1. Var olma durumu, var oluş, mevcudiyet; önemli, yararlı, değerli şey.
2. Var olan her şey; yaşam, hayat.
3. Para, mal, mülk, zenginlik; oluş ve yok oluşun karşıtı olarak, kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey.
varlıkta hayır vardır denir. mevcut durumdan örnek verecek olursak, hz muhammed insanların en yücesidir islama göre. onun bütün şahsını toplayıp, dünyadaki tüm kötü olan şeylerle aynı kefeye koysak, hz muahmmed tarafı ağır geleceği aşikardır. bu yüzden varlığın getirdiği hayır, şer inden daha fazladır.
varlık ile dil arasındaki münasebetin ve dilsel gerçekliğin varlık kategorileri içerisindeki yerine açıklık getiren imam gazali, ilcam'ul-avam adlı eserinde varlığın mertebelerine ilişkin, "herşeyin varlığı dört mertebededir" der:
1. hariçteki varlığı
2. zihindeki varlığı
3. dildeki varlığı
4. yazıdaki varlığı
bu tasnif sonrasında ateş'i misal olarak verir. birincisi ateşin ocaktaki varlığı, ikincisi ateşin zihin ve hayaldeki varlığı, üçüncüsü ateşin dildeki varlığı - ateşe delaten eden ateş kelimesi -, dördüncüsü ise ateşin kağıt üzerine harflerle yazılmış varlığı.
bu cümleden olmak üzere ateşin yakıcılığı, bu dört varlık mertebesi içerisinde sadece hariçteki varlığındadır; yoksa ateşin zihindeki, lisandaki ve yazıdaki varlık tarzı yakıcı değildir. eğer böyle olsaydı onlarıında yakması gerekirdi.
var olma durumunda, sürekli bir "olma" biçimi. haydigerci ontolojiye göre.. şaka lan, durduk yerde başımıza iş açmaya ne lüzum var?
ama onu söyleyeyim ki, yokluk tam olarak zıttı olamaz, varlığın. çünki yokluk kendiliğinden bir şey değildir bu bir, ayrıca varlığa gönderme yapmadan yokluğu bilemeyiz. hegel diyalektiğinde meşhur triad var, varlık(sein) - yokluk(nichtsein) - oluş (werden). genelde varlık diye bildiğimizi sandığımız şey, çoğu zaman oluştur. karıştırmayalım lütfen.
1993 yılında yaşar nabi nayır öncülüğünde yayınlanmaya başlayan edebiyat ve sanat dergisinin adıdır.
bir çok ünlü edebiyatçı bu dergi sayesinde tanınmıştır.
yok olması vuku bulmasından çok daha kolay şey. insan iki saçmalayarak tüm varlığını yok edebilir. ama var etmesi için binler gerekir belki de milyonlar.
aciziz. insan olarak o kadar aciziz ki kendi varlığımızı sahiplenmek bile onu yok etmekten daha zor geliyor. zekamız geri, değerimiz düşük; kendimizden emin olsak dahi sürekli zırvalıklar denizinden bahseden, ağız orospusu gibi, kelime cambazlığı yapayım derken kendini kırık binlerce kemiğiyle gözü yaşlı hallere düşüren, aşklarından düşüren, mutluluklarından vazgeçiren anlamsız, gereksiz, yok edilmesi gereken varlıklarız.
kurtarıcımız yok. ne manitu, ne de onun peygamberleri bizi bu bataklıktan kurtarabilir. çevremiz sarılmış çoktan, çoktan kaybetmişiz kendimizi şeytanlara karşı. ağızlar torba değil, yürekler bile hükmedemiyor. akıl denen şey yürekten bile aciz, kendine bile hakim olamıyor, aşkında gaf yapıyor.
hükümsüz, yetim, kayıp çocuklar. gözleri yaşlı. ağlıyorlar. neden? niye? niçin?
açlar mı?
oyuncakları mı kayboldu?
kör mü oldular?
evet.
evet.
evet.
var olmaya açlar. en büyük oyuncaklarını, kendilerini kaybetmişler. körler, bulamıyorlar.
aşklarının yüzüne duvar çekerken dilleri, kalpleri ve akılları felç; izliyor ve ağlıyorlar.
af, ne kelime, tanrı bile affetmezken, yardan beklenen ne?
şişeler en diplerini bulsalar da, hüküm-yok. kuyular derin. tuz yağıyor gökten, çatlamış gözlerden akan yaşlar kuru, deriler çatlamış.
sessizleşiyor insan. kapanıyor bir kenara ve düşünüyor:
ya ben çoktan bitmişim.
ya da yarim gitmiş.
çığlıklar gücünü yitirse de tekrar tekrar yankılanıyor:
sevgili.
(sürprizler sadece romanlarda olur demiş yaşlı noel baba.
biz inanmadık.
çünkü inansaydık,
karanlık dehlizlerde,
yalnız gecelerde,
yanlış boşluklara atardık, öldürmek için.
yok bile edemediğimiz tek varlığımızı, kendimizi)
"gerçeklik" ile kıyaslandığında birkaç beden büyük kalan terim. gerçeklik olsa olsa onun bir altkümesi olabilir, zira gerçeklikte karşılığı bulunmayan şeylerin de varolduğu iddia edilebilir...
fakat varolma tarzları dikkate alınarak.