varolusculuk, varolusun ozden once gelmesini savunan bir felsefe okuludur. iyide bu kavram ne demektir? bu tanimdan ne anliyoruz ? oz nedir ? varolus nedir ? oz: bir varligin ne oldugunu gosterir ;bu sozluktur,ben bir insanim.. oz dedigimiz sey bizim icin, insani olusturan ana niteliktir. baska bir ifade ile eksikliginde insan olarak tanimlanamayacagiz seydir.
varolusculara kadar, klasik felsefe ozun once geldigini savunmustu.
ozculer ozun olusmasi icin varligin gerekmedigini soylerler.varolusculugun klasik anlamda ilk oncusu danimarkali soren kierkegaard tir. varolmak nedir?
bunu soyle aciklayalim ..
varolmadan once,ne sigara tiryakisiydim,ne boylesi yakisikli idim ve giderek varolan da degilim;ancak varolduktan sonra boyle yakisikli ve du mauriuer tiryakisi oldum ..yani varolus varolanda kavranir,kendisinde degil.
varolus bir durum degil ,fiildir. sadece olabilirlerin oldugu alana gecmektir .varolus ozgurlugu gerektirir.oyleyse varolus bizim ayricaligimizdir(yani insanin)taslar, kuslar icin degildir.
ama bir sorun var simdi .bunun farkinda degilsek yani secmemissek . butun baba varoluscular,burada hemfikirdir varolusunuzun bilincini kendiniz secerek olusturursunuz . yani ozgur olup. kendinizi kendiniz sectiginizde varolusunuzu olusturursunuz . kafalar karismasin,oyle cekirdek ailenin guzel bir gece yarisi sevismesinden meydana gelen siz .kendinizi yaratir,varolusuna benimdir ozelligi katar, ozgurce kendini olusturursaniz varolus gerceklesir. hatta sadece secmekte yetmez derler .tut ki sectin kendini.enerjikim ,atesliyim oldun .hep oyle kalir kendini kisitlarsan cakilip kalirssan varolan varlik icinde katilasir ve varolus olmaktan cikar yani varolmak icin onceki secmelerimizin bir sonucu olan yeni varliktaki olanaklara bakip ,hangisi olmak istiyorsak onu durmadan ayirmamiz gerekir .varolus erisilmez surekli bir yukselistir,kendimizi asmaktir .ozgur bir secme ile gerceklestirilen daha yuksek bir varliga dogru gelisme ile insan varolabilir. ozunu secmeknedir?
biz ne isek ,o bizim ozumuzu olusturur demistik. oyleyse olmak istedigimiz kisiyi secmekle, ozumuzu secmis oluyoruz ve boylece ozumuz, varolusumuzdan sonra geliyor. cunku secmek icin once varolmak gerekiyor .boylece basladigimiz o ansiklopedi bilgisini koltuga oturtup, onune cipsini ve birasini koyduk.
notumuzuda duselim yeri gelmisken ; bu varolus sadece insana ozgudur. cunku bu evrede sadece insan ozgurdur. diger varliklar belli birtakim yasalara baglidir. diyeceksiniz ki niye? deyin cekinmeyin..
bir cicegi ele alalim
tohumu belli iklim ve toprak yapisinda yeserir ve hanimeli tohumu ekerseniz, hanimeli cicegi elde edersiniz .onceden bilinme durumu vardir. hatta boyutunu ve bicimini bile bilirsiniz .hanimelinin olacagi sey ,yani ozu hanimelinin varolusundan once gelir .hatta mevsimler gunler,aylar gectikce filizlenmesinden ,yaprak acmasina, tomurcuguna kadar hersey belirli kurallar altinda isler..insan ise tersine ,belli kosullar icinde secim yapma luksune sahiptir. burda soyle bir elestiri yapabilirsiniz ."guzel kardesim kusaktan kusaga gecen kromozomlar ,icinde bulunacagimiz cevre nolacak"? derseniz...bende derim ki
varoluscular oyle denyo bir algilama cevresinde olmadiklarindan .insanin evren karsisindaki bagimliligini yadsimazlar.varolmak sadece bulunmak demek degildir.bir yerde bulunmaktir .ve dogasi geregi kendisinden bagimsiz diger bilinclerin etkilesimine aciktir.ornegin yakisikli olmam yada cirkin ,babamin fabrikator olmasi ya da firinci olmasi ,disarda yagmur yagmasi ya da asiri sicak bir hava .butun bunlar benim kontrolum disindadir .ama onlara karsi alacagim tavri kendim belirlerim .severim ,kabullenirim ya da degistirmek isterim. dis etkeni secen degilim ama onlara tavrimi secenim .bunu yaparken de baskalarinin iletisiminden faydalanirim .bir varoluscu icin kurallar yoktur .herkes kendi kuralini kendisi yaratir ne olacagi ne ile karsilasacagi hicbir yerde yazili degildir .ne ic karartici degil mi? sanki iki yani ucurum bir yolda ,yildizsiz bir gecede ilerlemek gibi, kusatilmislik icinde raslantisal secimler yapmak.
