bir kahvaltıcılar sokağı vardır, kahvaltı salonları müşteri kapabilmek için birbiriyle yarışır. ayrıca gölü hüzün, melankoli barındırır kenarına gidip çay içilesidir. milyan sarma isimli yaratıcı kebaba bayıldığımı da eklemeden olmaz. ama en önemli konu soğuktur kardeşim.. insan donuyor yahu!
yamulmuyorsam ermenice "şehir" anlamına gelen kelime ve 65 plaka koduna sahip ilimiz. ayrıca sağlık araştırması sebebiyle geçtiğimiz günlerde yaklaşık bir hafta kaldığım, fevkaladenin fevkinde olaylara şahit olduğum enteresan şehir. iran sınırının 1,5 saat berisi, son çatışmaların manifestosunun merkezdeki paramparça dükkan camlarından okunabildiği yer.
ilk bomba, araştırma yaptığımız hastanenin mesai bitimine yakın bir zamanda gerçekleşti. doktorlarla görüştükten sonra kendileriyle çıkışa yöneldik ki...kapılar kilitli! durum, fazlasıyla bir korku filmini hatırlattığından, üç buçuk attığımı söylememe gerek yok sanırım. benimle yakından ilgilenen genç bir psikiyatr (adam ilmini okumuş hafız, çat diye anlıyor tabi marazı marazlıyı), acil kapısından "x" girmesinden mütevellit kapıların kilitlendiğini ve beni başka bir çıkıştan dışarı çıkaracağını belirtti. bu sözüne "hastane la bu, x olur tabi, ya ne olacağıdı" şeklinde kamilsel yaklaşsam da, işin rengi sonradan belli oldu: hastaneye getirilen x kişisi, aşiret mensubu biriydi ve vurularak öldürülmüştü. hastane önünde yaklaşık 200 kişi toplanmıştı aşiretten. ameliyathaneye girdğimizde ise tedirgin bir doktor gördüm, yanımdaki doktor "ahmet, kolay gelsin, takma kafana" dedi. buna da anlam veremesem de, ahmetin x'i hayata döndürmekle yükümlü doktor olduğunu, eğer başaramazsa hastane önündeki öfkeli kalabalık tarafından öldüresiye dövüleceğini, buranın "adetinin" bu şekilde işlediğini sonradan öğrendim. bilinenden farklı bir hikaye anlatmadığımın da farkındayım. yalnızca kulaktan kulağa dolaşan, 3. sayfa haberlerinden birinin, gözümün önünde gerçekleşmek üzere olduğuna şahit olmak garipsetti biraz, hepsi bu.
not: gidecekler için;
van gölü kıyısında rakı balık yapmak için elegance lokantası birebir.
akdamar adası'na da muhakkak gidilmeli ve efsanesi öğrenilmeli.
sütçü şakir, ünlü van kahvaltısının yapılabileceği yerlerden yalnızca biri. 3 kişi gittiğinizde kafa başı 10 ytl ödüyorsunuz sadece, tüm gün tutuyor bünyeyi, izzet-i ikramı saymıyorum bile...
hayat 16.00'da duruyor burda, metropollerde alışkın olduğunuz şekilde davranmayın zira saat 17.00'den sonra herhangi bir istikamete araç bulmak neredeyse imkansız.
muradiye ilçesindeki şelaleleri mutlaka görün. karşıdan karşıya geçmek için asma köprü var sadece, adrenalin salgılatma amaçlı bilmemkaç metre yükseklikteki köprüde zıplama gibi şakacı (!) işler yapmayın, arkadaş falan dinlemezler, küfrü basarlar valla.
van kedisi almak istiyorsanız, ankara'dan 300 küsür ytl vermek yerine 100. yıl üniversitesi veterinerlik fakültesi'den alabilirsiniz. aşıları tam, maması da yanınıza verilen bir van kedisi fakülte tarafından yalnızca 40 ytl'ye satılıyor. tabi ki şehir dışına çıkarmak yasak. yapmanız gereken, karton bir kutuya delikler açıp kediyi içine koyarak, miyavlamaması için dua etmek. ses çıkardığı an sçtınız. zira van'dan otobüsle çıkarken 5 farklı jandarma kontrol noktasında kimliklerinize bakılıyor, bagajlarınız açılıyor (silah ve uyuşturucu ticaretinin yoğun olduğu bir yer olmasından kelli); dolayısıyla el konabilir.
not 2: yazıya sosyal içerikli mesaj kaygısıyla başlayıp ayşe arman gibi bitirmem de bambaşkaymış.
