bu çürümüş kemikleri kim diriltecek diye elindeki deve kaburgasını ezip peygamberin sav gözüne üfleyen bedevi arabın müslüman olduktan sonra aynı algı ve mentalitesiyle oluşturduğu dinin çöl yorumu . aksiyoner bir şekilde emperyal hedeflere hizmet eder şekilde karşımıza çıkması 17. yüzyılda olmuşsa da ilk nüvelerini haricilerde görmek mümkün. dinin zahiri emir ve ritüellerine son derece büyük bir sadakatle itaatle beraber kuran'ın manasını her türlü sebep ve koşuldan soyutlayarak kelime anlamıyla kabul edip yorumlamak , ameli imandan bir parça olarak kabul etmek ki bu itikat her tür büyük günah işleyenin kafir olduğu sonucuna onları götürüyor , allah'a cc kuran'daki örnekleri aynen kabulle el,göz,ayak,kulak gibi azalar izafe etmek , mekandan münezzeh olan yaratıcıyı gökte kabul etmek gibi hususiyetler onların başlıca özellikleridir. türkiye'de de son derece aktiftirler. pek çok radikal ve siyasal islamcı grup az ya da çok vahhabilikten izler taşıyor.
ruhu reddeden mezheptir. ruhu ve maneviyatı reddetmenin bir sonraki aşaması Allahı inkar olduğuna göre bunlar nasıl müslüman olduklarını iddia ediyorlar? demiştir üstad necip fazıl.
suudi arabistanda çok yaygındır, hatta resmi mezhep gibi bir şeydir. hanbelilikten tahrif edilerek türetilmiştir.
allah kul arasında aracı kabul etmeyen uydurma mezhep. peygamberin sakalına hürmet edemez öpemezsiniz. ama arabistan kralının elini ve alnını öpebilirsiniz. saçmalıklarla doludur. dünyanın çeşitli yerlerinde islama aykırı olan, bomba patlatma ve masum insan öldürme eylemlerini gerçekleştirenlerdir.
sudi arabistan bu şelikde yönetidir peygambere hürmet bunlara göre şirk olduğu için evini tüm hatıralarını pislik içinde bırakmışlardır. zamanında kabeyide yıkmaya çalışmışlardır. ama çok paraları vardır ve katılanları ihya ederler.
çakma mezheptir. sapıkların uydurduğu mezheptir. abdulvahap diye bi adam çıkmış 1700 lerde benden önceki herşey yanlış alayı kafirdir. benim dediklerim doğrudur demiş ve günümüzde hala bazı koyunlar peşinden gitmektedir. evliya, ermiş, kremat, şefeati kabul etmezler. kendilerine selefi derler. işlerine gelen hadisleri alır işlerine gelmeyini almazlar. hafız mason abduk zihniyetidir. mason localarına kayıtlıdır bunlar. zamanında ilmen ehli sünnet alimleri bunları çürütmüştür. şimdi bu aralar yol bulmuş para gücüyle türkiyede yayılmaktadırlar. arkalarında masa başı planlar vardır.
Muhammed Bin Abdülvahab'ın öncülüğünde kurulmuş dini-siyasi harekettir. daha çok arap milliyetçiliği esasına dayanmışlardır siyaseten. iran islam devrimini ele alın, karşınıza fars şovenizmi odaklı şii bir hareket çıkacaktır. bana göre vahabi hareket de arapçılık üzerine kurulu bir yapı. yani şuubi bir hareket.
fıkhi olarak baktığımızda ise, kara gözlük takmayı haram sayarlar gibi rafızi saçmalıkları bir yana, bu adamlarda tasavvuf etkisi, sufi esintiler asla yoktur. esasen baktığınızda imam-ı azam ne demişse, ahmed ibni hanbel ne demişse; ibni teymiyye neyi savunmuşsa bu adamların da onlardan farklı olarak savundukları bir şey yoktur. fıkhi yönleri güçlüdür, bu kaçınılmaz bir gerçek, türbeler konusunda hassaslar, çünkü abdülvahab'ın hareketi başlamadan evvel insanlar cennet'ül baki'de mescidi nebi'de kabirlere secde eder vaziyette dua ediyorlardı, türbelerin başlarında kurban kesiliyordu, bir bakıma arap paganizmine bir dönüş olmuştu.
