önce tanım işini baştan savalım da gammaz yemeyelim: sözlüğün kaptan köşküne kurulmuş yazardır. helal olsun! bu zamana kadar başlığına yazmadığım için bana da yuh olsun!
x- ayy bu vaudeville for vendetta'ya bayılıyorum yaa. çok güzel yazıyor hihihi
y- (belli ki kıskanç bir arkadaş) o kadar da değil be! adam haftada bir tane entry giriyo. e tabii o kadar düşündükten uğraştıktan sonra normaldir. ben günde otuzun altına düşmedim daha.
olmuş mudur? olmuştur böyle bir konuşma elbet. be gavat kardeşim, madem öyle sen de sık götünü biraz özenli yaz, seni de sevsinler beğensinler. nicelik değil nitelik önemlidir demedi mi sana kimse? bu savından hareketle murathan mungan da çıksın homeros'a hava yapsın ' hacı ben senede bir kitap öldürüyorum rahat. sen iki destan yazmışsın, mürekkep finito' deyu. kıskanılıyor bu genç kardeşim, allah için ben de kıskanıyorum. dur dur, yanlış anlaşılır belki; haset değil gıpta denebilir benimkine ancak ve ancak.
insanoğlu alkış ister ve dahil olduğu grupta -ister işyeri, okul olsun ister böyle interaktif gruplar- diğer kişilerin teveccühüne sahip olmayı arzular. çoğunluk da kabullenemez kendisinden daha iyisinin olduğunu. vaudeville'i yaya bırakacağını düşünen bir çok kullanıcı vardır bu sözlükte eminim. belki haklıdır da bu kişiler, dehşet bir potansiyele sahiptirler de gösteremiyorlardır. bu biraz yeteneğini sahaya yansıtamayan tembel bir oyun kurucuyla her maç canını dişine takan, terinin son damlasına kadar savaşan hardworking midfielder karşılaştırması gibi bir şey. sorun bakalım kalburüstü teknik direktörlere; takımlarında ruhsuz alex'i mi görmek isterler yoksa mehmet aurelio'yu mu? belki atfettiğim isim pek uygun değil mevzu bahis yazara, adam lampard gibi be! hem yetenekli hem de sahip olduğunun yüzde 100'ünü koyuyor ortaya.
vaudeville for vendetta'nın başarısını cem yılmaz'a atfedilen ' ee gözlem yapıyo adam'la da açıklamak safdillilik olur. sevgili yazarımızın sahip olduğu birikim ve kişilik yapısı da es geçilmemelidir. ayrıkotu gibi adamlar, asi, sivri dilli kişiler her daim bir adım önde olurlar. onlarda birşeyleri değiştirecek cesaret ve çığır açabilecek karizma mevcuttur. isteyen istediği kadar inkar etsin; vaudeville for vendetta avangart bir yazardır, bunu sonuna kadar hak etmektedir ve halihazırda memlekette bulunan birçok tanınmış muharririn belinden su alabilecek kıvrak bir kalemi vardır.
şu gerçeği yadsıyamayız; birileri sizin yaptığınızı daha önceden yapmıştır, düşündüklerinizi çok önceleri sizden daha güzel bir şekilde söylemiştir. zaman olarak biraz geç kaldığımız için kimse özgün bulunmamakta, yazım tarzları öyle ya da böyle birileriyle ilişkilendirilmektedir. ' rapper ninja bilmem ne ekolünden, hosaf filancadan çok etkilenmiş, onun gibi yazıyor' kabilinden lakırdılar duyulur mutlaka. 80 kuşağı gençleri de cem yılmaz ve umut sarıkaya klonu olmakla etiketlenir sık sık. benim şahsi kanaatim vaudeville for vendetta'nın adı geçen mizahçılardan hiç birine benzemediği yönündedir. ayrıntılardan yola çıkıyor diye metin fidan, absürd diye yiğit özgür, orta sınıfı anlatıyor diye umut sarıkaya diyemezsiniz. arada sırada saçtığı anarşist kıvılcımlarla bahadır boysal'ı da hatırlatıyor ona bakarsanız. sevgili arkadaşımız gerçek manada bir füzyondur, bir o kadar da özgündür. şimdi blues, folk ve jazz'ın harmanlanmasıyla ortaya çıkan rock'n roll müziği için 'taklittir' diyebilir miyiz? diyemeyiz... o zaman vaudeville'i de ayrı bir yere koymamız gerekir.
madem söz rock müziğe geldi şöyle bir tespit yapalım; kimi rocker punk sever. şarkılar birkaç dakikadır, cızırtıdan ibarettir. kimisi kısa gitar soloları olan orta uzunlukta şarkıları sever hard rock tarzı. bazıları da uzun heavy metal balladlarına bayılır on dakikalık. şahsen ben de to live is to die yerine wasting my hate dinlemeyi tercih ederim. bunu yazarlarımıza uygulayacak olursak bir kısım okuyucu deep'i sever, bir kısım uzun uzun yazanları. herkesin tarzı, beğenisi ayrı nihayetinde. işte vaudeville for vendetta 'abi ben ince uzun olup bağırsak karıştıracağına kısa kalın olup çatlatsın isterim' diyenlerin bile ilgisine mazhar olabilmiş, heavy metal balad gibi yazıp aynı zamanda punk şarkıdaki tadı verebilmeyi başaran usta bir simyacı, hünerli bir aşçıdır. elleri dert görmesin...
