine sebep, ne politik, ne dini ne de mizahi meseleler üzerine yaptığı yorumlar değil; yazarları tahlil etmek konusunda müthiş bir potansiyeli olduğuna inanmam ve zaman zaman da buna müşahade etmemdir. kısacası, kafasındakileri toparladıktan sonra elbet bir zaman buraya da uğrayacağını biliyordum.

    *** ara not:vanti lator üzerinden bir de eleştiri yapalım. bilginin sınırsızlığını unutmuş, herkesten ve her şeyden, duraksız bilgi edinilebileceğini unutan hıyarağaları yaşından dolayı eleştiriyor bu arkadaşı, yani belden aşağı vuruyor. bu adama -yaşından dolayı-, "siyaseti senden mi öğreneceğiz?" tavrı takınan varoşlar, ilginçtir ki liseden mezun olalı 2-3 seneyi geçmemiş adamlar. bir başkası, yine yaşı hasebiyle politika üzerine yeterli bilgi birikimi olamayacağını söylerken -ki doğrudur, lakin bu hemen her yaş için geçerlidir- yine liseden mezun olalı 2-3 sene olmuş heriflere salt aynı politik yörüngede yüzmesinden mütevellit, bilgili/birikimli olarak addedilebiliyor aynı herif tarafından. e ulan 3 senede koskoca siyaset bilimini hatim mi etti bu herif, yetkin mi kıldı kendini? hiçbir bok bilmediğiniz öyle aşikar ya neyse. ***

    inceden desteğimizi verdikten sonra mevzuya geri dönüş yapalım. öncelikle vaudeville for vendetta nam yazar, hiçbir gruba, hiçbir sınıfa, hiçbir tarza dahil değildir, denenmişi denememiştir, özgündür; dolayısıyla kelime oyunları, sosyal tespitleri, psikolojik tahlilleri, bağları, hikayeleri, nadiren de olsa hayata nazar etmesi; kendisini onlardan ayıran çokça özelliğinden birkaçıdır. onlar ki, hayatını üç yüz kelimeyle idame ettiren nicelerine nazaran farklı kelimeler kullanmasını garip karşılayanlarca; az buçuk kitap okumuş, eli de kalem tutan başka üslupların yazarlarıdır. yani demem o ki, vaudeville for vendetta, yani ben ve entry'de müsaadenizle cümlelerimin öznesi de artık "ben" olacak, herhangi bir çaba içinde değilim, çünkü çabalayacak kadar önemsemiyorum ve hatta yazmak benim için bir çaba gerektirmez, bir arka plan hobisidir sadece. insan ihtiyaç duymadığı ya da arzulamadığı bir şey için çaba ya da kastedildiği üzere "ekstra çaba" göstermez. vakti evvel bi dümbük de, "moderatör olduktan sonra bi rahatlama mı geldi nolduysa, eski vaudeville'i aratıyor" mealli bir şeyler çiziktirmişti. lafa bak. moderatör olduktan sonra rahatlamışmış. ulan sözlüğe yazar olur olmaz götümüze kazık sokuyolar da moderatör olanlardan o kazığı geri mi çıkarıyolar, böyle mi anlamalıyız? e sen entry girerken götünden sağnak ter boşanıyorsa, beni niye kendin gibi belliyorsun oğlum? işin esprisi bi tarafa, moderatör olmadan önce her an sözlükten atılma tehlikesi mi yaşıyordum da bir anda rahatlayıverdim? çaba maba yok, bu konuda anlaşalım, yerleştirin güzelce kafanıza.

