olaya ciddi bir piskolojiyle bakılırsa,
vasat dizi yoktur. vasat olan konudur. mantık şudur;
sevilen bı kızsa 2 erkek olmalı yada tam tersi. yani rekabet olmalıdır.
2 kızın bi erkeğin peşinde koşması entrika yı yaratır.
kendi esprisine gülmeyecek olan yardımcı oyuncu olmalıdır. bu da komedi.
al tuttu bak..
kesinlikle bilmeyen tarafın seyirci olması gerekir.
daha baştan almak gerekirse, dizi film vb. sanat olaylarında, bir olay gelişir. bu olaydan haberi olanlar ve olmayanlar şeklinde iki kısım vardır. bizim türk dizilerimizde seyirci herşeyden haberdardır, başka bi karakterin öğrenme zamanını bekler (bkz: aşk-ı memnu'daki adnan bey), genellikle sağlam olan yabancı dizilerde ise olay tam tersidir. birileri mevzuyu biliyodur ama seyirci bilmiyodur, çeşitli teorilerle beynini çalıştırır ve diziye tutku duymaya başlar seyirci. (bkz: lost)
anında yasak aşk başlangıcıdır. severiz biz öyle şeyleri, tam yakalanacakken dizinin oracıkta bitirilmesini, hatta bazen yasak ilişkinin tarafında olmayı.
bir vasat diziyle başka bir vasat diziyi birleştirip tek bir dizi yapmak "da" bi o kadar işe yarar!!!
~"yer gök aşk"= bok
"lale devri"= bok
"yer gök aşk"+"lale devri"= bombok ~
şener şen'i oynatmaktır. her filmi ve dizisiyle kaliteli oyuncu olduğunu göstermiştir ve her oynadığı filmin senaryosu da izleyeni uyutmaz ve sıkmaz. bu nedenle vasat bir dizinin tutması için bu derecede güvenilen oyuncular oynatmak gerekir. ama senaryoyu görünce oynarlar mı? bilinmez.
dizinin esas oğlanı yenge, baldız, görümce, elti, bacanak, kayınbirader demeden birisi ya da hepsiyle ikili ilişkilerini kuvvetlendirir. bu ilişkiler yumağını kapı dinleyerek çözmeye çalışan evin üçüncül şahısları da ara ara birbirlerine atlarlarsa dizinin reytingleri duvarlara tırmanır, sonra patlamalar yaşar arkadaşlar.
sonra da bu derece absürt mevzuları pürdikkat seyreden halkımız "e istiyorlar ki reytingi yüksek" diyerek ahlaksızlıkla suçlanır. halbu ki öyle değildir bi kere. bu ahlaksız ilişkileri hayatımıza sokan dizileri seyreden ve bu dizilere reyting kazandıranların hiç bir suçu yoktur. bu diziler insan tabiatının sınırlarını zorladığı için yüksek reyting alırlar. ilgi çekmek için senaryosuna iliştirilen iç gıcıklayıcı mevzulara izin veren ise o diziyi ahlak sınırlarını aşarak insan hayatına sokmayı hedefleyen yapımcılardır. ikinci suçlu ise yayın ilkelerini reyting uğruna unutan medya patronlarıdır. büyük patronlar sosyal sorumluluk için giriştikleri ufak tefek işlerin yanında bir toplumun ahlak sınırlarına etki eden yapımları görmezden gelmemelidir.
not: fikirlerim kesinlikle bağnaz bir tutum içerisinde yazılmamıştır. toplumumuzda hiç bir sosyal etkinliği olmayıp tüm yaşamını tv etkisiyle şekillendirenlerin büyük çoğunluk olduğunun farkındayım. tv'den gördüğü herşeye inanan ve heveslendiği herşeye de özenenlerin karşısındaki bu manipüle edici saçma dizilere karşıyım sadece.
diziyi tanınmamış oyuncularla çekip ingilizce bir isim verdikten sonra diziyi ingilizce dublajlamak gerekir. sonrada diziye bir alt yazı eklenir. (bkz: türk televizyonları için yapılan hiç bir diziyi izlemiyor olmak)