mesela bir iran seyahatine çıkın, bir imam rıza'nın mezarını görün. hani istanbul'da oruç baba vardır ya, imam rıza'nın mezarı başında olanlar oruç babanın mezarının başında olanlarının yanında emin olun hiç kalır. bu hanbeli bir ekol olan vahabiliğin fıkhi yönüdür, siyasi yönüne ve 1700'lerden bu yana olan faaliyetlerine bakarsak; son 1200 yılda sütten çıkmış ak kaşık olan bir yönetim bulamazsınız. sadece abbasilerin bir dönemi (halife me'mun dönemi) hariç diğer islami devletler, imparatorluklar bariz hatalar, bariz islam'a aykırı uygulamalar koymuşlardır. suud ailesinin ataları olan vahabiler de, şiiler gibi yani iran gibi bölgeye mezhep ihraç etme zalimliğine düşmüşlerdir ve başarılı da olmuşlardır. orta doğu'yu bir kenara bırakalım; sadece avrupa'da bu adamların 50 milyon kişiye ulaşan potansiyelleri vardır. suudi arabistan'ın nüfusu kaç ki? aşağı yukarı 22 milyon ve herkes vahabi değildir.
düşünün artık etki alanlarını.
vahabiliğin türkiye sünniliği dahil olmak üzere dünya müslümanlığına bakışı ise, onların münafık ve takıyyeci oldukları yönündedir. hele ki şiileri hiç sevmezler, malum rakibi olur kendileri orta doğu'da. tabi şiiler de onları hiç sevmez.
fıkhi anlamda dersek, ahmed ibni hanbel'in ibni abbas'ın ibni mesud'un, ibni teymiyye'nin mirasını, selef alimlerinin mirasını iyi korudular, korumasına korudurlar ancak siyasi perspektiflerine gelince, 1200 evvel farslar ne yaptıysa, onlar da aynısı yaptılar; yani dini kendilerine uydurdular. şimdi ise islam dünyasının keskin ve en güçlü iki kutbundan biri oldular, biri şiilik, diğeri vahabilik. ehli sünnet ise; imam maturidi'nin, imam-ı azam'ın açtığı bir yoldu ki dünyadaki müslümanlar o insanların akılcılığına, rasyonel teolojik yaklaşımlarına muhtaçtır. alın size paramparça islam dünyası; bu durumdaki islam'ı yönetmek ne kadar zor olabilir ki? amerika ile rusya'nın işi gayet kolay... maalesef.
islam peygamberinin mezarını bile yıkmaya kalkacak kadar gözü dönmüş, beyinsizler sürüsü. karşılarında kamal atatürk'ü bulunca götüm götüm tırsmışlar ve bunu yapamamışlardır ama ashabdan pek kimsenin mezarını da bırakmamışlardır.
bunlara göre kuran-ı kerim hiçbir mecaz v.s. içermez ve yazan her şeye, buna sünnet de dahil, sıkı sıkıya uyulması gerekir. mezar ziyaretinden tutun da namaz kaçırmaya ve hatta ayakta işemek v.s. hepsi bunlara göre şirk ya da irtidaddır ve ayrım yapmaksızın hepsinin cezası ölümdür çünkü islam inancına göre şirk koşmak da irtidad da idam cezası gerektiren suçlardır. hâl böyle olunca bu şerefsizlerin topu islamcı terörist oluyor.
coşkun aral bunlardan olan taliban'ın yönetimindeki afganistan'da ayakta işediği için nasıl oracıkta idam edilmek istendiğini ve nasıl kurtulduğunu falan anlatmıştır.
ilk zamanlarda hanbeli takılan bu götler daha sonra gemi iyiden iyiye azıya almış ve bugünkü durumlarını almışlardır. suud hanedanı'nın resmî inancı da vahhabiliktir.
islam zaten öyle çok da sevecen, sevimli bir din değilken bir de bunlarla hepten terör dini durumuna gelmiştir.
taassubun son noktasıdır bu herifler. yok evanjelistlik falan bunun yanında yeminle hikâye kalıyor.
bir de ikiyüzlüdür şerefsizler. kuran-ı kerim'de yazan her şeyi alıp, yazmayan her şeye karşı çıkarlarken ateşli silah, kimyasal savaş, motorlu araç işte ne buldularsa kullanırlar çünkü onlar için öncelikli olan kendileri gibi olmayanları öldürmektir.
böyle de ruh hastasıdır hepsi. mısır'da ölen eşle 6 saât boyunca sevişebileceklerini söyleyenler de bunlardır.
bir de intihar bombacısı mevzuularını en çok kullanan bunlardır çünkü bunun cennete gitmenin en kestirme yolu olduğunu sanarlar.