    gelelim popülarite mevzuuna. bu aslında benim için çok acı bir sıfatlandırma olmuştur. öncelikle şunu bilmek lazım ki, işini iyi yapıyorsan, özellikle sözlük gibi; beğenilerin oylama, nick altına entry girme ya da özel mesaj gönderme gibi yol ve alternatiflerle ifade edilebilen bir ortamda popüler olman kaçınılmazdır. iyi yazıyorsun, adam okuyor kardeşim, ne yapalım yani, "popüler falan olmak istemiyorum, entry'lerime erişimi de kapattırıcam, mahkemelerde sürüneceksiniz lan!" mı demeliyim? kaldı ki, popüler olmak kötü bir şey de değil, okunmak için yazıyoruz en nihayetinde. fakat, sevgili vanti lator, entrysinde beni popüler olmakla "suçlarken", aslında "piyasa" yazarı olmaya başladığımı kastediyor, kavramsal bir bocalamaya giriyor. fakat yine kendisinin gözden kaçırdığı bir ayrıntı var ki, yazılarımı piyasaya ya da ortalamaya değil, ehl-i zeka adamlara hitap ederek yazıyorum ben, ortalama da beğeniyorsa, şu noktada beni suçlamanın bir manası yok. sözlük elitinden (ki görüldüğü üzere üçü beşi geçmiyor sayıları) takdir görmeyi tabii ki beklemiyorum, çünkü -belki çok narsist bir esans olacak ama- kendimi primus inter pares'in de üstünde konumlandırıyorum ve entrylerimi beğenmek zorunda olduklarını düşünüyorum, bunu zımnen değil apaçık ifade etmenin daha dürüstçe olduğuna inanıyorum aynı zamanda.

    şimdi diyeceksin ki, madem düzenle statükoyla bu kadar kavgalısın, neden moderatörlük yaptın da düzenin sancağını taşıdın, diyeceksin oğlum biliyorum, ama bi hikayesini dinle di mi? öncelikle moderatörlük teklif edildiğinde, uzunca süre işi yokuşa sürdüğümü belirtmeliyim, neticede hiç alakamın olmadığı bir müessese sözlük ve moderasyon. fakat moderatör arkadaşların yönelttiğim onlarca soruya mutlaka verecekleri bir cevabı olunca "artık ayıp ediyoruz lan galiba adamlara" diyerek kabul ettim. kafamdaki düşünce de (daha doğrusu kendimi kandırmaca) statüko bekçiliğine soyunmak değil; yazarlarla daha sağlıklı iletişim kurup, iyi yazarların önünü açmak, niceliği siktir edip, niteliğe yüklenmek, süzgecin altına geçebilenlerle dayatmasız, sözlüğün gelişimini katkılayacak "anarko" bir yapı kurmaktı. fakat olmadı, çünkü hem karakterimde ve mizacımda "birkaç kişiden müteşekkil yöneten sınıf"a dahil olmaktan ziyade, saldırgan ve hak arayan kitlelerin lideri olmanın yazılı olduğunu, hem de açıklamayı etik bulmadığım (sözlük dışında da açıklamayacağım) bazı moderasyon içi sebepler bulunduğunu söylemeliyim. ha şimdi bu noktada bir de tilki orman ahalisi ve ebesininkini görmek(ki bu başlık önce "tilki, orman ahalisi ve ebesinin amını görmek" olarak açılmıştı, bizim alamadığımız aile terbiyesini üst düzeyde yaşayan zall kardeşim "tilki, orman ahalisi ve ebesinin şeyini görmek" olarak değiştirmişti, saniyesinde atladım baba) çelişkisi doğuyor değil mi? haklısın. herhalde benim gördüklerimi görsen, benim gibi gayet ince üslupla yazılmış bir fabl yerine sırayla ana bacı kayardın sürüyle yazara. şunu asla unutma sevgili dostum; vaudeville for vendetta'nın, yani enis'in, yani benim yaptığım mükemmel olmayan şeylerin de mutlaka makul bir sebebi vardır.

    sözlük içinde güttüğüm kaygılar var, evet. fakat bu, ne zannettiğin gibi popüler olmak, ne de çılgınlar gibi oylanmak, piyasaya düşmekten artık bahsetmiyorum bile. sadece yazmak derdim, iyi vakit geçirmek ve -teveccüh göstereceğinizden şüphem yok- iyi vakit geçirmenizi sağlamak.

