olgusal gerçeklik, varlık ve hiçlik olarak betimlenir. varlık, acıyı ister. mutluluk geçicidir. acı günlerce, yıllarca barınabilirken mutluluk sadece zaman kavramı içersinde kendisine nokta kadar yer bulur. 1 hafta boyunca mutlu oldugunuzu dusunun? mutluluk gelip gecici olurken, acı ise gerçektir. insanın varoluşu bir organdan kopuş noktasıdır. sizden kopan başka bir canlıya nakledilirken, orada yaşam bulur. sperm erk tarafından kaybedildiği için üzgündür, doğurgan vucuduna yeni bir sıvı nakledildiği için şaşkındır. bireyin varoluşu kendisine ait değildir ve nakil süresince içinde oldugu yarış, nakledilen kişinin o anki yatma pozisyonuna, adım atma hızına vb.. şekilde etkisini gösterir. ve rahime ulaşan sperm evrimleşerek su an sizin bilgisayarınızın basında bu entryi okuma noktasına kadar getirir. belirsizleşen gerçeklik ve varoluş acı ile beslenir. varlık ve hiçlik arasında kopru kuran olgu acıdır. aşk acısı çekmeye bayılırız, ölüm bizi derinden yaralar ve bu acı ve varoluş arasındaki paradoks surer gider...
varoluş acı ile besleniyor olabilir. fakat mutluluğun bireyde bıraktığı etki acıdan daha büyüktür. bunun içindir ki birey acı ile karşılaştığı/karşılaşabileceği durumlarda aklından mutlu anlarını geçirir. mutluluk; her ne kadar hayatımız içerisinde(maalesef) acı kadar yer bulamasa da ondan katbekat daha değerlidir. zaten az yaşıyor oluşumuz(mutluluğu) bunun en büyük kanıtı.
Kısmen katıldığım önermedir. insanlık için önem arz eden yazarlar, ressamlar vs. acıdan -yoksulluk, hastalık, duygusal açlık, ölüm- beslenmişlerdir fakat bunun dışında insan doğası gereği içinde umudu barındırır, umut ise mutluluğun bir parçasıdır.
Acı çeken kişinin o kendiyle yalnız kalışı düşünülünce var oluşu devreye giriyor olabilir. Paylaştıkça azalan, sonrasında mutluluğa dönüşüncede birlik olmaktan kaynaklanan bir his ortaya çıkar. Zamana yayınca evet 1 hafta boyunca mutlu olduğumuz yoktur belki ama oda şükürsüzlükten değil mi? Acı çekiyor bizi, tırnağın kırılır yine üzülürsün, günün mahvolur fln.