sevgili conolar, memeleketimin ileriye yönelik yurtdışı ticaret politikaları, yurt içi piyasa düzenlemeri , borsanın durumu gibi konuların zerre kadar sikimde olmadığı yıllarda, bakkal amcanın tezgahın arkasında oturmasına özenir ve bir gün bende büyük bir bakkal olacağım diyerek hayaller kurardım. o tezgahın benim pak ve bakir hayal dünyama damlattığı kara lekeler o yıllarda belirmeye başlamıştı. tezgah üstü fantezilerimin ilk aktrisi olmaya hak kazanmış, "halime" isminde güzel bir köylü kızı vardı. benim gibi şirin ve ağır başlı bir çocuktan "böyle şöyle" hareketler beklemeyen ebeveynler bizim bayırlarda kırlarda koşup oynamamıza ses çıkartmazlar hatta bizi buna teşvik ederlerdi. artık 15 yaşına gelmiş eşşek gibi çocukların kırda bayırda papatya toplayıp lalalalala şarkısını söyleyeceğini düşündüklerine göre akılları epey sikilmiş olmalı diye aklımdan geçirirdim.
bir gün, yine halime ile köyün dışındaki hafif yüksek ama rahatça çıkılabilen tepeye çıkmıştık. denizin gökyüzüyle birleştiği yer ince bir çizgi gibi görünüyordu. halime değişiklik yaparak üzerine güllü basmadan dikilmiş bir etek giymişti. her zaman şalvar giyerdi. ben halimenin küçük ayaklarını saran şamrel terliklere bakıyordum. burnuma ise evdeymişim hissi uyandıran şeffaf ama kesintisiz bir koku geliyordu. gözümü kapatsam evdeydim yani o derece. kıza biraz daha yaklaştığımda kokunun kızdan geldiğini anladım. bu resmen benim odama sıktığım parfümdü. birden şaşırıp sordum:
-halime?
+eee?
-bu koku?
+heee?
-ne bu koku?
+gözel mi? hihi.
-güzel de odaya sıkınca güzel böyle evin içine sıkınca güzel. sen nerene sıkmışsın onu öyle?
+utaneyoom. neler deyon sen öyle gadıyoran sen de. ehehe. hhihi.
-aboooo. bu neden etek giydiğini açıklıyo beee. öfffff. yaaaa. öfffffffff.
+sen seviyon deye düşündüydüm. odana sıkmışın. her yere sıkmışın. annene sordum "o kokuyu çok sever." dediydi.
-şu an gerçekten öleceğimi bilsem şurdan atlarım halime. hayattan soğuttun beni, bakkal açma hayallerimi yıktın.
+aaaa, bakkal mı açcen kiii. eyi hadi hayırlı olsun len. oh bee!
-oh bee mi?
+heee. babam işsiz güçsüz adama vermeyecem seni dediydi de.
-hay babanı... bak, halime, oda parfümü odaya sıkılır vajinaya değil. deminden beri farketmedim sanma, bacaklarını açıp kapattıkça yoğun lavanta kokuları geliyor burnuma. cehaletin bu kadarı fazla ama saf kalpliliğin dolayısıyla şu manzaraya açılmış bir gül ekleyelim hadi.
şimdi sevgil conolar, bu kız köylü, şehirli değil ki vajinasına kremler sürsün, güzel kokularla masaj yapsın, güzel güzel küpeler taksın bızırına. burada anca bu kadar oluyor. eldeki imkanları en iyi kullanmanın örneğini ben halimede gördüm. o bence bir dahi idi. çok iyi bir kızdı. nur içinde yatsın.
eğer vajinası kıl içindeyse ve kızımızın kukusu baya bi terliyse oda parfümü sıkıldığı andan kısa bi süre sonra o kıllar aniden alev alabilir. ve bu durum kızımız için hiç hayırlı olmaz!
köylü aşağılamak için uydurulmuş saçma düşüncelerdir.
köylü sandığınız kadar cahil değil. orasına burasına oda spresi sıkacak kadar salak hiç değil. onu yapacak bir köylü varsa emimn olun 2-3 de şehirli vardır. bir tane görmüş olabilirsin. o gördüğün köylü de olabilir. tamam. milyonlarca insanı niye cahillikle suçlarsın?
ya fazla türk filmi seyrediyorsunuz ya da dikkat çekmeye çalışıyorsunuz.
vajinasına oda parfümü sıkan salak kız desen gayet de güzel olurdu ki bunun üstüne bir şişe kolonya döken erkek versiyonları da var.