her renkten grubun kendi tekeline almak istedigi; dusunce ve eylemlerine mesnet olarak ilam ettigi fakat genellikle bunu yaparken kavramin kendisini kirlettigi sevgidir. bagimsizlik askidir vatan sevgisi.
ek : bu entry eksilenmistir. fark etmez, icerigi 100% dogrudur.
Sayımız az, biz ne yapabiliriz ki, güçlüye boyun eğmek gerekli deyip, güvensizliklerini sürekli dile getirenlere Hindistan Büyükelçiliği'nden alınan belge sonucunda ortaya çıkan bir gerçek öykü aşağıdaki.
"Yıl 1912, ingılızler Hindistan'ı isgal eder, Hindistan kralı Osmanlı'dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan'a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur, kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan'a çıkarlar ve ingilizlerle savaşmaya başlarlar. Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip ingiliz askerleri karşısında yenik düşerler ve 40 kadarı esir alınır diğerleri de savaşta şehit olurlar. Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askerini, ingilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir ingiliz gemisi Avustralya'ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri gemiden bir yolunu bulup kaçarlar.
Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa baslar. Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığa başlar. 1918'de Avustralya Çanakkale'ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar ve hemen buluşurlar, durum değerlendirmesi yaparlar. Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya'da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlı'ya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş, bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım derler. Alırlar kağıdı kalemi ve yazarlar: Sayın Avustralya Başkanı Eksalans Hazretleri, Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz, duyduk ki devletimiz Osmanlı'ya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale'ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız. Bu bir Osmanlı savaş fermanıdır. Ekselansların bilgilerine duyurulur.
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah iki Osmanlı askeri, Sydney'in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler ve üçüncü tren de askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basarlar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar. Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir ve mektubun atıldığı bölgeye 250 kadar asker gönderirler ve iki Osmanlı askeri araştırılmaya başlanır. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışma olur ve iki Osmanlı askeri bu Karlıdağlar'da şehit edilir. iki askerin şu an mezarı Sydney' e 250 km uzakta Karlıdağlar'da ve mezarlarında fotoğraf çekmek yasak. Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize (Hindistan asıllı) diyorlar. Oysa Hindistan'da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge var..."
yaşadığımız bir toprak var. ailen buraya yakın geçmişde göç etmiş ya da hali hazırda ezelden beri burda yaşamaktalar. tc kimliğine sahipsin, kimi mavi kimi pembe ama illaki var. yediğin ekmek burdan, içtiğin su burdan. öğrenimin, eğitimin, işin, arkadaşların, aşkın... sahip olduğun ya da sahip olabileceğini düşündüğün herşey buradan.
heryerde olduğu gibi haksızlıklar eşitsizlikler var. bunu yaratan yine sensin. devlet hatalar yapıyor doğru. ama o devleti oluşturan da sensin. sen, ailen, akrabaların, arkadaşın illa ki tanıdığın biri. belediye işçisi de olsa, memur, üstdüzey bürokrat vs de olsa bir tanıdığın var bu çarkın içinde. bazı şeylerin yanlış olduğunu biliyorsun. sorumluları gölgede ya da ortada.
eğer vatan sevgin varsa, bugünkü halin sorumlusunun dış mihraklar olsa da onları bu ülkeye sokanların, senin türk olamamış vatandaşların olduğunu bilirsin. ama onlara engel olmak için elinden geleni yaparsın.
sorumlularını bulamayacağın karanlık suların varlığını bilirsin eğer vatan sevgin varsa, elindeki titrek bir mum ışığı bile olsa ilerlersin.
vatan sevgin varsa eğer, saçma sapan bir durum gördüğünde türk müsün? diye sormazsın. vatan sevgin varsa eğer, burdan kaçmak için eline geçen ilk fırsatı kullanmazsın. vatan sevgin varsa eğer vatanını din bezirganlarına bırakmazsın.
vatan sevgin varsa eğer; yaptığın her hareketi iki kere düşünür, vatanının menfaatini de önceliklerin arasına koyarsın.
tüm kutsal değerler dahil, sahip olduklarımızı borçlu olduğumuz vatana karşı duyduğumuz en kutsal sevgi.
namık kemal de "vatan yahut silistre" adlı eserini sahnelemeden birkaç gün önce ibret gazetesi'nde yayımladığı ve "insan vatanını sever çünkü" sözleriyle hatırlanan "vatan" adlı makalesinde vatan sevgisini coşkulu bir ifadeyle, şu sözlerle anlatır : "süt çocukları beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerinin sağlandığı yeri, ihtiyarlar dünyadan ellerini eteklerini çektikleri yalnızlık köşelerini, evlat anasını, baba ailesini ne türlü duygularla severse insan da vatanını öyle duygularla sever. bu duygu, yani vatana gönülden bağlanma ve onu sevme; sebepsiz yere, sırf insanın tabiatından gelme bir istek değildir. insan vatanını sever. çünkü, allah'ın insanlara bahşettiği şeylerin en azizi olan hayat, vatan havasını teneffüsle başlar. insan vatanını sever. çünkü; tabiatın, yani allah'ın bağışladığı şeylerin en parlağı olan göz, dünyaya ilk baktığı zaman vatan toprağını görür. insan vatanını sever. çünkü, vücudunun maddesi, vatanın bir parçasıdır. insan vatanını hüzünlü bir hatırasını görür. insan vatanını sever. çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, meffaati vatan sayesinde ayakta kalabilir. insan vatanını sever. çünkü, varlık sebebi olan atalarının sakin mezarlığı ve çocuklarının meydana geleceği yer, vatandır. insan vatanını sever. çünkü vatan çocukları arasında dil birliği, menfaat birliği ve birbirine fazla alışıklık olduğundan, gönül yakınlığı ve düşünce kardeşliği doğmuştur. o sayede bir adama göre vatan, dünya ile mukayese edildiğinde, oturduğu şehre göre kendi evi gibi görünür. insan vatanını sever. çünkü vatan mevcut olan hakimiyetin bir kısmını gerçek anlamda kullanma hakkına sahiptir. insan vatanına sever. çünkü vatan, öyle bir galibin kılıcı veya bir katibin kalemiyle belirsiz hatlardan, sınırlardan ibaret değil; millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, hakları kullanma, hakimiyet, atalara hürmet, aileye sevgi, çocukluk hatıraları gibi bir çok yüce duyguların toplanmasından oluşmuş, mukaddes bir düşüncedir..."