'adamı salya içinde bıraktınız ulan!' diyebilecek kıskanç bünyeler* her ne kadar sözlükten ayrılmış olsa bile ben yine de uyarımı yapayım; yalaka diyene pis dalarım! yazıma son verirken şunu da belirtmek isterim ki vaudeville for vendetta, uludağ sözlük'ün ekşi sözlük ünlüsü otisabi'ye cevabıdır. o ne lan öyle; gençliğin ataya cevabı gibi... son kertede sıçtın oğlum lynyrd, uzatmadan uza. öhöm, bal damlayan kaleminin mürekkebi hiç tükenmesin. hem muradına erip hem de kerevetine çıkasın genç arkadaşım. ''güzellikler dilerim en halisane, en deruni ve dahi cümle bikbik..''
son zamanlarındaki entrylerinde gammazlara ya da kendi deyimiyle cambazlara bol bol giydiren, yemeyip yediren, içmeyip içtiren yazar üstü. bir sit-com senaryosu yazsa, birileri oynasa da izlesek.
nick name olarak kullandığı vaudeville for vendetta ( bunu da kopyala yapıştır yaptım ) zenci çükü gibi upuzun olduğu için bir entrysini işte budur üstad olarak eklediğim yazar. okumak istediğimde işte budur üstad'a tıklıyorum. ordan bu şahsın entrysini seçiyorum. sonra entrynin altında nickin yanında bulunan ? tuşuna basıyorum ve başlıyorum okumaya. keşke daha insancıl bir nick seçseydi de beni böyle uğraştırmasaydı. tren vagonu gibi nick.
penguen'in alpay erdem'ine benzeyen ulu yazarı. ya da alpay erdem ona benziyor, bilemiyorum hangisi daha büyük yaş olarak.
cümleler falan baya benziyor ama, olayları anlatış tarzları ...
ha çıkar "benzettiğin adama bak" falan derse de hemen silerim entryi. söyleyim şimdiden.
durduk yerde olur olmadık kişilere benzetilmek hoş olmayabiliyor bazen. olur yani öyle şeyler.
edit: benzemiyorlarmış. ben ondan daha iyiyim dedi. kaç yıldır aynı sözlüklerin yazarıyız, bi hukukumuz var. onu mu kırcam. zaten alpay erdem daha kısa yazıyor, saçmalamışım ben.
("müsait"i heidi, "bi yerde inebilir miyim"i pavarotti tonlamasıyla seslendiriyorum,) benzetmesiyle yine beni yarmış sözlük yazarıdır. hep buralarda ol e mi? *
(#4250371) entrysi sözlüğe giriş yaptığımda karşıma çıktı. "uff çok uzunmuş hiç okuyamam şimdi" dedim. sonra yaktım bi sigara ve anında dediğim lafı yiyerek bir geri vites yaptım ve başladım okumaya. her satırda daha da çok eğlendim. sonra kimmiş neciymiş diye bi bakayım derken 1001 gece masalları gibi bir karmayla karşılaştım. bi baktım ki yazıları mükemmel. * işteyken falan karşıma çıkmasın istiyorum yazıları yoksa kaptırıp işleri aksatıyorum. *
gösterime yeni girmiş filmler hakkında da görüşüm bu yönde. gerek eleştirmenler gerek izleyenler fazla överler ise filmi, içimden izlemek gelmez bir süre. biliyorum yanlış ama afişlere de gereğinden fazla ehemmiyet veririm. ne kadar az görselle ne kadar çok şey anlatırsa bana daha çekicidir gözümde. merak uyandırır, afişine hayran olduğum bir filmi izlemeyi asla ertelemem yani.
bu adam da öyle. tek farkı ertelemiştim yazılarını okumayı. şukela da dönen yazılarına rastladıkça basmıştım f5 e.
sonra başladım elbette. hemen hepsini okudum diyemem, bir acelem yok buna dair ancak hakkıyla yaşamak başlığı altında yazdığı entry favorim olup beğenmişimdir her okuduğumu.
başta da anlattığım gibi bir filmi izleyenlerin, eleştirmenlerin benim üzerimde yarattıkları tesiri okuyan üzerinde bırakmak istemem. bundan sebep methiye düzmek niyetinde değilim ancak fikirlerimi belirtmek isterim;
kalemi sağlamdır, daha güzeli kendisi de bunun farkındadır.
yazdıkları hikaye tadındadır, okurken adı geçen kahramanlar arasında dolanır, onlara eşlik edersiniz fark etmeden.
uzun yazıyor diyenler vardır ki o uzun yazılarını bir solukta okuyanlar daha fazladır. okumaya üşenenler için ilk entrylerini tavsiye ederim kısa ve oldukça keyiflidir onlarda. ertelemeyin okumayı derim.
insan sarrafı değilim. satır aralarında bir şeyler yakalayıp insanları ona göre değerlendirmem. bir insanı tanıdığım ilk anda notunu vermem. kimseye fazla güvenmem, gereğinden fazla değer vermem. bu sebepten kimsenin karakterini eşelemem, merakta etmem. ancak kendisi farklıdır; karakteri sağlamdır gözümde. bundan sebep bozmaz çizgisini.