"koca bir gürûhun hiç mi iyi yanı olmaz lan?" diyenler olacaktır. onlara yanıtım: vahhabilerin olmaz!
ekleme: sulunun cezasını ölüm yapıp da kuruyu serbest bırakanlar da bunlardır. eee, bir biçimde o kafalar çalışmaz olacak ki bunlara uysunlar.
vahhabilere göre ibadeti terk etmek küfürdür. örneğin: namaz kılmamak insanı dinden çıkarır.
peygamberin ve evliyaların ruhaniyetlerinden yardım istemek de allaha eş koşmaktır. bu yüzden mezar inşa etmek, tespih çekmek, zikir ve her türlü tasavvuf hareketi günahtır; suud üniversitelerinde sosyal bilimler ve felsefe okutulmaz ;vahhabilir dışında herkes kafir sayıldığından kanları ve malları helaldir.
Allah ile insan arasında bir aracı istemezler. Türbeleri sapkınlık olarak yorumlamışlar ve Allah'la arasına bir başkasını koyanı şirk Tanrı'ya şirk koşmakla suçlamışlar. Sonuçta biz Osmanlı torunlarına kafir demişler.
Din insanın kendi hür iradesine bırakılmalı diyorum bir kafir olarak.
bir hanbeli ekoludur.
Kabirlerin taşlarını yükseltmek veya büyük kabir yapmak caiz midir?
Ulemanın çoğu "tesnim"in, yani kabrin üstünün deve hörgücü gibi yapılıp yerden bir karış kadar yükseltilmesinin mendup, daha fazla yükseltilmesinin ise mekruh olduğunu beyan etmişlerdir.(1) imam Şafii ise, Peygamberimiz (a.s.m.)’in bazı hadislerinde kabirler üzerine bina ve mescidler yapılmasını yasakladığına (2) binaen, kabirlerin yerden hiç yükseltilmemesi, yerle dümdüz edilmesi gerektiğini söyler.(3) Nitekim Hz. Ali (ra) de, Rasulullah (a.s.m.)’ın kendisini, Medine'deki bütün putları kırmak ve bütün kabirleri tesviye (yerle bir) etmek görevi ile Medine'ye gönderdiğini söylemiştir.(4)
Hadislerdeki tesviye ile kastedilen miktarın ne kadar olduğunda alimler ihtilaf etmişlerdir. imam Şafii’nin anladığı "yerle bir etmek" manası, kelimenin lügat manasına daha yakındır. Lakin kabirlerin çiğnenmemesi ve üzerine oturulmaması için, kabir olduğunun belli olması gerekir. Bu gayenin gerçekleşmesi de ancak kabirlerin tesnim edilmesi (yüzeyinin yerden biraz kabartılması) ile mümkündür. Daha sonra gelen Şafii alimlerinin de bu kadarını gerekli gördükleri nakledilmektedir ki, böylece fukaha bunda ittifak etmişlerdir.(5)
Öyle ise hadis-i şerifte düzlenmesi emredilen, türbeler ve üzerlerine bina yapılmış olan kabirlerdir. Bir yerde kabir olduğunu belli etmek ve insanların ve diğer mahlukatın çiğnemesinden muhafaza etmek için, bu gayeyle mezarın etrafını bir miktar duvarla çevirmek caiz olur. Ancak bunda israf etmek, lükse kaçmak ve çok para harcamak yasaktır. Çünkü kabrin üzerini süslemenin ölüye hiçbir faydası yoktur. Bunun yerine o parayı fakirlere dağıtmak ve sevabını ölüye bağışlayıp, kabulü için dua etmek daha yararlı ve hayırlı bir harekettir.(6)
Hatta bu çevre duvarının kireçlenmesi ve boyanması bile süse gireceği için yasaklanmıştır. Peygamber (a.s.m.) tarafından yasaklanan(7) bu filli yapmak mekruhtur. (8) Kabrin üzerine süs maksadıyla ve övünmek için kubbe ve bina yapmak ise haramdır. (9) Hadis-i şeriflerde kabirler üzerine yazı yazmak da mutlak olarak yasaklanmıştır. (10) Müctehidler bu yasağa binaen kabir taşlarına ayet yazmanın yere düşüp; çiğnenmesinin muhtemel olması sebebiyle haram, başka şeyler yazmanın da mekruh olduğunu söylemişlerdir.(11)
