filmin sonuna gelmeden filmin sonunu öğrenmenizi engelleyemedikleri için biraz kızdıran film. ama onaltıncı dakikada bir ooo çekmeniz muhtemeldir. eğitici de olabilir izleyin siz izleyin.
15 dakikalık bir hikayeyi farklı insanların görüş açılarıyla 1,5 saatte anlatmaya çalışan ama yeterince başarılı olamayan bir film. Sigourney Weaver için izlemiştim ama misafir oyunculuktan öteye gidemediğini görmek beni üzdü. Bunun haricinde farklı bir şey denenmiş olması ve sürpriz sonu ile kendini izleten bir film.
türk filmi tadında filmdir. abi biz bunları senelerce yaptık filmlerimizde. araba çarpınca kör olmalar, tekrar araba çarptığında görmeler, bir türlü yıkılmamalar *, ölmemeler. mantık aynı mantık. teknolojik gelişimsizliklerden midir nedir bilinmez ama fantastik bir türk filmi, sadece komedilere konu olabiliyorken sırf hollywood filmi diye bir filmi alıp, merak edip izlemek...yazıktır ya.başkada bişey diyemiyorum.
izleyiciyi sürekli olarak bir sağa bir sola yatıran film. ama bir yerden sonra formülün bunun üzerine kurulu olması insanı sıkıyor açıkçası. yani tamam, sürprizler görmek güzel de tüm hikaye akışının sürprizler üzerine kurulması da... ne bileyim?
yenilmez amerikalılar ve mağlup olan terörist klişesini saymazsak oldukça başarılı bir yapım. bir de ölümsüz ajanlar olayı artık kastı holivıd! farkına var bunun. son ölümsüz ajan jason bourne'dü.
başta amerikan başkanı olmak üzere tüm amerikalılar melektir... filmden çıkarılcak sonuç bu. ayrıca matthew fox un döktürdüğü falanda yoktur topu topu 15 dk anca görünüyodur tüm film boyunca.
aksiyonun tavan yaptığı, görselliğin doruk noktasına ulaştığı, ama yine de boş boş amerikan propagandasının yapıldığı film. aksiyon görsellik falan diyoruz ama artık bunu halledemeyen hollywood filmi var mı?
---spoiler---
nereden başlasam. film, amerikan başkanı suikastini 8 kişinin olay anındaki gözünden anlatıyor. güzel bir meraklandırma taktiği görüyoruz. zira bir kişinin bakış açısıyla görünen bir olayın aslında farklı birinin bakış açısından bakıldığında öyle olmadığını görüyoruz ve " vay amına koyim adamlar kurgu yapmışlar lan" diyoruz. yerseniz.
en basitçe göze çarpan ve "hassssiktir lan" çekmeme sebep olan nokta; kendi decoyu öldürüldükten sonra kaldığı otele intihar saldırısı düzenlenen amerikan başkanının o duruma bile "teröristlere onların yöntemleriyle karşılık veremeyiz. bu tam da onların istediği birşey" tarzı yaklaşıp fas'taki kampın bombalanmasını engellediği yerdi. gözlerimi yaşarttınız bay başkan, bu kadar insancıl bir abd başkanı ancak filmlerde olabilir tezini doğruluyorsunuz. bu kadar saftirikçe bir propaganda yapılmaz. akıllara hemen bush gelir. bir de; her zaman ki gibi, abd teröristlere karşı çarpışıyor. teröristler fas'lı araplar falan.
inanılması güç bir nokta ise, kendi güç nüfuzunu tahdit edecek her türlü anlaşmayı veto eden amerika'nın, filmde dünya barışı liderliğini üstlenmesi ve dünya liderlerini tek çatı altında toplamış olması. inanabiliyor musunuz buna?
filmin asıl sıçtığı, kurgunun çöktüğü nokta ise, bir amerikan başkanı'nı kaçırmak için binlerce insanın hayatını hiçe sayarak orada burada bomba patlatan, hatta intihar bombacısı kullanan terörist efendinin, küçük bir kız çocuğuna çarpmamak için tüm planladığı olayın içine ettiği yerdir. anneli-çocuklu sahneyi ilk gördüğümde yine sevgi kelebeği amerikalılar dedim içimden, ama nerden bilebilirdim ki, aslında o küçük kız çocuğu olayı koparan karakter olacakmış(!!)