"obama! van seni seviyor" pankartlari bastırıp, 40 koyun kesip kanı posterlere süren ve davul zurna esliginde obama'nın baskanliginin kutlandigi sehir.
yıllarca yaşadığım, en kötü günlerini de gördüğüm ve şu an kesinlikle istanbul'dan, ankara'dan, izmir'den daha tehlikeli olmayan şehirdir. hele ohal'den sonra şehirde neredeyse normal bir hayat yaşandığı söylenebilir.
bunu iddia edecek akla tüküreyim... her dakika bomba patlamamaktadır, şehir içinde en ufak bir çatışma olmamaktadır. hele çarşıya giremeyecek olmak ancak bir yalandan veya komplocu tedirginlikten kaynaklanabilir.
bir daha açık söylemek gerek belki: orada insanlar yaşıyor, bugün daha önceki yıllardan çok da rahat yaşıyorlar. van şu günlerde daha evvel hiç olmadığı kadar huzurlu ve sakin bir yerdir. memleketin en güzel şehirlerinden biri ve parçasıdır. hakkında yalan yanlış atılıp tutulanlara inanmayın!
inanilmaz misafirperver insanlari olan, dogunun en guzel illerinden biri. fakat turkce bilmeyen kurtler, dakika basi patlayan bombalar adami sehirden sogutuyor. evet dakika basi bomba. carsiya giremezsiniz; "bomba ihbari yapildi" derler. eve geceyim dersiniz, balkondan daglari izlemeyi dusunursunuz, gum diye bir ses gelir, cam pencere dokulur; az once durgun bir sekilde izlemekte oldugunuz dagdan lavlar cikiyorcasina alevler yukseldigini gorur, dumura ugrarsiniz.
iskandinav mitolojisinde geçen tanrı soyudur; bir ara diğer bir tanrı soyu olan aslar ile savaşıp sonrasında barış yaparak dünya düşmanlarıyla olan savaşa kadar kendi hallerinde takılmışlardır.
Van' Asur kraliçesi Semiramis kurmuş ve bu nedenle şehre Şahmirankent adı verilmiştir. Daha sonra Persler döneminde buraya Van adında bir vali gelir ve şehri bayındır hale getirdiğinden şehre onun adı verilir.
en cıvıl cıvıl bölgesi sanat sokaktır. dernekler, kitapçılar, alış veriş merkezleri hep burada dır. askerlere haftasonu iznine çıkarken bu sokağa uğramayacaklarına dair kağıt imzalatılır**.iran mallarının satıldığı adını unuttuğum başka bir çarşıda her türlü elektronik malzemeyi gayet cüzi fiyatlara alabilirsiniz.
şehirdeki ferit melen havaalanı merkeze epey uzaktır. taksiyle şehre varmaya kalkışmayan en az 20 ytlnizi alıyorlar. istanbul'dan giden bünye için çok dandik bir şehir gibi gelebilir ama o coğrafyadaki en gelişmiş yerleşim yeridir.
içinden insanını çıkardığınız zaman şahane bir yere dönüşen yitirilmiş cennetim. feodal ilişkilerin insanları sadece "gurur" için yaşamaya yönelttiği, bu yüzden de mutlaka dışarıda iyi bilinen ama eve gelince karısını döven adamların yetiştiği doğası harika şehirlerden biri.
işim dolayısıyle 1 seneye yakın ikamet ettiğim ve ordayken olmak istemediğim şu an özlediğim şehirdir... bir adet cumhuriyet caddesi vardır; taksim istiklal misali insanlar bir başından diğer başına gidip gelirler, bütün bankalar bu cadde üzerindedir, kışın bu caddede yürüyüp düşmemek için akrobasi hareketlerden yoksun olmamak gerekir... bide sanat sokağı vardır ki nedense neden sanat sokağı denildiğini anlamadığım bir sokak... sokakta hatırladığım şeyler biri iki kırtasiye, bir işmerkezi, bir adet bar, bir kaç büfe ve bir kaç lokanta ki bunların sanatla olayını anlamakta zorluk çekiyorum halen...
halkının buyuk kesmi kürt olmasına ragmen cumhuriyet caddesinden görülen dağında kocaman ne mutlu türküm diyene yazan sehir. millet olarak atatürk'ün bahsettiği türklük kavramını anlamamıza yardım eder belki.
gidince anlatılandan daha kötü bulduğum, kahvaltısı gercekten süper, berbat sinemaları olan, inanılmaz sayıda kuyumcu olan, istanbulda görmediğim jeepleri gördüğüm, iran tabelasını görünce nerdeyim ben ya dedirten, insanların birbirine halo dediği göl şehri.
birçok insanın oraya gitmeden önce ağladığı, gittikten sonra bu sefer bi daha ğladığı yer.van'ı hep terör bölgesi sananların gidince hiç de öyle olmadığını gördükten sonra ayrılırken kopmak istemediği yer.