efendim herkesin başına gelmiştir herhalde, valize ilk önce düzenli bir şekilde koyulur elbiseler, yer daralmaya başladıkça o düzen kendini biraz anarşiye bırakır ve ardından titanic batarken filikalara binmeye çalışan insanlar gibi tepilir elbiseler valize. işte bu üçüncü aşamayı da yaptıktan sonra bile dışarıda elbise kalıyorsa yapılacak 2 şey vardır.
hiç unutmuyorum bir keresinde 3 çorap, 2 içlik, 1 eşofman(astarlı), eşofmanın üstüne de 1 kot pantolon(bu kot pantolonlar valizin tüm dengesini alt üst ediyor), üst taraftan da 2 atlet, 1 sivit, 1 tişört, 1 gömlek, onun üstüne kapüşonlu hırka, onun üstüne 1 deri ceket, onun da üstüne mont giymiştim. ama 2 ayakkabıyı üst üste giymeyi başaramadım. fiziksel olarak imkansızmış.
yarın öbür gün, okuduğunuz şehirden memileketinize giderken beni daha iyi anlayacaksınız bebeyim.
not: montumun cebine de 1 adet çorap koymuştum, kamil koç'ta yere düşmüştü o çorap. ama zahmet edip almamıştım. ikram sırasında muavin tekerlekli sehpasıyla çorapımı ezmişti. üzüldüğüm nokta ise çorapımın altının yırtık olmaması idi, sevindiğim virgül ise çorapımın hiçbir maneviyatlı değeri olmaması idi. ama tam da cuma namazlık çoraptı.