---spoiler---
bu arada bizim köyden jack'i, hain rolünün hakkını verirken görmek güzeldi.
--spoiler--
lost adasında hayatlar kurtaran jack'in kötü adam olarak karşımıza çıktığı film. evet, üzgünüm katillerden biri de uşak.
--spoiler--
jack(!) i bırakıp gelelim filme. farklı bakış açılarıyla, ki zaten film türkçeye de bakış açısı diye çevrilmiş, iyi kurgulanmış bir film. klişe sahneleri bolca barındırıyor olsa da, pire için deve yakmayalım, aksiyon sevenler bu filmi de seveceklerdir.
--spoiler--
arabalar atlıyor-zıplıyor, kamyon "özel ajanı" duvara sıkıştırıyor, araba akordeon olduğu halde ajanımız turp gibi, arabadan atlayıp koşmaya başlıyor... bayağı "özel" bir ajan kendisi.
--spoiler--
özetle film başkanı kurtarma temalı klişe hollywood filmlerinin çok değil, biraz ötesinde... bol bir vakitte izlenebilir.
Yaklaşık 20 dakika içinde yaşanan bir suikast girişimini farklı insanların gözünden anlatan bir film. Bu mantıkla çekilmiş benzer filmler izlemiştim dolayısıyla orijinal bir fikir diyemem ama sinemadan anladığım kadarıyla şunu söyleyebilirim ki kurgu aşamasında oldukça problem çıkartabilecek bir film olmasına rağmen kusursuz kurgulanmış. Ayrıca benzerlerine göre çok daha kompleks bir senaryosu var. Özellikle kameranın mükemmel kullanımıyla ile yakalanan detaylara hayran kaldım.
Filmin son yarım saatinde ise başta tempo olmak üzere trafikte geçen sahneler, kazalar ve tabiî ki kahramanımızın ölümden kıl payı ile sıyrılma olayları çok abartılmış. Normal diyorum. sonuçta birinin tüm olayları çözüme kavuşturması gerekiyordu.
Sinemayı önce eğlence sonra sanat olarak görenler için türünün en iyilerinden biri ama önce sanat diyenlere bu mantıkla çekilmiş bir diğer film olan the elephant'ı öneririm.
"bir amerikalı dünyaya bedeldir, ajan; kamyonun arasında kalsa da, orasından burasından vurulsa da, iğnenin deliğinden geçer, başkanı kurtarır, amerikada bu böyledir, amerikanlar harika, mükemmel ötesi, olağanüstü vs yetenekli insanlardır, terör müslümanlardır, araplardır vs" adamların bu imajı kanalize etmek için ne kadar çaba sarfedip, ne büyük actionlarla film çevirdiklerini bir kez daha görmek istiyorsanız, bu filme gidin.
keşke biz de "türk" olmaktan "müslüman" olmaktan, bu kadar gurur duysaydık, "türk" olmaktan "müslüman" olmaktan bu kadar gurur duyan zengin iş adamlarımız, para babalarımız paralarını türk sinemasına yatırsalardı ve dünya türkleri tanısaydı diye düşünüyorum.
az önce geldiğim film.
filmin başı ve hatta ilk yarının öncesine kadar izleyeni sıkan**, parçadan bütüne gittikçe ise insanı saran film.
ama filmin başında kimin iyi; kimin kötü oluğunu anlıyorsunuz bu kötü olmuş.
ayrıca matthew fox ve forest whitaker döktürmüştür. garip olan filmin kaçış kovalama sahnesinde kullandığı arabayla, iki arabayı yararak arasından geçerken araca pek bir şey birşey olmaması. yani ön taraf hiç ole kötü gözükmüyordu.
tahminimce 2 veya daha çok araba parçalamışlar.
genel olarak ilk yarı sıkan; ikinci yarı saran filmdir.