Ancak sonraki alimler, Hz. Peygamber (a.s.m.) in, oğlu ibrahim ve Medine'de vefat eden ilk muhacir olan Osman b. Maz'un'un kabri basma, kabrin tanınması için bir taş koymasına (12) kıyaslayarak, sadece ismin yazılmasının, Rasulullah (a.s.m.) ın koyduğu taş gibi sadece kabrin kaybolmaması için bir işaret olacağını belirtmişler ve kabir taşlarına sadece isimle ölüm tarihinin yazılmasını caiz görmüşlerdir.(13)
Kabirler üzerine kümbet ve türbe yapma konusunda islam alimlerinin çoğunluğu şöyle demişlerdir:
Kabir üzerine, ev, türbe, kümbet, medrese veya mescid ya da duvarlı oturma bahçesi yaptırmak, eğer bunlarla ziynet ve övünmek kastedilmiyorsa, mekruh olmakla beraber haram olmaz; eğer, övünme ve ziynet kastedilirse haram olur. Umuma aid olan mezarlıkta türbe yaptırmak meşru değildir. Eğer, mezar müteveffanın mülküne dahil ise, onun üzerine türbe yaptırmak mekruh olur (14). Ancak bir kısım islâm âlimleri meşayih, ulema, hükümdar ve hükümdar eşleri ve çocuklarının üzerine türbe yapılmasını caiz görmüşlerdir. Türbelerin yapıldığı yerde, bunun gibi bina ve kubbeler çok olup bunlar ölenlerin isimlerinin bilinmesi ve tanınmalarından başka, onlara prestij ve buna benzer bir hürmet ve saygıya sebep olmayacaksa, böyle zamanlarda türbe ve kubbe inşasının caiz olduğuna fetva veren alimler bulunmuştur (15).
Mezarın şekli hususunda son olarak şunu söylemeliyiz ki; Müslümanın mezarı, sade, tabii ve mütevazı; mezar yapımında kullanılan malzeme de basit ve ucuz olmalıdır. Müslüman mezarlığı, ihtişam, debdebe ve tantanadan uzak, sadeliği, tabiiliği ve intizamı ile örnek olmalı. Camide bütün imtiyazlarından sıyrılarak Allah'ın huzurunda aynı safta duran müminlerin, mezarları da görünüş itibariyle birbirine eşit olmalıdır. Mezar yapımında bu eşitliği bozan şeylere yer verilmemelidir.
Dipnotlar:
1) el-Ceziri, el-Fıkh Ale'l-Mezahibi'l-Erbea, Kahire (t.y) 1/535.
2) bkz. Buhârî, Cenaiz, 69; Müslim, Cenâiz, 31-32, Mesâcid, 63; Ebu Davud, 76; Neseî, Cenaiz, 295, 339, 299.
3) el-Ceziri, a.g.e.
4) Müsned, I/11l.
5) Mollamehmetoğlu, Osman Zeki, Sünen-i Tirmizi Tercüme ve Şerhi, ist. 1972, II/235.
6) Muhammed Hamidullah, Terc. Kemal Kuşçu, islaa’a Giriş, ist. 1973, s. 291.
7) Muslim, Cenaiz, 32; ibn Mace, Sünen, Cenaiz, 43; Nesai, Cenaiz, 98; Müsned, VI/299.
8) el-Ceziri, a.y.; Tahtavi, Haşiye Ala Merakı’l-Felah, Mısır, 1970, s. 504.
9) el-Ceziri, 1/536; Tahtavi, a.y; Şevkani, Serhu's-Sudur, s. 526, (el-Cami'ul-Ferid içinde).
10) ibn Mace, Cenaiz, 43; Tirmizi, Cenaiz, 57;
11) el-Ceziri, 1/535-536.
12) ibn Mace, Cenaiz, 42; Ebu Davud, Cenaiz, 63; Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 57.
13) Mollamehmedoglu, II/236.
14) bkz. el-Cezîrî, 1/536
15) Hasen el-Idvî, Meşâriku'l-Envâr, Mısır, 1316/26
bk. Ölümden Sonraki Hayat, Prof. Dr. Süleyman Toprak
Selam ve dua ile... http://www.sorularlaislam...ir-yapmak-caiz-midir.html
türkiye'de bile görüşleri benimsenmiştir. en karşı çıkılan görüşleri mezarlarle ilgili görüşleridir; ama uygulamalarını bu yazılanlar doğruluyor. sufiliğe göre zemzemle yıkanmış, bi'at ve hurafe karşıtı bir mezhep'tir.
ne yazık ki islam topraklarının merkezini ele geçirmiş sapkın bir islam anlayışıdır. islamı ve bütün müslümanları dünyaya rezil etmektedirler. mekke'nin tarihi yapısını bozmaktadırlar. peygamberin mezarını dahi yıkmaya kalkışmışlardır.
ilk olarak arap yarımadası'nın taşra sayılabilecek bir bölgesinde ortaya çıkıp bedeviler arasında yayılmıştır. kendinden başka mezhepleri kafir sayan bu anlayış geçimlerini yağma ve eşkıyalıkla sağlayan bedeviler arasında hızla yayılmış ve zaman içinde mekkeyi de zorla ele geçirmiştir. o kadar ileri gitmişlerdir ki zamanında adını hatırlayamadığım bir osmanlı padişahını 'islama davet' etmişlerdir!
ne yazık ki bu gafillerin yapısı ve yaptıkları ülkemizde tam olarak bilinmemekte ve anlaşılmamaktadır.
türbelere aşırı derecede karşı çıkan fikir anlayışı. hac mevsiminde-döneminde-kurban edilen binlerce hayvanı çöplere atarak, kurban kesimine karşı çıktıklarını dile getirirler. velhasıl islâm dininin net olan bazı hasletlerini Yok sayarlar.
kur'an'la alakası olmayan tevilleri din diye yutturan sahtakarların ''onlar ingilizler kurdu yeaaaa!'' diye ezberci sloganlarla nitelendirdiği fırka.
insanların dini şirk üzerine kurulunca başkasına bok atması da kolay oluyor tabi. bunu eleştiren iran devşirmeleri bir kendi akidelerine baksın, en önce allah'ın ayetlerini adam gibi tevil etmeyi öğrenin sonra gelin diğer fırkalara laf edin. suudi uygulamalarına bakarsanız sulanmış bir yapı. peki sizin sünnilik ya da şiilik diye dayatttığınız siyasi otorite dini ne olacak?
allah'a şirk koşmuyorsan vahhabisin. müşriklerin yeni mottosu da bu. sizler vahhabi kadar dininizi şirkten arındırın gelin öyle konuşun.
ingiliz ajanlarının kurdurdukları mezhep, kendi inançlarını sünni,hanbeli diyerek perdelerler.
sünni müslümanlara kafir diyorlar, peygamber efendimizin hatırasının olduğu her yere ya bir rezidans yaparlar ya da çimento dökerler.
eshab kabirlerini yıkarlar, zamanında peygamber efendimizin de kabrini yıkmak istemişler fakat pakistan'ın atom bombası atarız tehdidi üzerine vazgeçmişlerdir.
bunun gerçekleşmesi uğruna olmadık insanların peşine kuyruk olanları görüyor hallerine sadece gülüyorum.
arapların kendi geleneklerinden de katıştırdıkları ve kaleme aldıkları kaidelere uymayı devlet eliyle zorunlu hale getiren, katı ve tutucu tavırlarını bir yaşam felsefesi haline dönüştürmüş, buna uymak istemeyenleri de zorlayan yeri gelince cezalandırmaya veya silahla zorlamaya götüren bir kurallar bütünüdür.
elalemin işine burnunu sokmaya meraklı, ayrımcılıktan hoşlanan, diğer mezhepleri benimsemişleri her şart altında hakir görmeyi default kabullenmiş tipler artık siyasal iklimin yarattığı etkiyle eteklerindekini tek tek dökmeye başladılar bunu görüp halen ses çıkartan yoksa başlarına gelecek herşey müstahaktır.
mesela suudi arabistan daki herhangi din personeli tüm türkiye de okunan ezanın makamına laf edebilmekte mekruh ya da bid ad sayabilmektedir. ama kimileri bundan da kendine ders çıkaramıyor.
televizyonda kurmalı saat gibi sürekli cumhuriyetin kurucularına hakaret etmeyi, aşağılamayı onu da geçtim yalan dolan iftiralarla karalayan tiplerden duydukları yarım yumalak argümanlarla sözlükte cirit atan laf sokuşturanları çok değil sadece 10 gün vahhabilerin bolca bulunduğu bir şehre tatile yollamak isterdim, dönüşte eğer sağ salim aklı fikri yerindeyse sormak lazım halen kararlı mısın? deyyu.. davulun sesi uzaktan güzel geliyor tabi.
ingiliz ajanlarının kurdurdukları mezhep, kendi inançlarını sünni,hanbeli diyerek perdelerler.
sünni müslümanlara kafir diyorlar, peygamber efendimizin hatırasının olduğu her yere ya bir rezidans yaparlar ya da çimento dökerler.
eshab kabirlerini yıkarlar, zamanında peygamber efendimizin de kabrini yıkmak istemişler fakat pakistan'ın atom bombası atarız tehdidi üzerine vazgeçmişlerdir.