cok mu agdali bir dil kullaniyorum?
nedir varoluscularin sikintisi? dedik ki varoluscu kendi kuralini kendisi yaratir .fakat diger felsefelerde dusunun .bir kez onlari benimsediginizde ,bu kadar kafa karisikligi yoktur .dinler ve ahlakin etkisi ile zaten belirlenmis olan kaliplar icinde insan olarak yasamak.. varligi bu size verilmis kurallar cercevesinde yasamak durumu vardir, nedenler ? nicinler? kalkar.sectiklerinizi egri midir, dogru mudur diye degerlendiren ,odullendirip cennetine sokan, cezalandirip cehennem yasatan birimler yok .varoluscu derki secmeden geldigimiz dunyada ne olacagini bilmeden kestiremeden ve dogrulatmadan birilerine, secimler yapmak bir sikintidir. fakat atina sokaklarinda durmadan gercegi arayan, sorular soran sokratesi hatirlayin .kendisini olume goturen bu yuce sorgulayis. varoluscularda kendilerine butun bu sikintilar icinde boylesi soylu arayis duygusu olarak varoluslarini koyarlar .
sinirsiz ozgurluk;
yapmakta oldugumuz secimler kurallarini kendimiz belirledigimiz bir deger -asama hiyerarsisine baglidir.secimlerimizde ozguruzdur.mesela zengin bir akrabamiz goctu dunyadan ve bize 100 milyar para birakti.bununla har vurup harman savurup, armani ceketler ,rolex saatler ,cemil ipekci tisortler almak elimizdedir .yada bankaya yatirip faizini yemek .papermoonlarda yemek yiyip, 5 yildiz otellerde rus hatunlarla harcamak,bir isyeri acmak . ne cok secenek var.biz harcariz abicim bu parayi , iste bu harcama dusunup tasinmaya bagli degildir .oyle yaparsak is isten gecmis olur.
yani kendi kendimize secmis oldugumuz varolusumuz ,secimlerimize kumanda eder .kararlarimizi veren ozgur secimimiz ozgurlugumuzu belirler. buda sinirsizdir .varolusumuz surdukce secme ozgurlugumuzde surer .yani ozgurluk bizim varolusumuzun ozudur.
ama bu ozgurluk, sadece istegimizle yaptigimiz davranislarin bir ayricaligi degildir
tutkularim ve heyecanlarim ayni bicimde ozgurdur.korkularimda benim ozgurlugumdur.
iyide ozgurluk nedir?
senin benim anladigim ozgurluk mudur ? varoluscunun kastettigi ozgurluk;mesela sartre ye gore ozgur olarak davranista bulunmak ,sartlara gore karara varmak degil,daha sonra bize egemen olan etmenleri ,hicbir nedene dayanmaksizin ve giderek ne oldugunu bilmeksizin ortaya cikarmaktir. yani sevgili sozluk okuru arkadasim sartre derki, akilla degil icgudu ile secmektir.
sorumluluk;
cok onemli bir ayrintidir bu ozellik .varolusculukta "ben herseyden sorumluyum" der sartre "savasi ben ilan etmisim gibi savastan sorumluyum" yani bizler bize bagli olmayan olaylar karsisinda ,tavir alarak bulunmaliyiz .bunun adi sorumluluktur.dogmayi ben istemedim diyebilirsiniz pekala, anamin karninda niye olmedim? sorusunun cevabidir seciminiz .yani dogmak seciminizdir. insan istedigini yapamaz ama neler oldugundan gene de sorumludur. iste butun mesele budur abicim .aciklanamayan,nedensiz ,anlamsiz bir is .yani su meshur sikinti kavramina geldik
ic sikinti;
ne demistik, birey kendi kurallarini ,daha onceden degerleri uzerinde dusunup tasinmadan ,kendisi secer .cunku ona verilecek deger,secimlerden sonra gelir.peki ya cok onemli konumda olan mesela recep tayyip erdogan saniz .ya da bir fabrikada 3000 isci calistigini dusunun genel mudurseniz .secimlerinizi yaparken kendi disinizda kalan varliklari etkilersiniz. yani bir klavuza ihtiyac duymadan tek basina ve ayni zamanda herkes icin karar vermek zorunda iseniz .dogal olarak bir ic sikintisi ceker (hatirlayalim sorumluluk dedik yukarda)yuklenen bu sorumluluksa insanda bir ic sikintisi yaratir
varolusculuga yaplan elestirilerin temelinde yer alan, bunaltici abi bu felsefe sorunuda burda temellenir iste .(oysa ne karmasik anlatiyor bu allahsizlar kitaplarinda)
Düşünce tarzını anlamak için nietzche yi ,varoluşçuluğun tadını almak için franz kafka yı okumak gerekir.
temsilcileri insanı duygudan arındırmaya çalışmaktadır.
