hayatta başka bir yerde yaşanması mümkün olmayan anılar yaşamaktır varoşlarda çocuk olmak. sokaktan geçerken yukarıdaki teyzeler bakkala göndermek için "küçüüüük!" diye seslenir sana. bazen umarsızca geçer gidersin; bazen gönlün elvermez. bakkala gidip leblebi tozu alırsın ve bu yüzden sizin bakkalı çok seversin; çünkü amcanların oturduğu o kocaman yerde yoktur onlardan. yaptığın maçlarda yeni terimler üretirsin; öyle ki çektiğin şutlar direk üstü diye gol olmaz; direk üstü vardır çünkü kalen yoktur. tenekeleri aşınca plastik top alırsın. başka mahalleden çocuklar futbol topuyla gelir ve dalga geçer sizinle. bu yüzden para toplayıp ortak bir top alırsınız. en iyi oynayanın evinde kalır o top. bu ve buraya sığmayacak bir sürü şeydir varoşlarda çocuk olmak. buraya sığsa da yazmaya yetecek kadar gözyaşının olmadığı bir şeydir varoşlarda çocuk olmak. ama her şeye rağmen; başka bir yerde yaşayamayacağın anılardır varoşlarda çocuk...
plastik toplarla günde üç dört kez futbol maçı yapmak.
gazoz kapaklarıyla oyun oynamak. (schweppes kapakları çok değerliydi. bulunmazdı pek zaten.)
kibrit kutularının ön ve arka yüzlerini keserek kağıt oyunu oynamak.
çamurdan arabalar yapmak.
bilyeli yaparak kendini yokuştan aşağı salmak.
inşaatların ikinci üçüncü katlarından kuma atlamak.
15-20 kişi saklambaç oynayıp iki üç ebeyle oyunu bitirmek.
hiçbir zaman arkadaş sıkıntısı çekmemek.
duyulduğunda hemen insanın aklına zorluk,yokluk,çaresizlik gibi insanı üzen şeyler gelir.ama madalyonun öteki yüzü de vardır,ama bu defa iyidir o yüz.nasılmı anlatayım,düşünün sizin gibi varoşlarda yaşayan insan çoktur,bunla beraber daha fazla çocuk var demektir,yani daha fazla arkadaş ,daha fazla oyun ve daha fazla aktiviteler geçer o varoş mahallelerinde,çok daha sıkı arkadaşlıklar,dostluklar,kankalar olur,o çocuk yaşımızda.ben pek sanmıyorum zengin çocuklarında o kadar içten arkadaşlıklar,kavgalar ,oyunlar ve paylaşımlar olabileceğini.varoş yerlerinde çocuk olmanın en büyük artısı da budur bence ve çok önemlide bir husustur
çocukluğunu çocuk gibi yaşamış olmak demektir, dizlerinde yara izleri, sağlam arkadaşlıklar demektir, hayatın kurallarını başından öğrenmek demektir, allah tan başka korkulacak hiç bir şey olmadığını anlamak demektir, ne kadar ezilirsen ezil, bükülmemeyi bilmek demektir.
bunun yanında;
ne kadar eğitim alırsan al, ne kadar başarılı olursan ol, ne kadar ahlaklı olursan ol, üç beş züppe tarafından sürekli kavgaya yöneleceğinin düşünülmesi demektir, her zaman potansiyel çakal, potansiyel tehdit ve potansiyel suçlu muamelesi görmek demektir, geçmişinden utanmadan anlattığında daima tahrik edilmektir, ahlaklı, erdemli, efendi olup da, itin köpeğin yüzünden beladan kurtulamamak demektir.
gerektiğinde hak edene, hak ettiği dersi vermek demektir...
herşeyin göstermelik olduğunu, duyguların zerre samimiyet barındırmadığını öğrenip erken büyümek ve insanlardan soğumaktır.
En güzel dostluklar, en samimi komşuluklar vs hepsi hikayedir. Başınızı oksayıp size bir parça salçalı ekmek veren komşu arkanızdan konuşur.
Babanızla tartışan bir başkasının sizin çocuk olduğunuzu, dünyadan bir haber olduğunuzu düşünmeden size düşmanlık beslemesidir. evine yakın oynarsanız taşla kovalar, küfreder.
bir yaşıtınızla şakalaşmanızın ya da tartışmanızın eve taşınmasıdır. bu iki aile arasında kavgaya dönüşür, bazen karakola taşınır. Sonra bir süre siz onların, onlar da sizin kapınızdan geçemezler. Olayın sorumlusu olarak yaşadığınız psikoloji de cabası.
Sizin hakkınızda sizin haberiniz olmayan dedikoduların çıkmasıdır. okuldan kovulmuşsun, falanca seni dövmüş, baban çok hastaymış, amcan evlenmiş vs gibi.
Sokak başlarında oturan ajan teyzelerin sizin yanına çağırıp, tatlı cümleler kurarak ağzınızdan laf almaya çalışmasıdır. "Eve gelen misafir kimdi? Nerden geldi? Kaç gün kalacak" gibi...
Tek iyi tarafı sokaklarda doyasıya, düşe kalka oyun oynamaktır. Gerisi mide bulandırır.
varoşlarda çocuk olmak, daha küçükken hayatın ne kadar adaletsiz olduğunu görmektir. paranın insanları nasıl zincirsiz köle haline getirdiğine ilk elden tanık olmaktır. tüm yokluğa rağmen komşuluğu, samimiyeti iliklerine kadar hissetmektir, yıkık dökük mahallende.
kısacası varoşlarda çocuk olmak, zengin bebeleri taso için cipsleri çöpe atarken, varoşlarda yaşayan çocuğun gazoz kapaklarından taso yapıp, herkesi ütmesidir.