öncelikle en heyecanlı yeri'nin daha iyi olabilirmiş de olmamış dediği bir filmi izleme gafletinde bulunduğum için kendilerinden özür diliyorum tekrar.
tüm eleştirilere rağmen çapraz kurguyla düğün çekseler izlerim dediğim için izledim filmi. ama üstteki entrilerde dendiği gibi ne kadar klişe varsa kullanmışlar. yine de diye başlamak isterdim bir cümleye de akisyon seviyorsanız kaçırmayın derim ama aklınızda bir acaba bile varsa acaba başka bir film mi izlesem diye o filmi izleyin, eminim daha güzeldir.
salamanca'da abd başkanına suikast girişiminin 8 ayrı karakterin bakış açısından 12:00pm'e döne döne anlatılması bi noktadan sonra bayıyor olsa da mevzunun iç içeliği, karmaşıklığı ile kurgusunu beğenmemek haksızlık olur. görev uğruna ekibindekileri çatır çatır öldüren Edgar Ramirez'in; küçük bir çocuğun hayatı için yemişim görevini demesi, ajan barnes'in bombadan, kazadan, kurşundan sapasağlam kurtulması gibi mantıksızlıkları gözardı ettiğimizde, ikinci bir 11 14 beklentisine kapılmadıkça filmden keyif almamak için hiç bir sebeb yok. az ile yetinmeyi biliyorsanız, iki damla tadı için keçiboynuzu kemirmeyi seviyorsanız izlemekten keyif alacağınız bir film. amerikalıların bakın biz teröre karşı nasıl mesafeliyiz, ne iyilik meleği, dost canlısı insanlarız muhabbetlerinden bahsetmeye bile değmez. eğer holivut yapımı bir "başkana suikast" filmi izlemeyi göze almışsanız bunları kabul etmiş sayılırsınız.
güzel olmasına güzel bir film de, muhteşem bir film olma potansiyeline sahipken entrye böyle başlıyor olmam üzücü bence.. ancak diyalogların ve bazı sahnelerin inanılmaz basitliği, bir kaç içinden kolayca sıyrılabilecek mantık hatası ve sonda bas bas 'us rocks' diye bağırıp bunu gözümüzün içine sokması, objektiviteden ziyadesiyle uzak olması gibi sebepler yüzünden sadece heyecanla izlenen ve yer yer başarılı bir şekilde içimize işlettiği terör korkusuyla adamı derinden etkileyen, uzunca bir klip olmuş..
--spoiler--
o değil de telefona bittim lan resmen.. o ne aletmiş lan öyle.. vantilatör çalıştırır, silahı hazırlar, başkanı vurur, telsizi var, ütü yapar, şikayet etmez vs.. o barnes denen adam da sağlam herifmiş valla.. herifin 1) götünde bomba patladı, 2)kafasına kamyon girdi, 3)kucağına araba düştü, 4)omzundan vuruldu, hala kapı gibi başkan da başkan diye dolanıyor.. bir de bir olay var ki anlayan mesaj atsın bu forest whitkaer karakteri 'ahanda valla shooterı çekiyom' diye gaza gelmişken bir adam görmedik mi olm orada?.. hayal miydi o?.. ne oldu o herife?..
--spoiler--
yine gidin lan güzel film.. ha unutmadan:
--spoiler2--
forest whitaker bir embesili oynuyor..
--spoiler2--
her ülkenin kendi korkularını filme çektiğini varsayarsak tipik bir amerikan filmi diyebiliriz. fakat şahane kurgusuyla yine mi başkan yine mi suikast demeden izlettiriyor.