ilk öpüşme tecrübemdir.
soğuk bir kış akşamıdır, kadıköy vapuru.
acemilik, saflık, salaklık bütünüyle damarlarda dolaşmaktadır.
başı omzumda olan sevgili kafasını yukarı doğru kaldırır, nefes aldıkça çıkan sıcak buhar yüzüme çarpmaktadır. martı sesleri gelmektedir ama martılar görünmemektedir karanlıktan.
tuhaf bir ateş bedenimi ısıtmaktadır.
sevdiceğin dudakları dudaklarıma değdiğinde ürperdim önce. çenemin titrediğini hatırlıyorum, karnımın içerisinde bişeylerin dolandığını hissediyordum. bütün vücudum titriyordu sevdiceğin dudakları dudaklarımı işgal ettiğinde...
-titriyor musun sen?
--üşüdüm biraz, ondan...
işin tuhafı ben bile bilmiyordum neden titrediğimi, üşüdüğüm için mi heyecandan mı ...
şimdi düşününce ne komik bir mahçuplukmuş. kız iki sene büyüktü benden,o nedenle benden çok daha rahatı o soğuk kış akşamı kadıköy vapurunda...belki akşam eve gidince gülmüştür beni düşünüp.
her neyse.
tarihi halvete çağırmaktır. mekanı ve zamanı bir gül yaprağına yerleştirmek ve ondan kana kana huzur içmek. ötede beride uçuşan martıların çığlıklarında kaybolmanın insancası. beyaz köpüklü denize ruhunu bırakmak ve dudaklarına alıp tüm sevdayı baharda eriyen soğuk kar suları gibi şırıl şırıl akmak dünyanın en güzel dudağına...ve dudaklarına tuz tadı gelir, şaşırırsın...
soğuktur.
arka da güvertede bir idare lambası. kirli kirli yanıyor.
uzakta çok uzakta sarı ışıklara bürünmüş camiler, haydarpaşa.
arkalarda yalnız birileri. kalabalık olmayan gece vapurlarında. sadece bazı midyeciler, ekmek arası peynir satanlar, bir iki sarhoş, kaloriferin yanında ayaklarını uzatıp bütün bütün uyuya kalmış çıraklar.
kalbiniz fırlayacaktır yapmazsanız.
öyle durur o. saçları rüzgardan dağılır yüzüne. bir iki martı yakınlaşır, kaçar.