19 yüzyıldaki temsilcilerinden Patrick süskind koku romanındaki,albert camus un yabancı romanındaki* ,tolstoy univan ilyiç in ölümü romanındaki karakterlerde bunu açıkça görebiliriz.
ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da, özellikle Fransa’da ortaya çıkan, varlığın, varoluşun özden, içerikten önce geldiğini, yani insanın önce var olduğunu, daha sonra tutum ve davranışlarıyla, eylemleriyle kendini sürekli olarak yarattığını, biçimlendirdiğini öne süren, insan ne ise o değil, ne olmuşsa odur diyen felsefe ve yazın akımı, öğretisi.
okuyun lan keraneciler üşenmedim kafa patlattım burda emeğe saygı.
evet geyiğimizi de yaptıktan sonra meseleye gelelim.
neden varoluşçuluk özden önce gelir? nediir bu tırı vırı?
Varoluşun özden önce gelmesi (yalnızca insan için) varoluşçuluğun diğer felsefelerden ayrıldığı en keskin noktadır. insan için özün oluşması ve diğer "şey"ler için özün oluşması ya da "varlaşması" şöyle izah edilebilir herhalde; insan birey olarak vardır ve kendi seçimlerinden sorumlu oluşu ve bu seçimlerle kendini "var" edişi o'nu tümüyle sorumlu kılmaktadır ancak insan dışında hiçbir varlık gösteremeyiz ki bu sorumluluk mefhumundan haberdar olabilsin (doğal olarak) bu nedenle varlığı tanımlama çabasına girdiği anda "özüyle" "varoluşunu" tanımlamaya çalışır.
Dil şöyle der "kalem", zihinse ucu sivri kurşun ya da tükenmez kalem olarak nitelediği "nesneyi" beyninde oluşturur burada kalemin varlığı değil "var oluşu" yani özü yaratılır. Kalemin oluşması için kaleme ihtiyaç yoktur imgeler karşılığını rahatlıkla beyne aktarabilir. Ancak söz konusu insan olduğunda insanın varlığını tanımlama çabasına girdiğimizde dilin "insan" telaffuzundan sonra insanın oluşabilmesi ve bunu tahlil edebilmesi için öncelikli koşul "var olması"dır. insan dediğimizde dilden çıkan kelime ile beyindeki karşılığını oluşturma gayreti anlamsız olacaktır eğer düz mantıkla gidersek elbette "kalem" örneğinde olduğu gibi olması beklenecektir fakat "bilinç" ve "zihnin" özelliği ve buna eklenen "var olmanın" sorgusu durumu insanı diğer canlıların ve nesnelerin "var olma" biçimlerinden fazlasıyla ayıracaktır.
insan önce vardır bunun üzerine "özünü" inşa eder bu öz oluştuktan sonra da diğer varlıkların özlerinden yola çıkarak varlıklarını tanımlar. Çünkü insan her şeyden önce "var"dır öz oluşabilmei için var olmak zorundadır, ama nesneler önce insanda "öz" biçiminde vardırlar. Elbette burada şu eleştirileri işitebiliriz "insan yok ise "şey"ler de mi yoktur" bu tür bi yaklaşım konunun çok dışında ve doğru olmayan bir yaklaşımdır buradaki varlık meselesi "insandaki varlık anlayışı ve varlığın oluşması" meselesidir.
Konuya açıklık getirecek olursak insanı iki şekilde ele alalım; "dünyadaki varlığı" ve "özü" ve bu iki durumu da karşılaştıralım bu öz anlayışının ve tümüyle bilişsel kaygıların tanımlarının oluşabilmesi için en temelde ortada var olan bir "insan" biçiminden söz etmemiz gerekmektedir ancak bir nesnenin hiç bir zaman öncelikle "varlığı" sonrasında ise "özü" söz konusu olmayacaktır. Dilin nesneleri yaratmadan önce zihinde canlandırdığı nesnenin özü onun da varlığının neden özünden önce gelmediğini özünün önce geldiğini aynı şekilde bu tanımlamaya göre neden insanın önce "varlığının" geldiğini sonrasında ise "özünün" oluştuğunu bize gösterecektir.