    yazdıklarımın tamamını toparladığında, converse üzerindeki che metaforunun da anlamsızlaştığını, içinin boşaldığını göreceksin.

    son söz: kısa ya da uzun, bir süreliğine yazmayı bırakıyorum. yazmaya olan iştahım kaçtı çünkü. acıkmış bir yazar olarak döndüğümde, herhalde ilk olarak bu entry'yi yerim.

    görüşeceğiz.
    38 ...
  39. 171.
  40. benimle aynı duyguları taşıyan yazar. *
    1 ...
  41. 172.
  42. yazının hayattan güçlü olabileceği söylemi yaklaşık bir asır belki daha fazla bir zaman dilimi kadar eskimiş bir söylemdir. bu sözün burada hatırlatılması gerçekte nezaket icabı, yanağı şişik slogan insanı tribiyle "bu adam iyidir, hatta olağanüstüdür" demek değil nitekim. kendini zoraki bu kategoriye sokmak isteyen zaten gereken yalakalığı azami bir gayrette yapacaktır diye düşünüyorum.

    adam harbi yazıyor, bir çoğumuzun yaşadığı olayları, kurgusu kırık, yeri geldiğinde kelimelerin akıl odalarındaki seyr ü seferini aniden alabora edip sürrealizme kadar götürüp belli bir metodu olmayan, ama tüm entryler(bana göre yazılar) kendi içerisinde şahsa ait bir üslup ihtiva ediyor. postmodernist mi dersen de sözlük formatına uyan birisi postmodernist olamaz. postmodernizm anlamla birlikte yapıyı, şekli ve bunlara dair bir çok şeyi düzen dışına çeker. dolayısıyla aykırı söylemleriyle ilgimizi çeken vaudeville, postmodernizmden yararlanır ama postmodernist değildir.

    özgünlük meselesine gelindiğinde kıymetli biraderim, sana metinlerarası ilişkiler diye bir edebiyat kuramından bahsetmek isterim ki, bu kuram şimdi söylenen sözlerin daha öncesinde tamamen söylendiğini ama üslup bakımından değişkenlik gösterebildiğini, bir metin içinde başka bir metne ait unsurların bulunmasının hırsızlık olamayacağını vs. açıklar. entry edebiyat ürünü olmaz, lakin tahkiyeye yönelik bir yazının da bu kuram bağlamında düşünülebileceği kanaatindeyim. dolayısıyla herkes tarafından bilinen bir konuya bakış açısı geliştirmek özgünlük teşkil edebilir.

    vaudeville for vendetta, cidden iyi yazıyor. hepimizin görüp geçtiği gündelik olaylardan bir terkip çıkarıp yazdığında, bunu okurken ben hayatın sıcak-soğuk tüm yönlerini kaliteli mizah çerçevesinde, bazen hüzünbazlaşan kelimeler arasından hissedebiliyorum. yani : "ben tespit sıçtım" yazarı değil.ayrıca belirgin bir biçimde de bu adamın bilgi seviyesini, olanı ortaya koyup çorba yapmaktan ziyade, telmihlerle ve kinayelerle, yerli yerinde dozunda kullanması yadırganmaması aksine takdir edilmesi gereken bir meziyet.

    yukarıda açıkladığım şey popülist yazar tribine giren birisinin yapacağı şey de değildir pek. popülist yazar dediğin, polisiye romanların leblebi ve şeker gibi her yerden alınabildiği bir dönemde peyami safa, kemal tahir gibi romanda belli bir markaya sahip yazarların da bir zamanlar yaptığı gibi "halk ne yiyorsa onu ver" gündelik telaşesinde, özentisiz
    yazılar yazan kişidir. gazete köşesinde gündemi yorumlayan yazar kişisi de popülisttir, gelecek sene bugünün gazetesinin okuyucu tarafından aranıp bulunacağını ve okunacağını düşünmez. bugünü kurtarır. bu popülizmdir. yakın dönem edebiyatımızda romantizm akımı [keza romantizm türkiyede her zaman müşteri bulur] tekrar patlama yaptığında deliler gibi satmasına rağmen bugün edebiyat kapsamında değerlendirmediğimiz sürüyle yazar da vardır. popülizm yarın hatırlayamayacağın şeydir birader. o anlık zevkindir.

    vaudevillenin yazılarını çoğumuz aramayabilir, ancak bu adamın yazıları zaten sen sözlüğü 5 açışının en az 1inde karşına çıkar. zevkle de okursun. ben defalarca okuduğum şeyleri, sıkılmadan okuyabiliyorum ve ilk okuduğumdaki tatların haricinde yazının farklı yönlerini de görebiliyorum. hatta entrylerinin redakte edildikten sonra basılmasına bile taraftarım. sürekli yazsa üslubu aşınır, anlattığı şeyin muvazenesini kaybedebilir. nadir yazan adam, yazmadığı sürede pusuda yatan adamdır.

    o yüzden de vaudeville pusudadır, daha güzel yazılarla, bal damlayan tesbitlerle dönecektir. eminim.
    13 ...
  43. 173.
  44. olağanüstü mizah yeteneğiyle bizi her hafta mizah dergilerine para vermekten kurtaran yazar.
    5 ...
  45. 174.
  46. düşen okunma oranlarının nedenini "dış mihraklar"da arayan sözlük yazarı. söz, ne zaman bir ahmet yıldız ölmedi girdisi okursam bu yazarın da lâtif girdilerinden bi' tanesini okuyacağım.

    (bkz: ahmet yildiz olmedi/#4028923)
    5 ...
  47. 174.
  48. eşcinsel olmayı bir tercih meselesi sanacak kadar bağnaz ve faşistmiş. bu insanın "kader" tanımını merak ediyorum açıkçası. kader nedir v for vendi? söyler misin? bizi mest eder misin?
    nedir lan harbiden? o ki her konuda bir bildiğiniz var. söyleyin de bilelim. nemalanalım biz de. ne de olsa mürekkep yalamadık biz. okuduğumuz okullarda hep dersi kırmanın derdindeydik.

    nasıl olsa hiçbir zaman bir travestiyle sikişmedik biz. travestiyi geç. bir kızla bile adam akıllı sevişemedik lan biz. ne anlarız ki eşcinsellikten. cinsellikten.
    o yüzden de engin bilgi ve deneyimlerinize ihtiyacım var.

    biliyorum ki şu sanal cennetlerde kimse kimseden bir şey beklememeli. fakat açıkçası bu insanın ahmet yıldız ölmedi başlığına yazdığı giriyi okurken biraz daha mantıklı bir şeyler bekliyordum. mantık derken. benim düşündüklerimi ve benim gerçeklerimi teyit etmesi değil. ne bileyim biraz daha tutarlılık en azından.
    ama yok. diğer o sığ ve bağnaz yazarlar gibi aynı cümleler. tespitler. midem bulandı. lan biraz orjinal olsaydın be güzel abim.

    işin ne mantığına değinmişsin. ne de başka bir şey. adama fake demiş kenara çıkmışsın. oldu canım. üstü kalsın. ne fakelikmiş bu arada. onu da söylemeden geçemeyeceğim.
    bir insan iyi bir yazarsa iyi bir yazardır. fakeliği o kadar önemli değil benim nazarımda. önemli olan kendine ve dünyaya faydalı bir insan olabilmesi.

    neticede olmamış deyip, kendisine on üzerinden buçuk veriyorum. diğer ağzı süt kokan bebelerle hiçbir farkı kalmadı gözümde. biraz aydın olmasını isterdim. hoşgörülü. müsamahalı. kendisine zamanında verdiğim şukelalar da haram olsun. harbi harbi haram olsun.


    demokrat görünümlü bağnaz ve faşist.
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük