vahşi bankacılık düzeni

entry3 galeri0
    ?.
  1. evet aga "yine söylenmemişi, konuşulmamışı anlatıcaz" tavrı yakalamak istemiyorum. zaten herkesin bildiği bir düzen bu.

    özellikle trkiyede, ne kadar kanunsuzluk varsa bankacılardadır. adamlar hukuk mukuk sallamaz. yüksek faiz oranları, aidat ücretleri falan değil sadece her konuda böyleler.

    kredi çekersin, taksitler bitmeden ödemeye çalışırsan türlü türlü zorluk çıkarır. kart gönderir kendiliğinden, kullanmazsın aidat ücreti faturalar, haberin olmadığından icraya düşersin; sicilini siker. talimat verirsin, yazılı almaz onayını o paranı kafasına göre kullanır.

    bir de tehditkardırlar haa. o parayı çatır çatır alacaklarını bilirler, yıllarca sürecek davayı göze alırsan bi ihtimal geri alırsın paranı.

    medya sektörü, silah ticareti, bankacılık ve hatta ilaç ebdistrisi. sikilmedik yerimizi bırakmadılar lan. ama gör bak, işe başlıyım kredi çekecem.
    2 ...
  2. 1.
  3. kanunsuz, hukuksuz değil, tam tersine katı bir kanunlara bağlılık sayesinde sürdürürler vahşiliklerini. eğer bir müşteri bankacılık ve finans piyasalarının mevzuatından haberdarsa, aynı şeyi rahatlıkla yapabilir bankalara. her ne kadar bankalar sıkı bir hukukçu ekibiyle birlikte çalışsalar da, personelin dikkatsizliği ya da bilgisizliğinden kaynaklanan küçük ama çok riskli o kadar hata yapılmaktadır ki, işi bilen biri, bu hataları değerlendirerek taklalar attırabilirler bankalara. örnekleri çoktur. ama her bir örnek, "yazılar çok küçük, okuyamıyoruz" denen sözleşmelere bir madde olarak döner daha sonra. ama mevzuatlar değiştikçe yeni açıklar oluşmaya devam eder.

    ama bu bilinçte müşteri, ne yazık ki yok denecek kadar azdır. müşteri bilinçsizliği bankanın suçu değildir. kanunları bilmek ve uygulamak kişilerin kendi sorumluluğudur. bankalar müşterilerine hitaben mevzuat eğitimi verecek değiller ya... kaldı ki kendi personellerine bile öğretmekte zorlanmaktadırlar. mevzuata hakim personel altın değeri taşımaktadır bankacılık ve finans piyasaları için. mevzuata hakim bir müşteri ise en büyük kabusudur bankaların. inim inim inletir. kısa bir not; tüketici mahkemelerinde bankalara karşı açılan davaların büyük bir çoğunluğu, bankaların aleyhine sonuçlanır.

    müşteri bilinçsizliğinin bahanesi de hazır. "sözleşmelerde yazılar çok küçük, okuyamıyoruz!" küçük, müçük, oku efendim. binlerce liralık sözleşmelerin altına imza atarken büyüteç kullan, mikroskop kullan, teleskop kullan... bir şey yap ama oku. hukuki dilden anlamıyor musun? bir avukat bul, görüş al. tamam kredi kartı sözleşmesine imza atarken de yapma bunu ama büyük bir krediye kefil olurken, oturduğun evi ipotekletirken, geçimini sağladığın iş yerini ipotekletirken yap bari. daha sonra katlanmak zorunda kalabileceğin olası maliyetlerin yanında, avukattan alacağın hukuk görüşünün maliyetinin lafı bile edilmez emin ol. kaldı ki kimse kimseyi kandırmasın. sözleşme okuyamamak değil tek sorun. bilinçsizlik boyutu o kadar büyük ki, boş sözleşmeleri hatta boş kağıtları imzalıyor müşteriler hiç çekinmeden. şimdi kusura bakmayın da, müstehak! en azından, bir sözleşmede boş yer kalmaması, noktalı bütün boşlukların doldurulması gerektiğini bil. sen o noktalar doldurulmadan imzalarsan, bankanın aleyhine bir gelişme ihtimali doğarsa, o boşluklar öyle de güzel dolar ki, tereyağından kıl çektirir bankaya.

    sözleşmeleri bir kenara koyalım. çünkü kanuni olarak banka, müşterilerin aleyhine bir madde koyamaz o sözleşmelere. sözleşme dahilindeki her madde, kanunidir, mevzuat kapsamındadır. peki kanunları kim ne kadar biliyor. 5972 sayılı, "yurtdışı türkler ve akraba topluluklar başkanlığı teşkilat ve görevleri hakkında kanun" dan falan bahsetmiyorum. illa ki çıkan her kanun takip edilemez. mesela yukarıdaki kanuni resmi gazetenin rastgele tarihli bir sayısında gördüm az önce. neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yok. ama en basiti, 5582 sayılı konut finansman kanunu diye bir kanun var. mortgage yasası olarak da bilinir halk arasında. adını pek çok kişi duymuştur. yüksek montanlı, uzun vadeli bir konut finansman kredisi kullanacaksan eğer, aç bu kanunu oku. 5-10 yıl seni bağlayacak bir evrağa imza etmeden önce biraz araştır. "ay yazılar çok küçük, okuyamıyorm!" deyip, boş sözleşmeye imzanı atma. hadi okuyamadın diyelim. kanun vatandaşı düşünmüş. konut finansman sözleşmesine imza atmadan önce, bankanın müşterisine okutup imzalatması gereken, "sözleşme öncesi bilgi formu" diye bir şey var. kanunun detaylarını, anlaşılır bir dille aktarmak amacıyla düzenlenmiş matbu bir form... en azından bunu bir oku. bunu okuduktan sonra en az bir gün geçmesi gerekiyor sözleşme imzalatmaları için. aksi taktirde sözleşme geçersiz sayılıyor. ve inanır mısınız, yazı karakteri de özellikle büyük seçiliyor. ama yok, o da çok uzun! "sayfalarca evrak tutuşturuyorlar elimize, okuyamıyoruz!" e arkadaşım peçeteye yazıp vermelerini mi bekliyorsun. bankalar için milyarlarca liralık plasmanlarını güvenceye alma amacıyla imzalatılıyor o sözleşmeler. herhalde uzun olacak. kısa olur, yazı küçük dersin, yazı büyütülür çok uzun olmuş dersin. şimdi bankacı ne yapsın? inci style bir özet mi geçsin?

    sinirliyim sözlük. işin aslı bilinmeden en çok yüklenilen sektörlerden biridir bankacılık sektörü. kimsenin bankacılık faaliyetlerinin nasıl yapıldığı hakkında en ufak bir fikri yok, ama "vay benden hesap ücreti aldılar!" diye arıza çıkaran çok. bankacılık sektörü, ülkenin, hatta bırakın ülkeyi, dünyanın en çok denetlenen sektörüdür. en katı kanunlarla kontrol altına alınan sektördür. bu yüzden çok uzun ve karmaşıktır banka ve finans piyasalarının mevzuatı. geçmişteki acı tecrübelerden kaynaklanan bir zorunluluktur bu. 2001 krizi de bizim en acı tecrübemizdir sektörle ilgili; malum. şimdi boş bıraksan yine hortumlar takılır kasalara. ama 2001 sonrası o kadar, sıkı ve sağlam bir bankacılık sektörü kurulmuştur ki türkiye'de, dünya da ülkeler batarken, başbakan'a teğetler çizdirebilmiştir. hani bir kemal derviş vardı ya, vatan haini, amerikan ajanı demişti kahvede okey oynayan bir amca sana, o atmıştı bu sağlam temelleri. ama 2001 öncesi dönemde bile bilinçsiz müşteriler sayesinde takıldı o hortumlar. offshore bankacılık hakkında en ufak bir fikri olmayan insanlar, sırf biri çıkıp bağıra bağıra, "dolara ve marka çoook kazandıran banka!" dedi diye, offshore'un, köpek balıklarının yüzdüğü tehlikeli sularına emanet ettiler çoluğunun çocuğunun rızkından arttırdıkları tüm birikimlerini. sonra da "vay efendim devlet bir şey yapsın"... ulan devlet ne yapsın. cayman adaları'na, bahamalar'a, bermuda'ya, panama'ya falan yollamışlar paranı. adını bile bilmediğin, haritada yerini gösteremediğin ülkelerin bankalarında şimdi o paralar. devlet askeri operasyon mu düzenlesin? gidip nasıl alsın? "çoook" kazandıran banka... nasıl "çoook" kazandıracak bu banka diye sordun mu hiç kendi kendine? sormadın tabi. kesin senin baban, amcan, dayın, abin falan da parasını kaptırdığı banker'e sormamıştır, "nasıl vereceksin aga bu kadar faizi?" diye...

    nereden, nerelere gittim. ama bak şimdi iş hayatına yeni girmiş, eli yeni ekmek tutmuş genç arkadaşım. ben de senin gibiyim. anlarım halinden. sektörün içindeyim o yüzden bu kadar sinirliyim sadece. hepimizin parası kıymetli. ama bak senin baban, deden, dayın, amcan nelerle uğraşıyordu, sen nelerle uğraşıyorsun. adam mafyöz bir bankere kaptırdığı paraları kurtarmak için, banker'in ofisinin önünde günlerce nöbet tutuyordu, sen bütün bankacılık işlemlerini internetten halledebilirken neden benden üç kuruş para kestiler diye ağlıyorsun. üstelik internetten yaptığın için pek çok işleme para bile vermiyorsun. aç biraz oku. ekonomi sayfalarına şöyle bir göz gezdir. aç bir sekme daha browserında. gir bir haber sitesine, son bir iki ayın ekonomi başlıklarına bir göz at. ne göreceksin? merkez bankası'nın, bankaların ayırdıkları zorunlu karşılıklara verdiği faizi, artık vermeyeceğini... başka ne göreceksin? yine merkez bankasının borçlanma faiz oranında rekor bir indirim yaptığını göreceksin. boru değil 4 puan... 5,75'den 1,75'e çektiler. bir şeyler ifade etti mi bu sana? etmedi değil mi? bankacılığın nasıl yürütüldüğü hakkında pek fikrin olmadığından değil mi? sen sadece kredi çekilen, fatura ödenen bir yer mi sanıyordun yoksa bankayı?

    bankalar su yakmıyor sayın arkadaşım. kar amaçlı kuruluşlardır bankalar. amme hizmeti yapmazlar. ziraat bankası bazen yapar ama o başka bir konu. her banka yüzlerce şubede, onbinlerce personel çalıştırıyor. sırf sen rahat ulaş diye, emlak fiyatlarının en yüksek olduğu, en merkezi yerlerin, en değerli köşelerine şube açıyor. hatta daha da rahat ulaş diye, altyapı kurup, evinden bile çıkmadan hizmet alabilmeni sağlıyorlar. bunların hepsi maliyet değil mi? eskiden mevduat toplardı bankalar, bu mevduatları gidip merkez bankasına borç verip, gelen faizin ufak bir miktarını mevduata faiz olarak ödeyip geri kalanıyla hem kar eder, hem de senin amme hizmeti olarak algıladığın bu hizmetlerin maliyetini karşılarlardı. sırf müşteriyi elinde tutmak, yeni müşteriler kazanmak için. sen de bu yüzden amme hizmeti sanardın fatura öderken senden hiç bir ek ücret alınmamasını. ama arık şartlar değişti. merkez bankası değirmenin suyunu kesti. artık mecburen sen de taşın altına elini koyacaksın. hizmet isteyen, pamuk elini cebine atsın yani. sonuçta bu bankalar kar etmek zorunda. varolma nedenleri bu. kar amaçlı kuruluş oldukları sır değil ki? ne amaçlıymış? bak! "kar" amaçlı. ama krizde bile kar ediyorlar bik bik bik... e ne güzel işte. battı mı da battı diyorsun.
    1 ...
  4. 2.
  5. ortada olmayanı satar ve ortada olmayanla borcunu ödemeni bekler.bankalar tüm savaşların ilk ateşleyicisidir(özellikle 2. dünya savaşında tavan yapmışlardır).

    zeitgeist bu konuda derinlemesine ve bilimsel bilgiler vermiş muhteşem bir vermiştir bu konuda.
    izlenmesi şiddetletavsiye edilir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük